Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    IMF'nin düzenlediği şiir günü ve Serenade'nin keşfi

    Hasan Ersel, Dr.17 Şubat 2007 - Okunma Sayısı: 1740

     

    Geçmişte görevim gereği IMF ile çeşitli temaslarım oldu. Bunların detaylarını unuttum. Ama IMF temaslarım çerçevesinde yaşadığım iki olayı hep anımsıyorum. Bunlardan ilki Washington'daki IMF merkezinde işimi bitirdikten sonra IMF tarafından düzenlenen bir şiir gününü izlemeye gitmemdi.

    IMF'nin şiir günü düzenlemesi sadece bana garip gelmemişti. Şiir gününün en önem verilen katılımcısı olan bir İngiliz şairi de konuşmasının başında, asistanının "Sizi konuşmaya davet eden kurumun IMF olduğundan emin misiniz?" diye kendisine defalarca sorduğunu söylemişti.

    İkinci unutamadığım olay da IMF'nin düzenlediği bir toplantıya katılanları Ulusal Senfoni Orkestrası'nın konserine davet etmesiydi. Sanırım tarih 16 Mayıs 1989'du. Orkestrayı James Conlon yönetiyordu. Solistler John Aler (tenor) ve Barry Tuckwell (korno) idi. İşte bu konserde ilk kez Benjamin Britten'in tenor, korno ve yaylı çalgılar için Serenade adlı yapıtını dinledim ve hayran kaldım.

    Programda Britten'in benzer nitelikte kısa bir başka yapıtı daha vardı. Yıllar sonra Britten'in Lord Tennyson'un şiirini kullandığı Now Sleeps the Crimson Petal adlı bu parçayı, Serenade için bestelediği ama fikrini değiştirip dışarıda bıraktığını öğrendim. Doğrusu o zaman, ne bu yapıtları biliyordum ne Benjamin Britten hakkında doğru dürüst bir fikrim vardı ne de yorumlayan sanatçıları tanıyordum.

    Cambridge konserleri

    Konserin ertesi günü klasik müzik alanında bilgili bir dostumu aradım. O Britten'i kendisinin öğrencilik/hocalık yıllarından Cambridge'den tanıyordu. Cumartesi günleri hocalar ve öğrencilerin beraber yemek yediği salona gelir sohbet eder, bazen de piyano çalarmış. Dostum bana hem Serenade'den söz etti hem de yorumculardan John Aler'in (1949) ABD'nin en ümit veren tenorlarından birisi olduğunu, Barry Tuckwell'in (1931) ise zaten ünlü bir Avustralyalı korno sanatçısı olduğunu söyledi.  Gerçekten John Aler daha sonra ABD'nin en seçkin tenorlarından birisi oldu. Orkestra yöneticisi James Conlon'un yıldızı da sonra parladı. Alexander von Zemlinsky'nin yapıtlarını dünyaya tanıtmasıyla da bestecinin adını taşıyan ödülü aldı. (Onun sayesinde Zemlinsky'nin müziği ile tanışanlardan birisi de ben oldum.) Şu sıralarda Los Angeles Operası'nın müzik yönetmeni.

    Doğrusu programı okuduğumda tenor ile kornonun nasıl yan yana gelebileceğini çıkaramamış, pek de hoş bir şey olmayacağını düşünmüştüm. Bilgisizliğim, bu defa, beni hoş bir sürprizle karşı karşıya bıraktı. Sonuçta yapıtı sevmekle kalmadım, Britten'e olan ilgim de ondan sonra başladı.

    Britten bu yapıtını 1943'te hastanede yatarken yaşam arkadaşı [Sir] Peter Pears'in tenor partisini söylemesi için bestelemiş. Korno için aklındaki isim de Kraliyet Hava Kuvvetleri Orkestrası'nın başkornocusu olan 22 yaşındaki Dennis Brain (1921-1957) imiş. Britten hayran olduğu bu efsanevi kornocuya aletinin teknik özelliklerine ilişkin olarak epeyce danışmış. Britten yapıtını bitirdikten sonra yazdığı bir mektupta, Serenade'ı "önemli bir yapıt değil ama sanırım, oldukça hoş" biçiminde değerlendiriyor. Bana yapıtına biraz haksızlık etmiş gibi geldi.

    6 şiirli yapıt

    Bu romantik yapıt 8 bölümlü. İlk ve son bölümler korno ve yaylı çalgılar için. Tenorun da yer aldığı diğer 6 bölüm de sırasıyla Pastoral (John Cotton), Nocturne (Lord Tennyson), Elegy (William Blake), Dirge (XV. yüzyıldan anonim), Hymn (Ben Jonson) ve Sonnet (John Keats) adlı şiirler üzerine.  Sonnet başlıklı 7. bölümde korno yer almıyor. Ama Ian Bostridge "...amin sözcüğünün arkasından çalınan viyolonsel armonikleri [kornonun] ruhani bir biçimde anımsatılması gibi..." diyor. Kornocu Brain genç yaşında, 1957'de bir araba kazasında öldü. Anısına düzenlenen konserde Britten, Serenade'in bu kornosuz bölümünü yönetmişti.

    Serenade'in pek çok kaydı var. Doğal olarak bestecinin yönettiği ve Pears'in tenor partisini söylediği yorumların çok özel bir konumu var. Bunlardan 1944'te kaydı yapılanda kornoyu Brain çalıyor. İkinci kayıt bundan 19 yıl sonra 1963'te yapılmış. Bu kayıtta solist Tuckwell. İki kayıt da çok etkileyici. Ama tabii ikincisinin kayıt kalitesi daha güzel.

    Serenade'in Pears için bestelenmiş olması, onun sesi ve söyleyiş tarzının esas alınması, ister istemez bu yapıtın yorumlama tekelinin Britten/Pears ikilisinde olduğu izlenimini veriyor. Oysa bu yapıt üzerinde düşünenler bunun doğru olmadığının altını çiziyorlar. Ünlü İngiliz tenor Ian Bostridge'in (1964) yaptığı iki kayıt benim en hoşlandıklarım.

    Zayıf tenorun güçlü sesi

    Öte yandan Bostridge bana çok ilginç geliyor. Resimlerinden incecik ve uzun boylu bir insan olduğu anlaşılıyor. Öyle, görmeye alışık olduğumuz göğüs kafesi gelişmiş şişman[ca] İtalyan tenorlarına hiç benzemiyor. Güçlü de bir sesi var. İnsan, bu sesin bu vücuttan nasıl çıkabildiğine şaşıyor. Asıl ilginç yönü ise akademik mesleğine devam etmek ile müzik arasında ikincisi lehine tercih yapmış olması. 1990 yılında Oxford Üniversitesi'nden "1650-1750 arasında İngiltere'de toplum yaşamında büyücülüğün önemi" konulu yapıtıyla doktora derecesi almış. Bu yapıt İngiliz toplumsal tarihi konusunda önemli bir katkı sayılıyor. İngiltere'de (ve ABD'de) doktora tezleri çok nadiren bir kitap olarak basılır. Ama Bostridge'in doktora tezi basılmış, [Ian Bostridge: Witchcraft and Its Transformations c. 1650-c. 1750, Oxford: Oxford University Press,  1997]. Kendisi Oxford Üniversitesi'nin Chorpus Christi kolejinde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmaya başlamış. Ama müzik alanındaki başarıları onu sanat dünyasına çekmiş. Müzik üzerine yazılarıyla da tanınan Bostridge'in çok başarılı Schubert şarkı yorumları var.

    Bostridge'in Serenade'i yorumlayışından hoşlanmayanlar da var. Sanatçının, kelimeleri abartılı telaffuz edip, yapıtı neredeyse karikatürize ettiğini söylüyorlar. Doğrusu, biraz taraf tutuyor ve "acaba beğenmeyenler Bostridge'de, Pears'in belirgin ve kendine özgü telaffuzunu bulamadıkları için aşırı tepki gösteriyor olabilirler mi?" diye düşünmeden edemiyorum.

     

    Bu köşe yazısı 17.02.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır