Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Starbucks, Yasak Şehir'den nasıl kovuldu
    Güven Sak, Dr. 05 Haziran 2010
    Bendeniz bugünlerde yine memleketin gündeminden sıkıldım. Kafasını dinlemek isteyen başkaları da varsa, sizi şöyle bir kenara alayım, lütfen. Bugün size şöyle Seinfeld tadında, hiçbir şey üzerine bir yazı yazabilir miyim? Gelin bir deneyelim. Çin'in başkenti Beijing'deki Yasak Şehir'de (Forbidden City) vaktiyle bir Starbucks kahvecisi olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum. Önce 2000 yılında açılmış ve sonra 2007 yılında kapanmış. Hem de neden kapanmış? Bir internet blog'unda başlatılan "Tarihimizi kirletiyorlar" kampanyası ile birlikte, birden büyüyen bir kamuoyu tepkisi nedeniyle Yasak Şehir Starbucks şubesi kapanmak zorunda kalmış. Nerede? İnternetin bile sıkı baskı altında tutulduğu, daha geçenlerde 'Google' şirketinin ülkeyi terk etme kararı aldığı Çin'de, internet blog [Devamı]
    Ortalık karışıyorken
    Fatih Özatay, Dr. 03 Haziran 2010
    Ortalık yeniden karışma sinyalleri veriyor. Bu ortamda yaşadığımız son iki krizden ders çıkarmamızda yarar var. Ne yazık ki bu ders, ortalığın daha da karışması halinde, ekonomimiz için iyi şeyler ima etmiyor. Ders, şu sorunun yanıtında gizli: Küresel kriz öncesindeki ekonomik durumumuz, 2001 krizinden önceki durumumuza kıyasla çok daha iyi iken, küresel krizde işsizlik ve üretim açısından 2001 krizine kıyasla daha kötü bir performans gösterdik. Neden? Şüphesiz yerleşik söyleme pek uymuyor 'Neden?' sorusundan önce gelen saptamanın ikinci yarısı. Bize performansımızın pek de kötü olmadığı söylendi, hâlâ da söyleniyor. Ama rakamlar öyle söylemiyor. Bu krizde 2001'e kıyasla işsizlik çok daha yüksek bir düzeye çıktı (2002 sonunda yüzde 10.3 iken, 2009 sonunda yüzde 14). Bu krizde eko [Devamı]
    Retoriğe değil, neticeye bakmak lazım
    Güven Sak, Dr. 03 Haziran 2010
    İsrail'in açık denizde silahsız sivilleri taşıyan bir gemiler topluluğuna karşı gerçekleştirdiği müdahale; hele hele, bu müdahale neticesinde, dokuz sivilin hayatını kaybetmesi, bu arada bunlardan dördünün de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması son derece sinir bozucudur. Kahredicidir. Elbette kınanmalıdır. Diplomatik ifadesiyle "orantısız güç kullanımı"ya da geçenlerde katıldığım Birleşmiş Milletler Filistin'in Vazgeçilmez Hakları Komisyonu'nda konuşmacı olan Barones Tonge'un ifadesiyle söylersek, tam da, o orantısız güç kullanımı ifadesinin hep maskelemeye çalıştığı, "vahşi bir saldırı" söz konusudur. Bize ait olanlar buraya geri dönmekte olduğuna göre, şimdi yapılması gereken öncelikle ne olup bittiğini anlamaya çalışmaktır. Onu anlamalıyız ki, "yahu, o gemi orada ne arıyor [Devamı]
    Belirsizlikler artarken
    Hasan Ersel, Dr. 02 Haziran 2010
    TÜİK nisan ayı için dış ticaret rakamlarını açıkladı. Eğilimlerde değişen bir şey yok. İhracatımızda artış var ancak ithalatımızın artış hızı daha fazla olduğu için dış ticaret açığımız büyüyor. Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı bütçe rakamları, nisan ayında bütçe açığının bir yıl önceye oranla ciddi bir artış göstererek 4.5 milyar TL'ye ulaştığını gösteriyor. Bu ilk bakışta göründüğü kadar kötü bir sonuç değil. Bir kere, ilk dört aya bir bütün olarak bakıldığında bütçe açığı geçen senenin altında. İkinci olarak, nisan ayında iç borç servisi bir önceki yıla oranla yüzde 107,6 daha fazla. Dolayısıyla Maliye Bakanlığı, bu gelişmenin bir eğilim değişikliğini değil, bu ayda faiz harcamalarının yoğunlaşmasının sonucu olduğunun altını çizmekte haklı. Enflasyon ve büyüme hızı açısından p [Devamı]
    Başlangıç koşulları çok farklı
    Fatih Özatay, Dr. 31 Mayıs 2010
    Dün bu köşede, iki krize ilişkin bugüne değin yaptığım karşılaştırmaların özet sonuçları vardı. Bu karşılaştırmalar kriz sırasında ve krizden sonra olan bitene ilişkindi. Bugün her  iki krizden önceki koşullara bakmak istiyorum. Nihai değerlendirmeyi, anlaşılan birkaç yazı sonra yapabileceğim. Başlangıç koşulları derken 2001 krizi için 2000 yılına, küresel kriz için de 2007 yılına bakacağım. Tek bir yıla saplanıp kalmamak için 2001 ve 2008'i de işin içine sokacağım. 2001 krizi ile küresel kriz arasında başlangıç koşulları açısından iki temel alanda farklılık var. Bu farklılıklar maliye politikası ve finansal sektöre ilişkin farklılıklar. Karşılaştırma yapılırken dikkate alınması gereken bir önemli nokta var; şu: Şimdi kullandığımız milli gelir verileri mart 2008'de ilk defa gün [Devamı]
