Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Belediyeye disiplin yetmez, yönetim anlayışı tepeden tırnağa değişmeli
    Hasan Ersel, Dr. 05 Nisan 2010
    Belediyelerin borçlarının tahkim edileceği biçiminde bir haber çıktı. Hükümet bunun doğru olmadığını kesin bir dille ifade etti. Belediye borçlarına ilişkin yeni bir kural getirildiği açıklandı. Bu kurala göre borçlarını artırmayan belediyelerin eski borçları için bütçelerinden sadece yüzde 25 kesilecek. Borcu artan belediyelerden ise yüzde 40 kesilmeye devam edilecek. Baştan bu açıklamayı duyduğuma memnun olduğumu söyleyeyim. Ancak, benim 'memnun olmamla' durumun 'memnuniyet verici olması' arasında fark var. Bir örnek verip tekrar belediyelere döneyim: Anladığım kadarıyla 2010 yılında GSYH'deki düşme oranının yüzde 4,7 olması, pek çok kimseyi 'memnun' etti. Ama GSYH'deki, gerileme, aslında pek de 'memnun olunacak' bir olay değil. Buna karşılık, 2009'un son çeyreğinde, ekonomin [Devamı]
    Sonu açık müzakerenin mantıksal sonucu nedir
    Hasan Ersel, Dr. 31 Mart 2010
    Alman Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, "Almanya'nın, Türkiye'nin müzakere sürecine destek verdiğini" belirttikten sonra "Daha önce imzaladığımız metinlere bağlı kalacağımızı, sözümüzü tutacağımızı taahhüt edebilirim" demiş. Kanımca bu açıklama ile Sayın Merkel'in, 'ayrıcalıklı ortaklık' teklifi yapması arasında bir çelişki yok. Verdiğiniz bir sözü kerhen tutmaya devam edebilir ama o sözün karşı taraf için önemli olan sonucunun gerçekleşmesi için kendinizi fazla sıkıntıya sokmayabilirsiniz. AB'nin Türkiye'ye taahhüt ettiği nedir? Türkiye'nin AB üyesi olması için müzakereleri başlatmak ve yürütmek. Bu müzakerelerin açık sonuçlu olması ne demek? Müzakerelerin tamamlanmış olmasının bile Türkiye'nin AB'ye üye olmasına yetmeyeceğinin başta ilan edilmiş olması demek. Yani AB Türkiye'yi ü [Devamı]
    Ayrıcalıklı ortaklık
    Hasan Ersel, Dr. 29 Mart 2010
    Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye ile AB arasında en fazla 'imtiyazlı [ayrıcalıklı] ortaklık' adını verdiği türden bir ilişki olabileceğini hep söylemişti. Türkiye'ye yapacağı ziyarette de bunu vurgulayacağı anlaşılıyor. Sayın İdiz'in, Sayın Merkel ile bir grup Türk gazetecinin yaptığı görüşme üzerine yazdığı çok güzel yazıda [Semih İdiz "İmtiyazlı Ortaklıkta Israrlı", Milliyet, 24 Mart 2010] bu ve diğer konularda Sayın Merkel'in hangi yaklaşımı belirttiği çok açık bir biçimde ortaya konulmuş. Sayın Merkel şöyle söylemiş: "İmtiyazlı [ayrıcalıklı] ortaklık dediğim zaman bu, şu anlama geliyor: Türkiye ile AB arasında iç içe geçmiş ilişkilerimiz var. Müzakere edilen 35 fasıl var. Bunlardan 27-28'i eminim ele alınabilir ve bu da gerçekten imtiyazlı bir ortaklık anlamına gelir [Devamı]
    'En zenginlerden' ABD'nin zor durumu
    Hasan Ersel, Dr. 24 Mart 2010
    Nouriel Roubini, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerin durumunun hiç de iç açıcı olmayacağını söylüyor. Nedeni de kamu açıklarının ve dolayısıyla kamu borç yükünün çok artması. Akla şu gelebilir: "Gelişmiş ülkeler, özellikle ABD, kendi parası cinsinden borçlanabiliyor. Dolayısıyla Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, karşılaştığı borcunu ödeyememe sorunu bu ülkeler için yok. Gerektiğinde para basar, borçlarını öderler". Ancak kamu borcunun parasallaştırılması er ya da geç enflasyona yol açar. Verilen borcun reel değeri düşer. Borç verenler sermaye vergisi ödemiş gibi olurlar. Bunu öngörecekleri için de borç vermeyi keserler. İşte size kriz. IMF de aynı fikirde. Başkan Yardımcısı John P. Lipsky, 21 Mart 2010'da Beijing'de yaptığı bir konuşmada "en zengin ülkelerde" kamu [Devamı]
    Türkiye'nin önündeki riskler ve hükümet
    Hasan Ersel, Dr. 22 Mart 2010
    Geçen hafta, bir yabancı kuruluşun Türkiye'nin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı riskler konusunda yaptığı değerlendirmeye ilişkin haber televizyonlarda ve yazılı basında bolca yer aldı. Bu habere göre söz konusu çalışmada önümüzdeki dönem için iki risk senaryosu çiziliyor. İlkinde hükümet, seçim hazırlıkları çerçevesinde maliye politikasını gevşetiyor. İkinci senaryoda ise küresel ekonomideki gelişmeler Türkiye'yi olumsuz yönde etkiliyor. Bu haberden anlaşıldığı kadarıyla söz konusu kuruluş, eğer IMF ile anlaşma yapılsaydı ilk senaryonun gerçekleşme olasılığının çok düşeceğini söylüyor. Yani, örtük bir biçimde IMF'nin buna izin vermeyeceği ima ediliyor. İkinci senaryoda ise doğal olarak, farklı bir bekleyiş söz konusu. IMF'nin bu senaryonun gerçekleşmesini önlemesi söz konusu de [Devamı]
    Avrupa Para Fonu
    Hasan Ersel, Dr. 17 Mart 2010
    Avrupa Komisyonu, Almanya'nın "Avrupa Para Fonu" (EMF) kurulması önerisini olumlu karşılamış. Amaç, Euro Bölgesi ülkeleri (şimdilik Avrupa Birliği'nde değil) arasında ileride borçlanma krizleri olmasını engellemek. Yunanistan krizi, bu olasılığı ciddiye almak gerektiğini göstermişe benziyor. Böylece, zenginlerin de hastalanabilecekleri anlaşılmış oldu. Ya da itiraf edildi. Çözüm olarak da zengin hastalar için özel bir klinik kurulması gösterildi. Yapılan açıklamalara bakılırsa kliniğin yeterince müşterisi olacak gibi. (Bu da ortalıkta bir salgın hastalık olduğu izlenimini veriyor. İyi haber değil.) Böyle bir kuruluşun, klinik şefinin (Almanya) sorunlarını azaltacağı, artık tek başına evden eve dolaşıp hasta bakmasına gerek kalmayacağı umuluyor. Tabii herkes klinik şefinin sağlığ [Devamı]
    IMF ile anlaşmamak için uygun zaman mı
    Hasan Ersel, Dr. 15 Mart 2010
    Son günlerde IMF yine gündemimize oturdu. Önce Yunanistan IMF'ye başvurmaktan söz etti. Türkiye, IMF ile anlaşmaktan vazgeçti. Bu arada Avrupa için bir para fonu kurulması gündeme geldi. IMF, katılımcı ülkelerin kurduğu bir kooperatif niteliğinde. Eğer kooperatif üyeleri bir sorunla karşılaşırlarsa, konulan kurallar çerçevesinde kooperatif destek oluyor, kredi veriyor. Üyelerinden birisi bunu talep ettiğinde, kooperatif bunu yapmak zorunda. Bu nedenle, IMF üyesi olan Yunanistan'ın içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan çıkmak için IMF'ye başvurması doğal. Bir kooperatifin üyelerinin her sıkıntıya düştüklerinde yönetime başvurması mecburiyeti de yok. Bir üye komşularından destek alarak da sorunlarını çözebilir. Dolayısıyla Yunanistan'ın Avrupa ülkelerine başvurup yardım talep etmes [Devamı]
    Sanayi üretimi verileri ümit kırıcı değil ama...
