Arşiv

  • Nisan 2024 (5)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İlk çeyreğe göre daha kötü değiliz, ama...
    Fatih Özatay, Dr. 11 Eylül 2009
    Yılın ikinci çeyreğine ilişkin milli gelir verileri açıklandı. Buna göre, ikinci çeyrekte bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 7 oranında küçüldü Türkiye ekonomisi. Bu küçülme oranı beklenenden biraz daha düşük düzeyde gerçekleşti. Ayrıca, ilk çeyrekteki küçülme hızımızda bir değişiklik yapıldı. Daha önce yüzde 13.8 oranında küçüldüğümüz açıklanmıştı. Bu rakam yüzde 14,3 olarak düzeltildi. Bu gelişmeler Grafik 1'de yer alıyor. Şimdi, soru şu: 2009'un ikinci çeyreği için açıklanan küçülme hızını nasıl yorumlamalıyız? Grafik 1: Çeyrekler itibarıyla yıllık GSYH büyüme hızı (%, 1999.I  2009.II) İlk bakışta ilk çeyrekteki küçülme oranından çok daha düşük bir oranda küçülmüş olmamız önemli bir toparlanma işareti olarak algılanabilir. Ama böyle bir yorum yapmak için acele et [Devamı]
    Cari fazla veren ekonomiler iç taleplerini artırırlarsa ne olur
    Hasan Ersel, Dr. 11 Eylül 2009
    7 Eylül 2009 tarihli Referans gazetesinde yer alan bir habere göre G-20 Maliye Bakanları Toplantısı'ndan çıkan sonuçlardan birisi şöyleymiş: "Başta Çin olmak üzere, cari işlemler fazlası veren ekonomiler, iç taleplerini canlandırarak küresel talebi artırmalıdır." Hangi ülkeler bunlar? 2009 yılının ilk yarısına ilişkin veriler göz önüne alındığında büyüklük itibariyle sıralamada ilk beş ülke şunlar: Almanya (159.9 milyar dolar), Çin (130 milyar dolar), Japonya (115 milyar dolar), Norveç (69 milyar dolar), İsviçre (55.6 milyar dolar). Doğrusu bu çağrıda niçin "başta Çin" denildiğini anlamış değilim. Cari fazla büyüklüğü itibariyle sıralamada başta Almanya geliyor. Bu noktaya takılmamın bir nedeni daha var. O da Çin'in ve Almanya'nın iç taleplerini artırması durumunda bunların Türkiye üzerind [Devamı]
    Bir toplantının akla getirdikleri
    Fatih Özatay, Dr. 10 Eylül 2009
    Artık son derece bıktırıcı ve de sevimsiz bir hale geldiğinden, ısrarla o çok tartışılan IMF ile anlaşma konusunda yazmamaya çalışıyordum. Ne var ki bugünkü yazının konusu yine IMF. Nedeni de şu: Pazartesi günü Brüksel'de dar çerçevede tutulan bir karşılıklı tartışma toplantısına TEPAV'ı temsilen katıldım. Dikdörtgen şeklinde düzenlenmiş bir masa etrafında akademisyenler, bazı basın mensupları, AB ve IMF temsilcileri, bazı eski merkez bankacılar ile düşünce kuruluşlarından insanlar vardı. Katılımcıların çoğu Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerindendi. Toplantının kuralları gereği kimlerin neler söylediğini yazamayacağım. Ancak söylenenleri belirtmek ve de yorumlamak özgürlüğüm var. Önce şunu söyleyeyim: IMF katılımı üst düzeydeydi. IMF başkanı da oradaydı, iki üst düzey yönetici de. S [Devamı]
    Dar alanda zorluk nerededir
    Güven Sak, Dr. 10 Eylül 2009
    Salı günü başladığımız konuya devam edelim müsaadenizle. Meselemiz önümüzdeki dönemdi. Etrafınıza baktığınızda, iş iktisat politikasına geldiğinde, bu kriz başladığından beri özellikle kararlı bir uyuyan güzel portresi çizen hükümetimiz sanki bu kez gözlerini açıverecekmiş gibi duruyor. Olur mu olmaz mı belli olmaz ama hazırlıklı olmakta fayda var. Önümüzdeki dönemin temel iktisadi meselelerini şimdiden tartışmaya açmak, bir nevi hazırlıklı olmaya katkıda bulunabilir. İşte bu duygu ve düşüncelerle geçen salı "iktisat politikası alanının daraldığı bir ortamda mıyız" önermesini tartışmaya başlamıştık. Önce çıkan kısmın özetinden başlayalım: İlk olarak, sorulması gereken soruyu sormuştuk: "Nedir bu iktisat politikası alanının daralması?" denilen. Bundan iki husus murat edilebilir [Devamı]
    İktisat politikası alanı hakikaten daralmakta mıdır
    Güven Sak, Dr. 08 Eylül 2009
    İktisat politikası alanının daralması denildiğinde aklımıza gelmesi gereken nedir? Galiba ikidir: Birincisi, içinde bulunduğumuz iktisadi süreçte yapılabilecek bir şey yoktur. Kaderimize rıza göstermekten başka çaremiz yoktur. İkincisi ise yapılabilecekler vardır ancak o yapılabilecekleri yapabilme imkânı son derece sınırlıdır ya da yoktur. Yerimiz dardır, yenimiz dardır. Gelin önümüzdeki dönem iktisat politikası alanına bu çerçevede bir bakalım. Alan hakikaten daralmakta mıdır? Bize kalırsa, önümüzdeki dönemde yapılabilecekler vardır, ancak yapılabilecekleri yapabilme imkânı son derece sınırlıdır. Neden böyledir? Bunu merak edenlerin kamu bütçesine bakmaları yeterlidir. Pardon, pardon elbette kamu bütçesine bakmak isteyecekler için vaziyet son derece zordur. 2009 Eylül ayı iti [Devamı]
    Bir de ekonomik açılım
    Fatih Özatay, Dr. 07 Eylül 2009
    Geçen hafta içinde bir toplantıda bir işadamı "Bize bir de ekonomik açılım gerekli." dedi. Ekonomik açıdan içinde bulunduğumuz durumun hoş bir özetiydi bu söz. Ortada önemli bir sorun var. Üzerine gitmezsek sorun daha da büyüyecek ve Türkiye'nin yarınları için ayak bağı olacak. Sorunun üzerine gitmek gerekiyor. Tamam da, nasıl? Ya, sorunu çözelim derken, iyice içinden çıkılmaz hale dönüştürürsek? Bir süredir bu gerekliliğin nedenini tartışmaya çalışıyorum. Dün, eylül ayından ileriye doğru bakınca yakın gelecek için görünen tabloya değinmiştim. Bu tablo, önümüzdeki birkaç yıl, büyüme hızımızın alacağı büyüklüğün dış dünyadaki gelişmelere bağlı kalacağını söylüyordu. Gelişmiş ülkeler, özellikle de ihracatımızın yarısını yaptığımız AB ülkeleri toparlanıp, vatandaşları harcamaya başl [Devamı]
    Kamu ve özel kesim krizden sonraki yeni sanayi politikasını birlikte belirlemeli
    Hasan Ersel, Dr. 07 Eylül 2009
    ABD'nin uygulamaya koymayı planladığı yapısal değişim programı, pek çok alanda önemli teknolojik yeniliklerin yaşama kavuşturulmasına yol açacak. Bu gerçekleşirse, Türkiye'nin de yeni bir sanayi politikasını uygulamaya koyması gerekecek.    Kriz sonrasında küresel ekonomiye nasıl uyum sağlayacağız? Bu sorunun yanıtını bulmak kolay değil; ama bulmak zorundayız. Bunun için küresel ekonomiye ilişkin iki durumu düşünelim. Bunlardan ilki, krizden önceki döneme dönülmesi olsun. Bu belki bazılarının düşü; ama pek olası görünmüyor. Bence, bu düş gerçekleşirse birkaç yıl sonra benzer bir kriz daha yaşarız, o kadar. Dolayısıyla bunu bir tarafa bırakabiliriz. İkinci durum ise büyük ölçüde ABD'de uygulanması düşünülen iktisadi programın yürürlüğe konulmasına bağlı olsun. Bu program, ABD ekonomisinde b [Devamı]
    Kısa vadede yapılabilecekler çok sınırlı
    Fatih Özatay, Dr. 06 Eylül 2009
    Ekonomik daralma döneminden çıkışın başlangıç zamanı ve hızı artık kısmen de olsa bizim kontrolümüzde değil. Krizin iyice şiddetlendiği ve olası etkilerinin giderek belirginleşmeye başladığı 2008 sonuna doğru, dümene geçip bazı kararları alabilseydik, kontrol kısmen bizde olacaktı. Ama artık bu olanak kalmadı. Bunun temel nedeni, bütçe açığımızın geldiği düzey ve önlem alınmazsa ileride bu açığın daha da artması olasılığı. Bunun en somut kanıtı elektriğe yapılan son zam ve sağlık harcamaları üzerinde yoğunlaşan tartışma. Anlaşılan elektrik piyasasında faaliyet gösteren KİT'lerin mali yapıları çok bozulmuş ki, elektriğe bu kadar yüklü bir zam yapıldı. Sosyal güvenlik sistemine yönelik onca reforma karşın, bütçeden sisteme aktarılan kaynak giderek artıyor. Özellikle sağlık sistemini [Devamı]
    Bir milyar şişman insan iktisatçıları sevmemeye zaten delildir
    Güven Sak, Dr. 05 Eylül 2009
    Yok canım, bütün iktisatçılar şişman değildir. Hepsi bana benzemez ve de sayıları Allah'a şükür daha bir milyara filan varmış da değildir. Yoksa pazarımız pek bölünürdü doğrusu ya. Geçenlerde bıraktığımız "kimse iktisatçıları sevmiyor" meselesinde, işte bu bir milyar şişman insan iktisatçıların başarısızlığına bir başka kanıttır. İktisatçıları sevmemek için kriz bir dizi kocaman delil getirmiştir. Ama bakın hayatın daha içinden deliller zaten eskiden beri mevcuttur. Gelin bakın bir milyar şişman insan niye iktisatçıları sevmemek için bir delil sayılır. Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Bir milyar şişman insan neden iktisatçıları sevmemeye delil olabilir. Gelin ilk tespitten başlayalım. İlginç bir dönemde yaşıyoruz. Bu çağ kilo fazlalığı olanların sayısının açlık çekenle [Devamı]
    İhracattaki daralma ve önümüzdeki dönemde dış ticaret politikası
    Hasan Ersel, Dr. 04 Eylül 2009
    Krizin ekonomimiz üzerindeki önemli bir etkisi de dış ticaretimizdeki daralma oldu. TÜİK verilerine göre 2009 yılının ocak-temmuz döneminde ihracatımız, 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 30,2 düşmüş. İthalatımızdaki düşüş daha da fazla: Yüzde 40,9. Veriler dış ticaretteki daralmanın temmuz ayında da devam ettiğini gösteriyor. Temmuz ayında ihracatımız bir yıl önceye oranla yüzde 28,3 düşmüş. İthalatımız ise bir önceki yılın aynı ayına oranla yüzde 39,5 daha az. Bu düşüşlerin küresel kriz nedeniyle olduğu doğru ama bu pek de işe yarayan bir bilgi değil. Görebildiğim kadarıyla bundan yapılan tek çıkarım sorunumuzun küresel kriz bitmeden sona ermeyeceği. Ama bu sonucun da pek anlamı olduğu söylenemez. Çünkü bize ne zaman ve nasıl toparlanmaya başlayabileceğimiz hakkında hiçbir fikir ver [Devamı]