Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    'Kriz varsa, çare de var'
    Güven Sak, Dr. 26 Mayıs 2009
    Üreten Türkiye Platformu "Kriz varsa çare de var" genel başlıklı bir iletişim kampanyası başlattı. Üreten Türkiye Platformu'nun başını Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) çekiyor. TOBB'un yanı sıra Hak-İş, Türk-İş, TESK, TİSK, Kamu-Sen, TÜSİAD, MÜSİAD ve TİM de platforma dahil. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, isteyen herkesin platforma katılabileceğini özellikle vurguladı. Platform, "Kriz varsa, çare de var" diyerek öncelikle iç pazarın önemini vurgulayan bir açıklama yaptı. "Eve kapanma, pazara çık" dedi. Bunu tüketicileri hedef alarak söyledi. Kampanyanın bundan sonraki aşamalarında toplumun diğer kesimlerine yönelik mesajlar da açıklanacak. İç pazar odaklı bakış açısı ise bu kriz için son derece uygun duruyor. Şimdi gelin, bugün, "Kriz varsa, çare de var" kampanya [Devamı]
    Kredisiz toparlanma mümkün mü?
    Fatih Özatay, Dr. 25 Mayıs 2009
    Bankacılık sektörünün açtığı kredilere ilişkin son gelişmeler şöyleydi: Birincisi, toplam kredi miktarı son haftalarda ne düşme ne de yükselme eğilimi gösteriyordu. Diğer bir ifadeyle, ekim ayının başlarından itibaren gözlenen düşme eğilimi durmuştu. İkincisi, tüketici kredileri 20 mart haftasından bu yana artıyordu. Üçüncüsü, hem toplam kredilerde hem de tüketici kredilerinde gözlenen bu olgu her banka grubunda gözlenmiyordu. Özel bankaların kredileri azalırken, kamu bankalarının kredileri artıyordu. Son haftalardaki bu eğilim bir tarafa, şu anda yatırım bankaları da katıldığında, toplam kredi miktarı ekim ayında ulaştığı zirve noktasına göre enflasyondan arındırılmış olarak yaklaşık yüzde 7.5 oranında daha düşük bir düzeyde. Soru şu: Toplam kredi miktarında yukarıya doğru kalı [Devamı]
    İhracata dayalı büyüme yolu daralırken Türkiye ne yapacak
    Hasan Ersel, Dr. 25 Mayıs 2009
    Türkiye'nin yararlandığı küresel koşulların artık sürmeyeceği anlaşılıyor. Peki ne yapacağız? Akla mallarımıza olan dış talebi, iç talep ile ikame edip, iç talebe dayalı büyüme yolunu seçmek geliyor. Ancak bir sorun var. O da Türkiye'nin iç talebini karşılamak için üretim yapabilmek için ham madde, yarı mamul ve sermaye malı biçiminde ithalât yapmak zorunda olması.   Küresel kriz sonrasında nasıl bir yeni dünya düzeni nasıl oluşacak? Doğrusu sorunun verilmesi gereken yanıtı "bilemiyoruz" olmalı. Ama insan bilmediği konularda düşünmeyi seviyor. Tabii belki bir işe yarar diye de umutlanmıyor da değil. Bu da o tür bir düşünce alıştırması... Küresel ekonomide, geçtiğimiz dönemde ortaya çıkan bazı gelişmelere göz atalım. Bunların başında dünya mal ve hizmet ticaret hacminin hızlı bir biçimde bü [Devamı]
    Bankalara kızmak yerine...
    Fatih Özatay, Dr. 24 Mayıs 2009
    Bankalara karşı yetkililer ne tür suçlamalar yapıyorlarsa yapsınlar bizler için sanırım işin özü açık: Kredi piyasası farklı bir piyasa; çanak çömlek piyasası gibi çalışmıyor. Borç isteyene para bugün veriliyor, karşılığında sadece ileri bir tarihte ödeme sözü alınıyor. Ya bu söz tutulmazsa? Bu nedenle normal koşullar altında bile kılı kırk yarıyor bankalar kredi açarken. [Devamı]
    2010 nasıl olur?
    Güven Sak, Dr. 23 Mayıs 2009
    Artık mayıs ayını da bitirmekte olduğumuza göre 2009'u bırakıp 2010'u düşünmeye başlamakta fayda var. Siz hiç düşünmeye başladınız mı "2010 nasıl olacak" diye? Gelin bugün beraber düşünmeye başlayalım. İnsan düşünmeye başlayınca, etrafında olup bitenleri daha iyi değerlendirmeye başlıyor. Böyle bir değerlendirme nasıl yapılır? İlk soru şu olabilir: 2009'dan 2010'a doğru giderken ekonominin temel parametreleri neler olabilir? Bize kalırsa ilk parametre ekonomimize yabancı tasarruf girişinin artmaya başlaması olabilir. Uluslararası finansal piyasaların istikrara kavuşmaya başlamasıyla tedrici olarak, fon akımları yeniden başlayabilir. Peki, bunun sonucu ne olacaktır? Bu gelişmenin sonucu bankaların elindeki dağıtılabilir fon miktarının artması olacaktır. Bu, ilk bakışta iyidir. [Devamı]
    Anglosakson ve Kıta Avrupası modelleri
    Hasan Ersel, Dr. 22 Mayıs 2009
    Dünyada tek tip kapitalizm uygulaması yok. Kapitalizm zaman içinde değiştiği gibi, ülkeler arasında da uygulama farklılıkları gösteriyor. Ülkeler arası farklılıklar bağlamında en ön plana çıkan ise Anglosakson ülkeleri (Örneğin, ABD ve Birleşik Krallık) ile Kıta Avrupası (Örneğin Almanya ve Fransa) uygulamaları. Tabii akla hemen bir de Japonya örneğinin var olduğu geliyor. Ama galiba, Japon sistemini hiç kimse anlayabilmeyi başaramadığı için hiç olmazsa şimdilik, bu tür karşılaştırmalar dışında tutuluyor. Herhangi bir sistemi bir-iki slogana indirgemenin anlamsız olduğu açık. Dolayısıyla burada kullanacağım sloganlar ilgili sistemleri değil, onların bir boyutunu (abartma yoluyla karikatürleştirme riskini de göze alarak) özetlemeye yönelik. Anglosakson iktisadi sisteminde "yasaklanmayan yap [Devamı]
    Nedir bu bankalardan çektiğimiz?
