Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    PKK ve ‘çocuk asker’ sorunu

    Nihat Ali Özcan, Dr.01 Kasım 2013 - Okunma Sayısı: 1800

    Birkaç gündür medyada PKK ile ilgili eski bir tartışmaya dair yeni haberler yer alıyor. Haberlerin özünü “çocuk asker” sorunu oluşturuyor. PKK, bugüne kadar çeşitli nedenlerle ve çok sayıda çocuğu askeri amaçları için kullandı. Onları çatışma alanlarına sürdü. Bu konuda uluslararası hassasiyetin artması ise onu harekete geçirdi. Şimdilerde bu “insanlık suçunun” sonuçlarından kurtulmanın yollarını arıyor. Bazı uluslararası kuruluşlarla “çocuk asker” kullanmayacağına dair protokol imzalama peşinde.

    Çocukları askeri amaçlarla kullanma
    Bağlayıcı olmamakla birlikte uluslararası belgeler 18 yaşın altında “bir silahlı kuvvet veya grup ile bağlantılı” kişileri  “çocuk asker” kabul etmektedir. Silahlı gruptan kastedilen terörist, isyancı, ayaklanmacı, askerileşmiş organize suç örgütleridir.

    Bu yapılar çocukları farklı amaçlar için sömürmekteler. Onları casus, haberci, cinsel köle gibi kullanmaktalar. Yine ailelerini işbirliğine zorlamak için rehine olarak tutmakta ve propaganda aracı olarak görmekteler. Çoğu zaman silahlandırarak sıcak çatışmaya sokmaktalar. Bu durum Afrika ve Asya’da müzminleşmiş iç savaşların, çatışmaların yaşandığı bölgelerde sıklıkla görülmektedir.

    PKK’nın çocuk asker kullanımı

    PKK tarihi bu konuda çok zengin veri sunmaktadır. Kuruluşundan itibaren 18 yaş altındaki kız ve erkek çocukları örgüte alındılar. Bunları silahlandırdı ya da yardımcı askeri amaçlarda kullandı.   
    TEPAV’da, 2009 yılında, PKK’nın dağ kadrosuna katılanların yaş, cinsiyet, bölge, hayatta kalma süresi üzerine yaptığımız bir araştırma sorunun ne denli ciddi olduğunu gösterdi. http://www.tepav.org.tr/upload/files/1335350447-4.Kim_Bu_Dagdakiler.pdf Araştırma PKK kaynaklarından derlenmiş 1362 militanın verilerine dayanıyordu.

    Araştırmaya göre silahlı militanların %12 si kadınlardan ve %88’i erkeklerden oluşmaktadır. Dağ kadrosuna katılanların %42’si 18 ve daha küçük yaştalar. En çarpıcı olan ise katılanların % 9.25’inin 15 ve altında bir yaşta olmasıdır. Ne yazık ki bu durum kız çocuklarında daha da vahimdir. Katılım yaşı ortalama 17.7’ye inmektedir.

    Zamana ve bölgeye göre değişmekle birlikte küçük yaşta katılımın birçok nedeni var. Seksenli yıllarda, tıpkı Afrika’daki gibi çocuklar zorla kaçırılıp örgüt tarafından alıkonulurken şimdilerde bu durum “gönüllülük” ve “aile özendirmesine” dönüşmüştür. Arka planda ekonomik nedenler, sosyal ve kültürel baskı, kan davası, intikam almak gibi antropolojik sebepler, çocukların kolayca ikna edilmeleri, özenti gibi psikolojik nedenler bulunmaktadır.

    Araştırma PKK’nın, dünyadaki benzerleri gibi, örgüte aldığı çocukları askeri amaçlar için kullandığını göstermektedir. Nitekim, araştırmanın medyada yer alması üzerine, PKK’lı Murat Karayılan bir açıklama yaparak farkında olmadan bu bilgileri doğrulamıştır.

    Karayılan; mealen “BM paralelinde çalışan uluslararası kurumlarla bir protokol de imzalandığını” ifade ediyordu.  Devamla, “doğrudur, bize küçük yaşta katılımlar da olmaktadır. Ama dokuz yaşındaki çocuklar değil. Küçük yaş dediğimiz, 16-17 yaşlarındaki gençlerdir. Ancak biz bu yaşlardaki gençleri savaşa sokmamaktayız. Bir kere gelmiş oldukları için biz çoğunu geri gönderme imkanı bulamamaktayız. Dolayısıyla ortamımızda, geri cephelerde onları eğiterek, ideolojik, siyasi, kültürel eğitimlerle geleceğe hazırlamaya çalışmaktayız.”

    Çocukların, her ne sebeple olursa olsun ister sokakta taş atan, isterse askeri amaçla dağda, doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmaları, sömürülmeleri bir insanlık suçudur. Üstelik uluslararası normlara göre 15 yaşından küçüklerin silahlandırılmaları bir savaş suçudur. Bu fiil Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisine girmektedir.

    PKK’nın bu sorumluluktan kurtulmak için arayışlarını sürdürdüğünü görüyoruz. Ancak asıl sorumluluk, ailelere, sivil toplum örgütlerine ve devlete düşmektedir.


    Bu köşe yazısı 01.11.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır