Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Genç işsizlik
    Fatih Özatay, Dr. 24 Ocak 2018
    Genç işsizlik oranımız yüksek. Elimizdeki en son veri Ekim 2017 için ve 15-24 yaş arasında olup da işgücüne dahil olanların (çalışan ya da işsiz) yüzde 19’unun işsiz olduğunu gösteriyor. Geride bıraktığımız yılın ilk on ayının ortalaması daha yüksek: Yüzde 21.3. 2016 yılında ise bu oran yüzde 19.6 düzeyindeydi. Aynı dönemlerde genel işsizlik oranının yukarıdaki sırayla yüzde 10.3, 11.1 ve 10.9 olduğu dikkate alındığında, genç işsizlik oranının genel işsizlik oranının nerdeyse iki katı kadar olduğu ortaya çıkıyor.Peki, başka ülkelerde durum nasıl? Birkaç ülke vereyim ve önce genç, sonra da (parantez içinde) genel işsizlik oranlarını göstereyim (2016 yılı ve %): Güney Afrika: 53.3 (27.6); Yunanistan: 47.3 (21.6); Şili: 15.7 (6.5); Kore: 10.7 (3.8); Meksika: 7.7 (3.9); Almanya: 7.0 (3.9); Jap [Devamı]
    Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı
    Fatih Özatay, Dr. 17 Ocak 2018
    Zaman zaman Türkiye’nin yıllık dış finansman ihtiyacı tartışılıyor. Bugün bu konuyu ele almak istiyorum. Tabloda iki ayrı “finansman ihtiyacı” değeri var. En üst satırda yer alan “finansman ihtiyacı-1”, cari işlemler açığından doğan finansman ihtiyacı ile vaktiyle alınan orta ve uzun vadeli kredilerin vadesi gelen kısımlarından kaynaklanan finansman ihtiyacının toplamından oluşuyor. Dolayısıyla, yıl içinde alınan ve o yıl içinde ödenmesi gereken kısa vadeli yükümlülüklerden kaynaklanan finansman ihtiyacını yansıtmıyor. “Finansman” ve “ek finansman” başlıkları altında yıl içinde bu finansmanın nasıl karşılandığı gösteriliyor (meraklısı için ayrıntısı yazının sonunda). En altta yer alan “finansman ihtiyacı-2” ise, cari işlemler açığından doğan finansman ihtiyacı ve o yıl içinde ödenmesi gere [Devamı]
    Bozuk gelir dağılımı
    Fatih Özatay, Dr. 10 Ocak 2018
    Refah açısından bakıldığında, bir ülkenin milli gelirinin büyüklüğü açısından dünyanın bilmem kaçıncı ülkesinin olmasının bir önemi yok. Aynı para birimi cinsinden ölçüldüğünde, A ülkesinin milli geliri 100 mangır, B ülkesinin milli geliri ise 500 mangır olsun. A ülkesinde 100, B ülkesinde ise 1000 kişi yaşasın. Bu durumda A ülkesinde kişi başına gelir 1 mangır, B ülkesinde ise 0.5 mangır olacak. Kişi başına düşen gelir açısından bakıldığında, açık ki, milli geliri çok daha düşük olan A ülkesi B ülkesinin iki katı kadar zengin.Oysa vatandaşların refahındaki değişimleri değerlendirebilmek için kişi başına gelir düzeyindeki değişimleri incelemek çok yetersiz. Öyle ya, emeklilerin oturduğu bir kahveye bir tane milyarder girse, kahvede o girmeden önceki kişi başına gelir düzeyi ile o girdikten [Devamı]
    2018
    Fatih Özatay, Dr. 03 Ocak 2018
    Üst üste iki yazı 2017’yi değerlendirdikten sonra sıra 2018’e ilişkin beklentilerimi tartışmaya geldi. Temel beklentimi şöyle özetleyebilirim. Yurtdışından kaynaklanan büyük bir şok gelmedikçe 2018 “idare ettiğimiz” bir yıl olacak; pek heyecanlanmayacağız.Temel senaryom şöyle: Yurtdışından büyük bir şok gelmiyor. ABD Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası çok önceden yaptıkları açıklamalara uygun bir para politikası uygulamaya devam ediyorlar. ABD ile oldukça bozuk olan ilişkiler bilinen çerçevede kalıyor; ekonomimizi zorlayabilecek ABD kaynaklı anlamsız yaptırımlar gündeme gelmiyor. Avrupa ile bir miktar yumuşama yaşıyoruz. Bölgemizde son zamanlarda attığımız daha dengeli dış politika adımları sürüyor. Ham petrol ve doğalgaz ithal fiyatları mevcut düzeylerinde seyrediyor. Erken seçim yap [Devamı]
    2017 değerlendirmesi (2)
    Fatih Özatay, Dr. 27 Aralık 2017
    Geçen haftaki yazımda 2017 yılında ekonomimizi değerlendirmiş ve yedi önemli soruna dikkat çekmiştim. Mümkün olduğunca gruplayarak o sorunları doğuran nedenleri tartışmak istiyorum bugün. Bazı sorunları tek gruba sokmak mümkün değil; birden fazla grupta yer alabilirler bu nedenle.İlk sorun grubu. “Yüksek enflasyon”, “döviz kurunda belirgin artış ve oynaklık” ile “lira cinsinden kredilerin lira cinsinden mevduata oranının yüksek olması”: Bu gruptaki ilk iki sorun temelde para politikası ile ilgili. Merkez Bankası’nın (MB) politika faizini (şu sıralarda geç likidite penceresi faizi) yeteri kadar yükseltmemesi, yıllardır enflasyonun hedefin oldukça üzerinde seyretmesine yol açtı. Ağırlıklı olarak dış şoklar nedeniyle ortaya çıkan ani ve uzun süreli kur artışlarının doğuracağı ek enflasyona da [Devamı]
    2017 değerlendirmesi
    Fatih Özatay, Dr. 20 Aralık 2017
    Adettendir; yıl biterken o yılı değerlendirmek, gelen hakkında da ahkâm kesmek gerekir. Adet yerini bulsun; 2017’de ekonomimizde dikkatimi çeken gelişmelere değineyim bugün. “Gelişmeler” derken çok sayıda göstergeyi art arda sıralamak değil niyetim. “Sorunlar” penceresinden bakmak istiyorum 2017’ye; zira önemli kırılganlıklar var Türkiye ekonomisinde ve bunların bazıları biraz daha dikkat çeker hale geldi 2017’de. Bu değerlendirmeyi şöyle yapacağım: Önemli sorunlara işaret eden göstergelerin küresel kriz öncesindeki değerlerini 2017 yılının ortalama değerleri ile karşılaştıracağım. Elbette 2017’nin tümüne ait veriler yok; ne varsa onunla yetineceğim.Sözünü ettiğim değişkenler ve onlara ait değerler tabloda yer alıyorlar. Makine-teçhizat yatırımlarını tabloya alamadım çünkü veri 2009’dan ba [Devamı]
    Sahi, para politikası sıkı maliye politikası gevşek mi?
    Fatih Özatay, Dr. 13 Aralık 2017
    Son dönemde bazı yorumcular Türkiye’de “sıkı para politikası – gevşek maliye politikası” şeklinde özetlenebilecek bir ekonomi politikasının uygulandığını öne sürüyorlar. Bu sav –dile getirenler alınmasın, bana biraz eğlenceli geliyor.Birinci grafikte Ocak 2010’dan bu yana tüketici enflasyonunun, çekirdek (temel) enflasyonun (C göstergesi) ve Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinin gelişimi gösteriliyor. İkinci grafikte ise tüketici enflasyonu ile enflasyon hedefi arasındaki fark yer alıyor; sıfırın üzerindeki her değer enflasyonun hedefin üzerinde kaldığını gösteriyor. Dikkat ederseniz nerdeyse ele alınan dönemin tümünde hedeften önemli ölçüde sapma var ve bu sapma yukarıya doğru. Ama daha önemlisi şu: Özellikle son dönemde sapma yukarıya doğru keskin bir eğilim gösteriyor. Farklı bir ifade [Devamı]
    Söz konusu kur sıçramasıysa gerisi teferruattır
    Fatih Özatay, Dr. 29 Kasım 2017
    Söz konusu döviz kurundaki sıçrama olunca herkes ayağa kalkıyor; gerisi teferruat düzeyine iniyor. Bırakın bu düzeyde bir tepkiyi, bunun ben diyeyim beşte biri, siz deyin onda biri kadar tepki, ne işsizlik sıçradığında ne de enflasyon alıp başını gittiğinde veriliyor; onlar birer teferruat olarak görülüyor. Elbette bu davranış biçiminin geçmişte yaşadığımız krizlerin hala hafızamızda canlı olması ile çok yakından bir ilgisi var. Neredeyse kur sıçraması krizle eş anlamlı hale geldi ülkemizde. Doğru değil elbette; her kur artışına kriz demek mümkün değil: Kriz statüsünü “kazanabilmesi” için arkasından banka ya da şirket iflasları (ya da kapatmaları, el koymaları), işsizlikte sıçrama, ekonomide daralma gibi gelişmelerin en azından bir kısmının yaşanması gerekir.Şüphesiz kur sıçramalarına karş [Devamı]
    Komplolar ve komplo teorileri
    Fatih Özatay, Dr. 22 Kasım 2017
    2001 krizinin tüm etkilerinin yaşandığı ortamda para politikasına ilişkin bir karar alınırken yaşanan tartışmalarda kimi zaman gündeme gelen komplo teorilerine hep dudak büktüm. Zira tartışmanın iktisadi platformdan çıkıp ucu sonu belli olmayan bir düzleme sıçramasına kapı aralıyordu bu tür teoriler. Komploları bir tarafa bırakarak üzerinize düşeni yapıp gerekli kararları almayı zorlaştırıyorlardı. Komplo teoricilerine ve teorilerine o dönemde prim verilmedi ve para politikası sağlıklı bir zeminde yürütülebildi. Sonucu biliyorsunuz: Türkiye üst üste büyüme rekorları kırarken enflasyon yüze 65’lerden yüzde 6’lara düştü (enflasyon-büyüme-faiz ilişkisi üzerine medyada her gün ahkâm kesenlerin biraz o dönemde yaşananlara dönüp bakmalarında yarar var).Murat Yetkin’in Doğan Kitap’tan geçen ay gü [Devamı]
    Şapkadan tavşan yerine temel sorunlarımıza çözüm çıkarsak?
    Fatih Özatay, Dr. 15 Kasım 2017
    Merkez Bankası (MB) son zamanlarda döviz piyasasındaki hareketlere karşı bazı adımlar atıyor. Bunlardan ihracat reeskont kredilerine ilişkin olanı geçen yazıda tartışmış “ve ne gerek var” demiştim. Zira Şubat 2018’e kadar yürürlükte kalacak bu kararla süre zarfında kredisini geri ödeyecek olana MB eliyle kaynak aktarılıyor, buna karşılık bu süre başlamadan birkaç gün önce ödeyenler ya da bittikten hemen sonra ödeyecekler dezavantajlı duruma düşüyorlardı. Bu kararda en sakıncalı olan elbette işin “kaynak aktarımı” kısmı, avantaj/dezavantaj ikincil planda. Bir de döviz kurunun Şubat 2018 değeri için bir sinyal veriliyor. Bu sakıncalar nedeniyle “ne gerek var”dı.Hafta başında bir MB yetkilisi şirketlere döviz kuru riski koruması sağlayacak Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerine başlam [Devamı]