Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Portekiz ve İspanya, Yunanistan'a ne kadar benziyor
    Hasan Ersel, Dr. 10 Mayıs 2010
    Yunanistan sorunu bitmedi ama mali piyasaların dikkati Portekiz'e ve İspanya'ya kaydı. Her iki ülke de 2008-9 küresel krizinden olumsuz etkilenmiş. Portekiz'in büyüme hızı 2008 yılında sıfır, 2009'da ise yüzde -2,7. İspanya'da bu değerler sırasıyla yüzde 0,9 ve yüzde -3,6. Bu durum kendisini işsizlik rakamlarında da gösteriyor. Portekiz'de 2008'de yüzde 7,6 olan işsizlik oranı 2009'da yüzde 9,5'e çıkmış. İspanya'da ise yüzde 11,3'ten yüzde 18'e. Her iki ülkenin de kamu borç stokunun GSYH'lere oranı Yunanistan'dan düşük. Portekiz'in durumu görece daha sorunlu. 2009 sonu itibariyle kamu borç stoku/GSYH oranı yüzde 76,8. İspanya bu açıdan daha rahat. Çünkü bu oran sadece yüzde 53,2. Portekiz'in bir derdi daha var. O da borcunun yabancılar elindeki kısmının çok yüksek olması (yüzd [Devamı]
    Avrupa'da olup bitenlerden korkmalı mıyız?
    Hasan Ersel, Dr. 05 Mayıs 2010
    Hafta sonu alınan kararla Yunanistan'ın derdi artık Avrupa'nın sorunu haline geldi. Taraflar sorunu çözme niyetlerini açıkladılar. Bu niyeti başarılı bir uygulamaya dönüştürecek iradenin var olup olmadığını henüz bilmiyoruz. İşin zor tarafına asıl şimdi gelindi. Yunanistan'ın uygulaması öngörülen program 2014 sonuna kadar bütçe dengesinde 30 milyar euro iyileştirme yapılmasını hedefliyor. Bu rakam Yunanistan'ın GSYH'sinin yaklaşık yüzde 11'i. Bu daha önce açıklanan paketin üzerine geliyor. Toplam büyüklük de GSYH'nin yüzde 16'sına çıkıyor. Bu, çok iddialı bir hedef; üstelik, daralan bir ekonomide tutturulmaya çalışılacak. Yunanistan Maliye Bakanı 2010'da GSYH'nin yüzde 4'ten fazla düşeceğini, 2011'de ise yüzde 2,6 azalacağını tahmin ettiklerini söylüyor. Bakana göre Yunanistan [Devamı]
    Fransa ve Almanya, IMF'nin yaptırım gücüne güvendi
    Hasan Ersel, Dr. 03 Mayıs 2010
    Darmstadt'ta (Almanya) şehir içindeki yollar o kadar bozulmuş ki, Çavuşesku rejiminin çöküşü dönemiyle ilgili bir filmi çekmek isteyenler Romanya'ya gidip o dönemin kötü altyapısını yansıtacak bir yer arama zahmetine girmemişler. Filmin dış sahneleri Darmstadt'ta çekilmiş. Üstelik diğer pek çok Alman şehirlerinde de durum daha parlak değilmiş. Bunu gören/duyan Almanların, Yunanistan'a destek verilmesi fikrine sempatiyle bakmamalarında şaşacak bir şey yok. Benzer kaygılar herhalde diğer ülkeler için de geçerlidir. Böyle olunca da Yunanistan'a destek verilmesi konusunda Avrupa Para Birliği (EMU) ülkelerinin davranışlarının açıklanması, daha çok siyasal iktisadın alanına giriyor. EMU, belli bir amaç için bir araya gelmiş ülkelerin kurduğu bir koalisyon olarak düşünülebilir. Bu [Devamı]
    Mali kesimden kim, niye vergi istiyor
    Hasan Ersel, Dr. 28 Nisan 2010
    Geçen hafta Washington'daki G-20 toplantısında gündeme gelen konulardan birisi tüm ülkelerin kendi mali kesimleri üzerine vergi koymaları önerisiydi. Kolayca tahmin edilebileceği gibi, bu konuda G-20 ülkeleri arasında görüş farklılığı vardı; üzerinde düşünmeye devam edeceklerini söylemekle yetindiler. Ne yapılmak istendiğini anlayabilmek için öncelikle G-20 gündemindeki önerinin ne olup ne olmadığını açıklığa kavuşturmak gerekiyor. G-20 gündemine gelen IMF'nin 'A Fair and Substantial Contribution by the Financial Sector, April 2010' başlıklı çalışmasıydı. G-20'nin gündemine gelmeyen, 'Robin Hood Vergisi' diye adlandırılan bir öneri daha var. Bu öneri mali kuruluşlar arasında (sadece bankalar değil) yapılan tahvil, hisse senedi, türev ürün alım satımları üzerinden yüzde 0,05 (o [Devamı]
    Türünü değiştirince işsizlik azalır mı
    Hasan Ersel, Dr. 26 Nisan 2010
    Her şirket, bir ya da daha çok işsizi 'bordrosuna alırsa' ne olur? Ne olmayacağı açık. İşsizlik sorunu bu yolla çözülmez. Sanırım, bu konuda görüş birliği var. Bu nedenle 'ne olur' sorusu üzerinde durmak daha ilginç. Önce 'bordroya almak' ile iş vermek arasında fark olduğuna dikkat etmek gerek. Eğer bir şirkette işçiye gerek var, fakat yönetim işçi almıyorsa, eksik kadroyla çalışıyor demektir. Bunun bir nedeni olmalı. İlk akla gelen nedenler şunlar: 1) Şirket aradığı niteliklere sahip işçi bulamamıştır. Aramaya devam etmektedir. 2) Şirket satışlarının artmamasını ya da düşmesini beklemektedir. Bu durumda bir kişiyi daha istihdam etmektense, iş yükünü, anlaşarak (örneğin fazla mesai gibi bir düzenleme yaparak), çalışanlar arasında bölüştürme yoluna gitmektedir. Şirket bu nedenler [Devamı]
    Kriz askeri harcamaları azaltır mı
    Hasan Ersel, Dr. 21 Nisan 2010
    Geçen hafta Ömer Madra bir soru sordu: "Yunanistan'ın bu kriz nedeniyle aldığı önlemler çerçevesinde askeri harcamalarını azaltacağını bekliyor musun?" Bu soruya, 'evet' diye yanıt veremedim. Oysa 19 Nisan 2010 günü yazdıklarım Yunanistan için de geçerli. Hem kamu harcamalarını kısması hem de elindeki kaynakları gelişme üzerinde en olumlu katkılar yapacak alanlara yöneltmesi gerekiyor. Ama yine de Yunanistan'ın askeri harcamalarında köklü bir azaltma yapmasını zor görüyorum. Bunun temel nedeni; hemen her ülkede, askeri harcamaları kısmanın zor, artırmanın ise kolay olması. Bu da askeri harcamaların bir kamusal mal olan 'ulusal savunma hizmeti'nin sağlanması için yapılması. Kamusal mallar, iki özellikleriyle tanımlanırlar. Bu mallardan bir kişinin yararlanması bir başka kişinin [Devamı]
    Krizden çıkmak ve kamu açıklarını düşürmek
    Hasan Ersel, Dr. 19 Nisan 2010
    Küresel kriz, yapacağını yaptı. Şimdilerde ikincil, belki de üçüncül etkilerini yaşıyoruz. Bu etkilerin yerel kalacağı varsayımı (ya da umudu) altında, krizden çıkış için neler yapılması gerektiği üzerinde durulmaya başladı. Galiba 2010 yılının gündeminde bu konu yer alacak. Ancak iktisat politikası yaklaşımlarında geçen yıla oranla bir fark var. 2009'da kriz ortamının yarattığı korku, dayanışma gereğini artırmış gibiydi, uluslararası işbirliği vurgulanıyordu. G-20'nin kendi kendine yeni sorumluluklar üstlenmeye kalkışması, IMF'nin etkinliğini artırmaya yönelik adımlar bu tutumun sonuçlarıydı. Bu yıl gözlediğimiz hava ise kriz öncesine benziyor. Herkes uluslararası işbirliğinden yana görünüyor ama sadece kendi sorunuyla uğraşıyor. Yunanistan krizinde takınılan tavır buna bir örn [Devamı]
    Yunanistan'ın sorunları bundan sonra başlayacak
    Hasan Ersel, Dr. 14 Nisan 2010
    Euro Bölgesi ülkeleri, sonunda Yunanistan krizine ilişkin tutumlarını netleştirebildi. Bu noktaya gelinceye kadar, hem Yunanistan hem de Euro Bölgesi ülkeleri, piyasa mantığı ile uyuşmayan istekler etrafında gezinerek zaman kaybetti. Yunanistan'ın ortaya koyduğu görüş şöyleydi: "Ciddi önlemler alındı. Ancak dış borcun yenilenebilmesi için piyasanın talep ettiği faizin ödenmesi durumunda bunlar boşa gidecek. Yüksek faiz ve daralan bir ekonomi, bütçe performansının daha da kötüleşmesine yol açacak. Bu durumda, Yunanistan'ın zaten sürdürülebilir olmayan kamu borç dinamiği daha da bozulacak. Bütün bunlar siyasal sonuçlarıyla birlikte düşünüldüğünde, Yunanistan'ın yüksek faizle borçlanmasını sürdürmesinin uygulanabilir bir strateji olmadığı açık. O halde Yunanistan'a düşük faizle bo [Devamı]
    Görüşmeci demokrasi
    Hasan Ersel, Dr. 12 Nisan 2010
    Demokratik bir toplumda, toplumsal kararlar bireylerin tercihlerine bağlı olarak ve sadece bu yolla alınır. Bunun en uygun biçimde nasıl yapılacağı sorusuna ise verilen yanıt, genelde 'oylama' biçiminde olur. Ancak bir sorun var: Bireylerin tercihlerini mükemmel bir biçimde toplumsal tercihlere dönüştürecek bir oylama sisteminin tasarlanamayacağı uzun süredir bilinmektedir. Ama bu, demokrasiden vazgeçilmesi gerektiği anlamına gelmez. Oylama, demokrasinin temel bir öğesidir; ama demokrasi oylamadan ibaret de değildir. Öte yandan kişilerin tercihlerine saygılı olunması ile bunların veri alınması aynı şey değildir. Aslında demokratik mekanizmanın işleyişinde, kişilerin tercihlerini değiştirme çabaları büyük önem taşır. Siyasal propaganda bunun en somut örneğidir. Bu bağlamda, son [Devamı]
    Bir paketin her bileşenine 'hayır' tümüne 'evet' denilebilir mi
    Hasan Ersel, Dr. 07 Nisan 2010
    Anayasada değişiklik paketinin toptan oylandığını düşünelim. Ortalıkta bir paket olduğuna göre farklı konular ele alınıyor. Oy verenlerin bu konuların bazılarına olumlu bazılarına ise olumsuz bakması doğal. Bu durumda anayasa değişikliğine 'evet' mi diyecek, yoksa 'hayır' mı? Yanıtlaması kolay bir soru değil. Çünkü, oy veren bazı değişiklikler için "Önerilmesi iyi olmuş" diye düşünürken diğer bazılarına 'şiddetle' karşı çıkabilir. Tercihlerdeki bu yoğunluk farkı ise değişikliklerin çoğuna olumlu bakan bir oy verenin, paketinin tümüne olumsuz oy vermesine yol açabilir. Bu biçimde düşünenlerin, önemlice bir azınlık oluşturmaları durumunda ise anayasal sorunlar siyasal gündemi işgal etmeye devam eder. Bunun çaresi ise bu türlü düşünenlerin hiç olmazsa görüşlerinin yumuş [Devamı]