    İhracatın finansmanı sorunu
    Hasan Ersel, Dr. 31 Mayıs 2010
    Değişen dünya koşullarında ihracatımızı artırmanın pek de kolay bir iş olmadığı anlaşılıyor. Bunun için ihracatımızın artmasını zorlaştıran etmenlere bakmak, bunlardan hangilerini etkileyebileceğimizi saptamak gerek. TEPAV'ın bir süre önce yayımlanan bir araştırması bu konuda yardımcı olabilecek nitelikte. (S. Kalkan, H.Ç. Dündar ve A. Dinççağ; Türkiye'de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı-İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili? TEPAV Politika Notu, Mayıs 2010.) Bu çalışma, Nisan 2010'da 40 büyük ihracatçı firma ve dış ticaret finansmanına aracılık eden 5 bankaya uygulanan bir anketin sonuçlarını değerlendiriyor. İlk önemli saptama, bilineni doğruluyor: 2009 yılında ihracatımızda önemli düşme (yüzde 23) olmuştur. İhracatımızdaki düşüşün en önemli nedeni yeni [Devamı]
    Sonuç aynı, nedenler farklı
    Fatih Özatay, Dr. 30 Mayıs 2010
    Nisan ayının birinci gününden bu yana, aralıklarla, 2001 krizi ile küresel kriz sırasında yaşananları karşılaştırdım. Bugün bu karşılaştırmanın sonuçlarını özetlemek istiyorum. Sonuçları bir de kriz öncesinin koşullarını (başlangıç koşullarını) dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. O, da yarınki yazının konusu. Önce hem hareketin yönü hem de şiddeti açısından benzerlikler: Bu çerçevede iki benzerlik var: Birinci benzerlik, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) hareketlerinde göze çarpıyor. Her iki krizde de zirveden dibe geçen süre aynı (dört çeyrek). Dibe vurduktan sonra ekonominin toparlanma hızı da benzer. Bu açıdan tek fark, son krizdeki dip noktasının 2001'e kıyasla biraz daha derin olması. İkinci benzerlik ise işsizlik oranındaki artışta: Her iki krizde de önemli ölçüde s [Devamı]
    Solcu Lula'nın Tahran'da ne işi var
    Güven Sak, Dr. 29 Mayıs 2010
    Yoksa sağcı Erdoğan'ın Tahran'da ne aradığı herhalde açık olmalı. Öyle değil mi, efendim? Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin geçici üyelerinden biri. Üstelik NATO üyesi bir ülke. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, üstüne üstlük, İran'ın da komşusu. Şimdi bu şartlar altında, yanı başımızda bela varken, Tayyip Bey Tahran'a gitmeyip de nereye gidecek? Solcu Lula'nın Tahran'da ne aradığını sorgulayabilirsiniz. Ama Tayyip Erdoğan'ın oradaki varlığını galiba sorgulamamak gerekir. Gelin bakın neden öyle gerekir? Tahran'da olup biteni bir de benden dinlemek isteyenleri aşağıya bekleriz efendim. Türkiye, İran sınırı yüzyıllardır değişmedi. Neden değişmedi? Bir dostluk ve barış sınırı olduğu için mi? Yok canım, ülkeler arasında öyle şeyler dün de olmazdı, bugün de yok. Türkiye-İr [Devamı]
    Yüzde 10: Mevsimle gelen mevsimle gider
    Fatih Özatay, Dr. 27 Mayıs 2010
    Hafta başında Başbakanımızın bir açıklaması basında yer aldı. Bu açıklamada, ocak döneminde yüzde 14.5, şubat döneminde ise yüzde 14.4 olarak açıklanan işsizlik oranının yaz aylarında yüzde 10 dolaylarına gerileyebileceği belirtilmiş. Olabilir mi? Mayısın sonundayız. Şimdi işsizliği azaltmak için kapsamlı bir ekonomik politika paketi devreye sokulsa bile, bunun yaz aylarındaki işsizliği etkilemeyeceği yeteri kadar açık. Bu durumda işsizliği düşürebilecek iki unsur kalıyor geriye: Birincisi, mevsimlik faktörler. İkincisi, son aylarda ekonomimizde gözlenen toparlanma eğilimi. Önce mevsimlik faktörlere bakalım. Tablo 1'de 2005'ten bu yana ocak ve şubat ayları ile, mayıs-ağustos dönemindeki işszilik oranları var. Ayrıca tablonun üçüncü satırında her yılın ocak-şubat dönemi işsizlik o [Devamı]
    Dış ticarette ne oluyor
    Hasan Ersel, Dr. 26 Mayıs 2010
    Türkiye'nin geçen seneye oranla toparlanmakta olduğu anlaşılıyor. Bu, küçümsenmemesi gereken memnuniyet verici bir gelişme. Ama iki noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunlardan ilki toparlanmanın kalıcılı olup olmadığı, ikincisi ise diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda, Türkiye'nin toparlanma hızının ne derece tatmin edici olduğu. Önce kısaca toparlanmanın kalıcılığı sorununa değinelim. Türkiye'de izlenen iktisat politikasının yeni bir çalkantının nedeni olabileceğini söylemek haksızlık olur. Buna karşılık, Türkiye'nin olumsuz dış şoklarla karşılaşması olasılığı hiç de düşük değil. Avrupa'daki gelişmeler bu olasılığı daha da artırıyor. Dolayısıyla bu bağlamda, Türkiye'nin izlemekte olduğu iktisat politikasının bu şokların olumsuz etkilerini en aza indirecek nitelikte olup olm [Devamı]