Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yeni kalkınmışlık göstergemiz

    Fatih Özatay, Dr.23 Temmuz 2007 - Okunma Sayısı: 1125

     

    Hepinize şimdiden müjdelerim efendim. Türkiye'nin son yıllarda ne kadar da geliştiğine dair yeni bir gösterge 'keşfettim' seçim günü. Biliyorsunuz, kriz sonrası dönem için en çok ileri sürülen savlar arasında şunlar vardı.

    Birincisi: "Büyümedik. İstatistikler büyüdüğümüzü gösteriyorsa istatistiklerde (özellikle milli gelir hesaplarında yer alan stok rakamlarında) bir sorun vardır." İkincisi: "Madem o kadar büyüdük de biz neden hissetmiyoruz. Cebimizde bir değişiklik yok." Üçüncüsü: "Büyümüş olabiliriz, ancak sanayisiz büyüme olur mu?" ördüncüsü: "Tamam büyüyoruz, sanayi sektöründe üretim de artıyor, ancak hiç yatırım yapılmıyor." Beşincisi: "Peki, peki, büyüyoruz, sanayi üretimi artıyor, keza yatırımlar da. Ama bu büyüme istihdam yaratmıyor." Altıncısı: "Büyüyoruz, sanayi üretimi, yatırımlar ve istihdam artıyor. Tamam da, gerçekten gelişiyor (kalkınıyor) muyuz?"

    Aslında başka alanlarda da benim kuşağım benzeri yorumlara çok bir alışkındır: "Biz adam olmayız"dan tutun da "Londra'da yağmur yağdığında sokaklar hiç çamur olmuyor, biz de öyle mi ama?" Ya da "Abi, bu takım Kapıkule'yi geçmemeli, rezil oluyoruz."

    Çocukluk çağlarında benzeri yorumların yükü altında ezilen biz ufaklıklar da futbol takımlarımızın Kapıkule'yi geçmemesini sağlayıcı, ama onurumuzu da kurtarıcı bir çözüm üretmiştik: Takımlarımızın UEFA organizasyonları yerine Asya'da düzenlenen kupalara katılmaları gerektiğini düşünürdük. Ne de olsa bilimsel gözlemlerden yola çıkıyorduk. O sıralarda Pakistan ve İran'ı sık sık yeniyorduk futbol maçlarında.

    Seçim sabahı bendenizde bir uyuşukluk, bir uyuşukluk. Şimdi sabah sabah kalkacaksın, sandıkların önünde kuyruğa gireceksin. Üstelik uykunu açıcı tavşankanı çayını daha içmemiş olacaksın. Dönüşte bir de pazartesi yazısını zamanında yazıp gazeteye gönderme stresi var.

    İnanın başka bir nedenle değil, salt bir önceki paragrafta saydığım nedenlerle ve de seçmen yaşıma geldiğimden bu yana ilk defa "En iyisi sandık başına gitmeyeyim" diye düşündüm. Gerçi oy kullanacağım sandığın olduğu okul hemen bizim bahçenin yanındaymış (aşağıda belirteceğim gibi öyle söylendi). Anlaşılan, 'Orijinal Demokrasi' reklamlarından da nasibimi almamışım.

    Hemcinslerimin pek bir ağırlığı olduğu söylenirdi fert başına milli gelirimizin çok düşük düzeylerde olduğu o eski yıllarda. 'Boş ol' tehdidiyle eşlerini zorla sandığa götürüp, yemin billah ettirip 'Bak şu partiye mührü basacan' derlerdi. Genellikle de başarılı olurlardı bu eylemlerinde. Eski, mutlu günler yani...

    Neyse efendim, zaman değişmiş anlaşılan.

    Ev ahalisinin "Bak sadece 100 metre kadar yürüme zahmetine katlanacaksın"dan başlayıp, 'En temel ve dahi en vazgeçilmez demokratik hakkıma' kadar uzanan nutukları sonucu sandığa gittim ve de oyumu attım.

    Efendim, işte, yeni gelişmişlik göstergem budur. İki unsurdan oluşmaktadır. Birincisi, erkek tarafından gelmemiştir sandığa gitme baskısı. İkincisiyse, 'hangi parti' konusunda en ufak bir imada bulunulmamıştır.

    Lütfen dikkat: Her ne kadar 'Müjdeler olsun yurduma' şeklinde bir giriş yaptıysam da yazıya, bulduğum göstergenin biraz yoruma gereksinimi var. Göstergem, aslında bir gelişmişlik göstergesi olarak kullanılabilir. Büyüdüğümüze de kanıt oluşturabilmesi için, 'Geliştiysek aynı zamanda büyümüşüzdür' diye düşünmek gerekir.

    Seçimlerimizin ülkemiz için hayırlı olmasını dilerim efendim. Muhtırasız, darbesiz, kavgasız, dövüşsüz nice yeni seçimlere...

     

    Bu köşe yazısı 23.07.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır