Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Sonu gelmeyen denemeler dönemine ne kadar hazırız
    Güven Sak, Dr. 05 Mart 2009
    İçinde bulunduğumuz sürecin bir sonu gelmeyen dönemi olduğunun farkında mısınız? Bu dönemin ne anlama geldiğini en iyi ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama anlattı. Geçen gün mealen şöyle söyledi: "İşin özeti şudur. Yaraya merhem olanı yapacağız. Yapılacak işlere ait planın bütün ayrıntılarını şekillendirmek zaman alacak. Planın bazı yönlerinin ise yeniden değerlendirilmesi ve elden geçirilmesi gerekecek. Sonra deneyeceğiz. Eğer bir tedbir işlemezse diğerini deneyeceğiz." Obama'nın ağzından geçenlerde çıkanlar, 1930'larda, Franklin Delano Roosevelt'in söyledikleri ile son derece uyumlu. O da ekonomik programının "cesur, ısrarlı denemeler"den oluştuğunu söylemeyi seviyordu. Şimdi bu, moral bozucu mu? Hayır. Vakıa ile kavga etmeyip, onu kabullenmek çözümün başlangıç noktasıdır. Hari [Devamı]
    Devekuşu taktiği tutmadı
    Güven Sak, Dr. 03 Mart 2009
    İnsanoğlu ekol ekol oluyor. Bugünlerde ortalıkta bir de gereksiz izahatlar veren cinsi var. Küresel kriz Türkiye'nin krizi olurken ortada dolaşıp konuşuyorlar. Sonra bir daha konuşuyorlar. Kulak kabartırsanız, rakam filan da verdiklerini görüyorsunuz. Kocaman kocaman anlatıyorlar. Gelin görün ki, onları dinleyince, malumat hazinemiz genişlemiyor, analiz yeteneğimizin sınırları artmıyor, yapmamız gerekenler konusunda kafalarımız aydınlanmıyor. Söyledikleri hiçbir yaraya merhem olmuyor ama ortalık izahattan geçilmiyor. Ben bugünlerde en çok mealen, "yabancı para cinsinden milyarlarca dolar borçlanan özel sektör, kendisini kurtarmak için kriz lobisi saflarında" başlıklı izahatı seviyorum. Genellikle "malum medya"da gözlemleniyor bu açıklama biçimi. Sanki ortada esasen bir problem [Devamı]
    Kriz üzerine nasıl düşünmek gerekir
    Güven Sak, Dr. 26 Şubat 2009
    Bildiğimiz dönemin en büyük iktisadi krizinin tam ortasındayız ve kafalarımız hâlâ karmakarışık. Tartışmalara hâkim olan iki yaklaşım var: Bunlardan ilki, tamamen çaresiz bir biçimde, dışarıda başlayan bir felaketi önlemek için içeride fazla bir hareket alanı olmadığı kanaatinde. Derin bir "yok artık canım mahcubiyeti" hemen seziliyor. Bir nevi, "Biz kimiz ki, bu kocaman felaketle tek başımıza başa çıkabilelim" tavrı seziliyor. İkinci yaklaşımda ise lafa sanki daha bir umutlu başlanıyor. Önce yapılabilecek olanlar alt alta şöyle bir sıralanıyor. Sonra o uğursuz soru ortaya servis ediliyor: "Peki ama bütün bunları gerçekleştirmek için kaynak nerede?" Laf işte tam da bu noktada bitermiş gibi derin derin susuluyor. Yine aynı "yok artık canım mahcubiyeti" etrafı kaplayıveriyor. Bu [Devamı]
    Şirketler kriz dönemine nasıl bakmalı? İlk engel 'Yok artık canım mahcubiyeti'dir
    Güven Sak, Dr. 24 Şubat 2009
    Dünya tarihinin en derin ve en geniş kapsamlı iktisadi krizinin içindeyiz. Kriz dalga dalga bizim kıyılarımıza doğru geliyor. Vurguya dikkat: Daha gelmedi, geliyor. Böyle bir ortamda ne yapmak gerekir? Özellikle şirketler açısından bakıldığında nasıl davranmakta fayda vardır? Bu konuda, ortalıkta çok miktarda görüş var. Yenilikçi olmanın öneminden başlanıyor, krizin getirdiği fırsatları zamanında tanımlamaya doğru gidiliyor. Ama görünen şu: İleriye doğru bir hamle yapmak, dünden farklı davranmak öne çıkıyor. Bize pek öyle gelmiyor. Şu anda içinde bulunduğumuz süreçte, bir şey yapmak değil, yapmamak ön plana çıkıyor. Evet, evet, gelin büyük bir açıklıkla ifade edelim: Günü bir maraza çıkarmadan geçirmenin önemli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Zaman, hamle zamanı değil, hasarsız günü geçirme [Devamı]
    Balkanlar'dan bu kez ne kokusu yükseliyor
    Güven Sak, Dr. 21 Şubat 2009
    Rebecca West, 1930'larda, Balkanlar üzerine yazarken "imparatorluk cesetlerinin kokusu"nun dayanılmaz olduğunu söylüyordu. (Yazarımız tam tamına şöyle diyordu: "I hate the corpses of empires, they stink as nothing else.") O vakitler Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu daha yenilerde sona ermişti. Balkanlar karmakarışıktı. Bu günlerde yine karmakarışık. Balkanlar'dan yine yoğun bir koku yükseliyor. Bu kez yine biten bir dönemin kokusu havayı sarmış gibi duruyor Balkanlar'da. Havadaki koku aynı West'in söylediği gibi dayanılmaz. Balkanlar'da bu günlerde iktisadi kriz havası var. Bu iktisadi kriz ile birlikte küresel kriz ilk kez bizim gibi ülkelere özgü farklı bir yüzle ortaya çıkıyor. Türkiye'de oturup dikkatle Balkanlar'da ne olduğunu takip etmemiz gere [Devamı]
    Bankaların, bankacılar tarafından yeniden yapılandırılması caiz midir
    Güven Sak, Dr. 19 Şubat 2009
    El Cevap: Caiz değildir. Bakın neden böyledir. Dünyamızın bu günlerdeki temel problemi, geçen kocaman bir yıla karşın, halen değişmemiştir. Problemin kaynağı Amerikan bankalarıdır. Amerikan bankalarının bilançolarında kapsamlı bir temizlik yapmak gerekmektedir. Kapsamlı temizlik operasyonu halen yapılabilmiş değildir. Hal böyle olunca bankalar işlevlerini yerine getirememektedirler. Bankacılık sistemi işlevini yerine getiremezken, tüketimi canlandırmak için tasarlanan planlar, daha başlangıçta, etkisiz kalmaktadır. O vakit, iç tüketimi canlandırmak için alınması gereken tedbirlerden önce bankacılık sisteminin yeniden çalışır hale getirilmesi önem taşımaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) gelinen nokta tartışmayı şu noktaya getirmiştir: "Bankaların, bankacılar tarafın [Devamı]
    İşin aslını kaçıranlar yalnızca komik olurlar
    Güven Sak, Dr. 17 Şubat 2009
    Küresel iktisadi krizin dinamiklerini gözden kaçıranların işi giderek zorlaşıyor. Yerel örnek bütün ayrıntıları ile ortada, bilmem farkında mısınız? Son günlerde dünyanın her tarafı, iktisadi krizin etkileri dalga dalga belirginleştikçe kaynıyor. Ama yöneticilerimiz, Türkiye söz konusu olduğunda, hâlâ, ortada bir anormallik olmadığı kanaatindeler. Bakın Sayın Başbakanımız daha yeni "Hazirandan itibaren ekonomi düzelecek" dedi. Hazine Bakanımız "Aldığımız tedbirler sayesinde faiz ve kur yolunda gidiyor" demişti. Dışarıda kara kış şartları, içeride günlük güneşlik hava. Böyle bir dönemde, işin aslını akılda tutmayanlar ya da bir türlü göremeyenler yalnızca komik olurlar. Mahcup olurlar mı bilemeyiz ama mutlaka komik olurlar. Biz demiyoruz, uluslararası fon akımlarındaki eğilim bö [Devamı]
    Şubatın üçü iyi midir yoksa kötü müdür
    Güven Sak, Dr. 14 Şubat 2009
    Acaba Başkan Obama'ya "Şubat ayının üçüncü gününe dikkat et" diyen olmuş mudur? Bilinmez. 2009 yılının şubat ayının üçüncü günü yaşanan iki gelişme, bir arada ele alındığında, etkileri bizim buralara kadar geliyor. İlk gelişme, Pakistan'da Peşaver yakınlarındaki bir köprünün bombalanmasıydı. Böylece Hayber Geçidi son altı ay içinde üçüncü kez trafiğe kapanmak zorunda kaldı. Günün ikinci gelişmesi ise Kırgızistan'dan geldi. Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev o gün, bir açıklama yaparak Kırgızistan'ın kuzeyinde Bişkek Havaalanı'nın hemen yanında Amerikalılara verilen Manas Hava Üssü'nün kapatılacağını söyledi. İki ülke arasında kira sözleşmesinden doğan sorunlar yaşanıyordu. Böylece Afganistan'daki NATO güçlerine alternatif tedarik zinciri oluşturulması meselesi gündemi [Devamı]
    Korumacılık ne zaman meşru bir argüman olur
    Güven Sak, Dr. 10 Şubat 2009
    Evvelki gün İngiliz işçileri "İngiliz işi, İngiliz işçisinindir" sloganıyla gösteri yapıyorlardı. Dünya, daha önceden bilmediğimiz değil, bir süreden beri unuttuğumuz bir ara dönemden geçiyor. Bu ara dönem nasıl olsa geçecek. Meçhul olan, bundan sonra ne olacağıdır. Bundan sonra ne olacağı, bugünlerde yapacaklarımızla yakından alakalıdır. Neler oluyor? Olan şudur: Küresel ekonominin serbestiyet içinde işlemesini sağlayan mekanizma artık işlevini yerine getiremiyor. Böyle bir dönemde önümüzde iki seçenek bulunuyor: Ya küresel krizin küresel bir çözüm gerektirdiğini kavrayıp küresel tedbir alacağız ve hep birlikte uygulayacağız ya da "Bundan böyle, her koyun kendi bacağından asılır" diyeceğiz. "Bundan böyle her koyun kendi bacağından asılır" kaderciliği yalnızca korumacılığı norm [Devamı]
    Peki, ya Gazze'de yaşayanlar ne düşünüyor
    Güven Sak, Dr. 07 Şubat 2009
    Siz hiç Gazze'yi gördünüz mü? Ben Gazze'yi ilk olarak 2005'te gördüm. İsrail daha Gazze'den yeni çekilmişti. Zaman Ariel Şaron'un "ilişki kesme" (disengagement) politikası zamanıydı. Gazze, Filistin yönetimindeydi. İnsanın gözüne gözüne giren ilk izlenimler şöyleydi: Birincisi, her evin üstünde farklı renkte bir bayrak vardı. Ama hiçbiri Filistin ulusal bayrağı değildi. Bayrakların renkleri mahalleden mahalleye değişiyordu. Portakal rengi olanlar El Fetih'in, yeşiller Hamas'ın, siyahlar İslami Cihad'ın, kırmızılar ise Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin bayraklarıydı. Batı Şeria'ya göre, Filistin'in daha politik bir yerinde dolaştığınızı hemen anlıyordunuz. Gazze, mahalle mahalle bölünmüştü. İkincisi, organize sanayi bölgesi denilen alanlar, bizim buralardaki küçük sanayi siteler [Devamı]