    Hasan Ersel, Dr. 10 Mart 2010
    Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim istatistiklerine bakarsak iki nokta göze çarpıyor. Bir kere, son 3 ayın (kasım-ocak) basit aritmetik ortalamasına bakıldığında sanayi üretimimiz yüzde 11,1 dolayında artmış. İkinci olarak, sanayi üretimimizin etrafında salındığı endeks değeri, -ister arındırılmış ister arındırılmamış seriyi kullanalım-, 2006 yılının son çeyreği ortalaması dolaylarında kalmış. İmalat sanayiinde de durum aynı. Bu sonuçlara bakıp sevinmek de olanaklı efkârlanmak da. Bir sene öncesine oranla sanayi üretiminde son 3 ayda ciddi sayılabilecek artışlar olması sevindirici. Öte yandan, mevsim ve takvim etkilerinden arıtılmış üretim endeksinin aynı düzeyde kalmış olması bu hareketin bir önceki yıldaki üretim düşüşlerinden kaynaklandığını gösteriyor. [Devamı]
    Türkiye ile Yunanistan arasındaki fark
    Hasan Ersel, Dr. 08 Mart 2010
    Yunanistan'ın sorunlarıyla herkes ilgileniyor. Biz de ilgileniyoruz. Türkiye'de geçen sene yaşadığımız şok ve ortaya çıkan işsizlik, toplumsal açıdan daha az acılı bir manzara mı oluşturuyordu? Ya da 2001 krizi? Dünya kamuoyuna ne kadar yansıdı? Görevlilerden başka kimsenin ilgisini çekti mi? Galiba hayır. Neden? Övündüklerimizi anımsatayım: Dünya ekonomisi içinde hatırı sayılır bir ağırlığımız olduğundan söz ediyor, G-20'ye alınmamızın bunun kanıtı olduğunu söylüyoruz. Rakamlara bakınca öyle de satın alma paritesi ile ölçülen GSYH esas alındığında 2008 yılında Türkiye dünyanın 15'inci en büyük ekonomisi. Yunanistan ise bu sıralamada 33'üncü. (Ne var ki, kişi başına gelir karşılaştırması yapılınca durum tersine dönüyor. Yunanistan'da satın alma paritesiyle ölçülen kişi başına GS [Devamı]
    ABD'de batan bankalar
    Hasan Ersel, Dr. 03 Mart 2010
    İçinde bulunduğumuz kriz ABD bankacılık kesimine ne kadar zarar verdi? Bunu görmek için kullanılabilecek göstergelerden birisi "tökezleyen" (batan ya da devlet desteği almak zorunda kalan) bankaların sayısı ve bunların büyüklükleri. FDIC (Federal Mevduat Sigorta Kurumu), ABD'de batan ya da kamu desteği almak zorunda kalan bankaları açıklıyor. Bu rakamların seyrine bir göz atalım. Ancak bu rakamların ne anlama geldiğini görebilmek için 2009 yılı sonunda ABD'de FDIC'e bilgi veren 6839 ticari banka olduğunu anımsatayım. Söz konusu bankalarda 8 trilyon 333 milyar dolar mevduat var ve bunların varlıklarının toplamı 11 trilyon 846 milyar dolar. Türkiye'nin bankacılık sisteminin aynı tarihte topladığı tüm mevduatın 514 milyar dolar (ABD'nin yüzde 6,2'si) ve sistemin varlıklarının toplamının da 56 [Devamı]