Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Tek ülkede kemer sıkmak ile her yerde kemer sıkmak aynı mıdır
    Güven Sak, Dr. 15 Haziran 2010
    Bugünlerde uluslararası iktisat camiasında ciddi bir tartışma var. Bilmem izliyor musunuz? Bir yanda Raghuram Rajan gibi Chicago ekolünden gelenler var. Öte yanda ise Paul Krugman gibi düşünenler. Avrupa'da olup bitenlere bakıldığında, bir yanda "kemerleri sıkalım, abiler" yaklaşımında olanlar. Öte yanda ise, "herkes kemerleri sıkarsa, büyüme nice olur. o vakit, bu borç stokları nasıl görünür" diye fena halde meraklananlar. Bir yanda Almanya, Yunanistan, Portekiz, İspanya, İrlanda, İtalya hükümetleri, öte yanda ise Amerika Birleşik Devletleri ve galiba Fransa. Akıllardaki soru ise galiba tam da başlıkta yer alan soru: "Tek ülkede kemer sıkmak ile dünyanın en büyük ekonomisinde kemer sıkmak aynı şey midir?" Hayır değildir. Yeni-normal, eskinin normali gibi alışıldık bir dönem mi [Devamı]
    İhracatımızın önündeki sorunlar
    Fatih Özatay, Dr. 14 Haziran 2010
    Geride bıraktığımız hafta içinde Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın düzenlediği bir toplantıya katıldım. Kısıtlı sayıda bürokrat, ihracatçı ve akademisyenin katıldığı toplantıda tartışılması istenilen temel sorun avronun değer kaybının ihracatımızı kötü etkilemesinin önüne nasıl geçileceğiydi. İhracatımızın yarıya yakın kısmını Avrupa Birliği'ne (AB) yapıyoruz. AB'nin karşı karşıya olduğu ekonomik sorunlar ihracatımızı sadece avronun değer kaybı yoluyla etkilemiyor. AB ülkelerinin ekonomik toparlanma hızı da bizim açımızdan önemli. Gelirleri beklenildiği ölçüde yükselmezse, onlara sattığımız mal miktarı umduğumuz kadar artmayacak. Üçüncü ve diğer ikisine kıyasla daha dolaylı kalan bir olası etki kanalı var. AB'deki krizin derinleşmesi halinde şirketlerimizin ve bankalarımızın hem dış [Devamı]
    İstihdam artırıcı önlemler ne getirir
    Hasan Ersel, Dr. 14 Haziran 2010
    İşsizlik sorununun krizle birlikte daha da büyümesi, istihdam konusunun ciddi biçimde ele alınmasını gündeme getirdi. İstihdamı, büyümenin fonksiyonu olarak görüp, çözümü piyasaya bırakan yaklaşımın pek de sonuç vermediği böylece görüldü. Daha önce de işsizliği çözebilmek için, kamu kesimini "gizli işsiz" deposuna çevirmenin sonuç vermediğini görmüştük. Bu arada işsizliğin toplumsal maliyeti da yükselmeye başladı. Ulusal İstihdam Stratejisi çalışmaları, bu konuyu sistematik bir çerçeve içinde ele alamaya yönelik, olumlu bir adım. Strateji arayışına girişilmiş olması işsizlik sorunun çözümünün hiç de kolay olmadığını gösteriyor. Olayın hem sistematik bir biçimde ele almak hem de çözümünün uzun zaman alacağını unutmamak gerekiyor. Bu nedenle, istihdam konusunda kısa, orta ve uzu [Devamı]
    Üretimde ve dış kaynak kullanımında son gelişmeler
    Fatih Özatay, Dr. 13 Haziran 2010
    Hafta içinde iki önemli veri açıklandı: Nisan ayına ait sanayi üretim endeksi ve ödemeler dengesi. Bugün bu iki alandaki son gelişmeleri değerlendirmek istiyorum. Önce ödemeler dengesinin küresel kriz sürecinde bizi en çok ilgilendiren kısmına, bankalarımızın ve şirketlerimizin net dış kaynak kullanımına bakacağım. Tablo 1'de 2004-2009 dönemine ve 2010'un ilk dört yılına ait değerler yer alıyor. 'Toplam' sütunları yeni kullanılan dış kredi miktarı ile dış borç geri ödemesi arasındaki farkı gösteriyorlar. Farklı bir ifadeyle, hem uzun vadeli, hem de kısa vadeli krediler açısından net dış kaynak kullanımını öğreniyoruz. 'Uzun' sütunları ise bu farkı sadece uzun vadeli krediler için veriyorlar. En son sütundaki 'toplam', bankalar ve şirketler için toplam net dış kredi kullanımını gö [Devamı]
    187 numaralı otobüs nasıl Stalin'e boyandı?
    Güven Sak, Dr. 12 Haziran 2010
    Aynı bizim buralarda olduğu gibi Rusya'da da şehiriçi ulaşımda kullanılan otobüslerin üzerine kocaman reklam panoları yerleştiriliyor. Eski Leningrad şimdilerin Saint Petersburg kenti sakinleri de otobüs üzeri reklam resimlerine alışkın. Ama herhalde kimse üzerinde Joseph Stalin resmi olanını görmemişti. Buyurun bakalım şimdi gördüler. İlk kez Mayıs 2010'da gördüler. Gerçi ilk günün akşamı biri ya da birileri Stalin'in resmini beyaza boyayıp kapattı ama ertesi gün 187 numaralı otobüs yine üzerinde Joseph Stalin reklamı ile seferdeydi. Ben işte ondan sonra merak ettim. Bu bazı yerlerde mi böyleydi? Yoksa çok daha genel bir eğilim mi söz konusuydu? Ortadaki veriler pek garipti: Yalnızca Saint Petersburg'ta değil, Moskova'da da. Yalnızca Rusya'da değil, Ukrayna'da, Yakutistan'da da [Devamı]
    Uçan balık az mı görülür?
    Fatih Özatay, Dr. 10 Haziran 2010
    Daha önce bahsettim; ama ayrıntısına girmedim. Geçen eylül ayında Brüksel'deki bir düşünce kuruluşunun IMF ile düzenlediği ve katılımcı sayısının sınırlandırıldığı bir yuvarlak masa toplantısı yapıldı. IMF küresel krizde alınması gereken iç talebi artırıcı önlemler üzerine iki sunum yaptı. Bu tür önlemleri desteklediğini açıkladı. Ayrıca IMF Başkanı da bir değerlendirme yaptı. Toplantıdaki bazı Merkezi ve Doğu Avrupa akademisyenleri ve eski bürokratları (içlerinde Macaristan'dan gelenler de vardı) IMF'yi eleştirdiler: Mealen "Ne yapıyorsunuz? Bizim politikacılara böyle bir 'silah' verilir mi? Hemen harcama musluklarını açıp, bütçe dengelerini bozarlar" gibi şeyler söylediler. Tavsiye ettikleri, aksine mali disiplini sağlamak ve bu yolla ekonominin geleceğine duyulan güveni artır [Devamı]
    Peki, bu euronun hali nice olur
    Güven Sak, Dr. 10 Haziran 2010
    Avrupalılarla Amerikalılar arasındaki fark nedir? Öyle insani farklardan bahsetmiyorum. Herhangi bir işi konuşmak için bir toplantıya katıldığınızı düşünün. Avrupalılarla yapılan toplantı ile Amerikalılarla yapılan toplantı arasında ne fark vardır? Ben, kendi hesabıma, öyle derin bir tecrübeye filan sahip olduğumu zannetmiyorum. Ama bakın bu soruya bir cevabım var: Ben Amerikalılarla yapılan her toplantıdan cevabını aradığım soruya somut bir cevap alarak ayrılmışımdır. Kıtadan birileriyle toplantıdan ayrılırken ise hep karışık duygular içinde olmuşumdur. Hem bir cevap almış hem de alamamış gibi iki arada bir derede bir havada kalmışımdır. Birinde açık konuşulurken diğerinde hep konuşulmamıştır. Avrupalılarla sohbet kafamı aydınlatacağına hep daha da karıştırmıştır. Neden bilmem [Devamı]
    Saydamlık mı patavatsızlık mı
    Hasan Ersel, Dr. 09 Haziran 2010
    Yıllar önce, özelleştirme konusunda danışmanlık yapmak üzere Türkiye'ye gelen bir uzman bana "Türkiye'de sorumlu kişilerin sorumsuz beyanat vermelerini engelleyecek bir yasal düzenleme olup olmadığını" sormuştu. Biraz şaşırıp, biraz da canım sıkılarak olmadığını söyledim. O da mutsuz bir ifadeyle "Bizde de yok" dedi. Hangi ülkeden olduğunu anımsamıyorum. Ama geçen hafta olanlara bakılırsa Macaristan'da da yokmuş. Geçen perşembe, Macaristan'da iktidarda olan Fidesz partisinin başkan yardımcısı Lajos Kosa, ülkesinin Yunanistan benzeri bir krize sürüklenme tehlikesi içinde olduğunu söyledi. Kosa'nın yaptığı açıklamaya göre 2010 yılında da bütçe açığı tahmin edildiği gibi GSYH'nin yüzde 3,5'i dolayında kalmayacak, yüzde 7,5'e fırlayacaktı. Ertesi gün, haber ajansları ortalığı yatışt [Devamı]
    Tempolu büyüme için yeni-normali anlamak
    Güven Sak, Dr. 08 Haziran 2010
    Finansal piyasalarda sinirler gergin. Delil isteyen geçen haftaya bakabilir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) istihdam verileri, toparlanmanın göründüğü kadar dahi güçlü olmadığını gösterdi. Macaristan'ın yeni hükümeti, seçim vaatlerini niye tutamayacağını anlatırken "enkaz devraldık" diyeceğine "Yunanistan gibi olabiliriz" deyince herkes kurulmuş zemberek gibi havaya sıçrayıverdi. G20 toplantısında halen yeni-normalin ne olduğu konusunda bir fikir birliği olmadığı bir kez daha teyit edilmiş oldu. O da üzücü elbette. 'Yeni-normal'in eskinin normali gibi olmayacağı konusunda geniş bir fikir birliği hâlâ kurulamadı. Teşhis konusunda bir birlik olmayınca tedavi konusunda da bir fikir birliği olmuyor. Piyasalar, düşman arazisinde operasyona çıkmış gerilla birliğinin ruh halinde. Pe [Devamı]
    Uçan balık ihtiyacı
    Fatih Özatay, Dr. 07 Haziran 2010
    Dünyanın bir kısmında dış ticaret fazlası veren ülkeler varsa, diğer kısmının ise dış ticaret açığı vermesi gerektiği açık sanıyorum. Elbette fazla veren ülkeler mallarının bir kısmını gizli biçimde uzaylılara satıyorlarsa ilk cümle yanlış oluyor. Ama böyle bir ticaretin pek de gizli kalmayacağını rahatlıkla varsayabiliriz. Bu durumda dış ticaret ya da cari işlemler dengesindeki fazlaların öbür yüzü mutlaka dış ticaret ya da cari işlemler açıkları olmak zorunda. ABD uzun yıllardır önemli miktarda cari işlemler açığı veriyor. Buna karşılık, Almanya, Çin ve Japonya'da yüklü miktarda cari işlemler fazlası var. Cari işlemler fazlasını çeşitli biçimlerde tanımlayabiliriz. Bir tanesi şu: Bir ülke gelirinden daha az yatırım ve tüketim harcaması yapıyorsa cari işlemler fazlası veriyordur [Devamı]