    Fatih Özatay, Dr. 21 Mayıs 2009
    Dünyanın hiçbir yerinde kriz yokken, büyük bir marifet göstererek çıkardığımız 1994 krizini hatırlıyor musunuz? Kriz öncesindeki takıntı Hazine'nin borçlanma faizinin yüksekliği üzerindeydi. Suçlanan da Hazine'ye 'para satan' bankalardı. Gerçekten de 1993 yılının son dört ayında borçlanma faizleri yüzde 80-92 aralığında seyrediyorlardı ve yüzde 66 düzeyinde olan enflasyonun çok üzerindeydiler. [Devamı]
    Ruh ikizlerini üslupları ayırdı
    Güven Sak, Dr. 21 Mayıs 2009
    Aynı dönemde iktidara gelen Başbakan Erdoğan ve Brezilya Devlet Başkanı Lula, kriz döneminde farklı üsluplarıyla ayrıştı. Erdoğan sert üslubuyla oy kaybederken, karizmasını ılımlı üslubuyla oluşturan Lula, hayalleri canlı tutarak kamuoyu desteğini sağlamlaştırdı. Brezilya'nın popüler Devlet Başkanı Luis Inacio Lula da Silva bugün Brezilya-Türkiye İş Forumu'na katılmak üzere İstanbul'da. Lula, Obama'dan sonra en yüksek kamuoyu desteğine sahip lider olarak biliniyor. Brezilya'da yapılan anketlerde yüzde 80 civarında kamuoyu desteğine sahip Lula, tıpkı Başbakan Erdoğan gibi 2002 yılında devlet başkanı seçildi. İktidarda kalma süresi ve dönemi açısından benzerlik taşıyan Lula ile Erdoğan arasında bazı farklar var. Bu farklar aynı zamanda son dönemde, IMF'ye borç verme noktasına gel [Devamı]
    IMF kesinlikle faydalıdır
    Güven Sak, Dr. 19 Mayıs 2009
    IMF'den bahsetmek bundan böyle ön izne tabi olacak galiba. Geçen hafta televizyondan izlediklerimiz bize bu iş için, öncelikle sayın savcımızdan bir ön izin almak lazım geldiğini gösterdi. Bu çerçevede, ikinci ön izni de galiba Asaf Savaş Akat Hocamızdan almamız gerekecek. Sayın Hocamız geçen gün televizyonda savcı yardımcısı gibiydi. Ne olur ne olmaz, dikkatli olmak lazım. Sayın Savcım ve de Sayın Hocam, müsaadenizle ben bugün, "Önümüzdeki dönemde IMF neden gereklidir" mevzuuna yeniden bir dönmek istiyorum. Evet evet, bendeniz IMF ile bugüne kadar bir anlaşma yapılmamış olmasının hatalı olduğunu düşünüyorum. Bu da yetmiyor, üstüne üstlük, anlaşmanın hâlâ yapılmamış olmasının hatayı katmerli hale getirdiği kanaatindeyim. Hadi o da yetmiyor, sonunda mutlaka bir anlaşma olacağına [Devamı]
    Olumluluğun temeli var mı?
    Fatih Özatay, Dr. 18 Mayıs 2009
    Son günlerde hem küresel kriz hem de Türkiye ekonomisi hakkında olumlu yazıların sayısı artmaya başladı. Bu köşede de olumlu yorumlanabilecek birkaç yazı çıktı. Olumlu olmak hoş elbette, tabii ki temeli olmalı bu olumluluğun. Dibi görmek iyi bir şey; işlerin daha kötü gitmeyeceğini gösterir. Ama öte yandan şu da gerçek: Diyelim ki 2009'un ilk çeyreğinde ekonomimiz yüzde 12 oranında daraldı. İkinci çeyrekte varsayalım ki daralama hızı yüzde 6, üçüncüde de yüzde 2 oldu. Bu durumda, evet ilk çeyrekte dibi görmüş oluyoruz, ama ekonomi önemli miktarda küçülmeye devam ediyor. Üçüncü çeyrekte de yüzde 12 küçülmediğimiz için sevinelim mi (olumlu görüş), yoksa küçülme devam ettiği için yerinelim mi (karamsar görüş)? Soru: Mahkûm muyuz bu kısırlığa? [Devamı]