Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Cemaat ve ‘beka’ sorununun karakteri

    Nihat Ali Özcan, Dr.11 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 1400

    Hükümet 17 Aralık’ta “zuhur eden beka sorununun” üstesinden gelmeye çalışıyor. Ancak alışık olmadığı bazı zorluklarla karşılaştığı görülüyor. Tarafların yapısal özelliklerini, sorumluluklarını, güç, medya, adaptasyon yeteneklerini ve liderlik konularını mercek altına almak sorunu anlamamızı kolaylaştırabilir.       
    AK Parti, her siyasi parti gibi yasalar çerçevesinde faaliyet gösterir. İktidar olma kuralları bellidir. Yine Ak Parti’nin siyasi, fiziki merkezi, lideri, üyelerinin kimlikleri, tüzükleri kamuya açıktır. Denetime tabidir.
    “Cemaat” ise farklıdır. Yapısı gereği coğrafi ve idari merkezi bilinmediği gibi, üyelerinin kimlikleri, iç işleme kuralları  da muğlaktır. Partilerden farklı kurallarla çalışır, farklı stratejiler izler ve tarife muhtaç hedefleri bulunur. Bazen ticari işletme, bazen de informel STK olarak karşımıza çıkar. Neticede formel ve informel yapıların oluşturduğu hibrit bir  “ağ”dan söz ediyoruz.  
    Başbakan Erdoğan şimdiye kadar; örgütü, kuralları, zihin dünyası kendisine benzeyen, simetrik rakipleri, siyasi partilerle iktidar mücadelesi yürüttü. Şimdi ise sınırları tarif edilemeyen bir “ağ” ile karşı karşıya.

    Güç kavramı değişirken
    İktidar partisi, icraat makamıdır. Bir dizi ertelenemez yükümlülükleri var. Vaat etmez, yapar. Hastaneler, okullar yapmak, ekonomiyi idare etmek zorundadır. Oysa cemaatin, kendi hedefleri dışında hiçbir mükellefiyeti yoktur. Fakat hükümeti, uygulamalarını istediği kadar eleştirebilir.  
    İstatistiki olarak hükümet, “cemaate” göre çok güçlüdür. Milyonlarca üyesi, yasa yapma gücü, polisi, istihbarat örgütü, hapishaneleri vardır. Parası, medyası, uluslararası meşruiyeti ve temsili vardır.
    Fakat bu gücünü, sadece iktidarı boyunca ve belli kurallar çerçevesinde kullanabilir. Denetime açık olması beklenir. Oysa Cemaat’in hareketlerini sınırlayan ne böyle bir norm, ne zaman, ne de hukuk vardır.
    Hükümetin “beka” sorunu ile baş etmesi gücünü etkin ve zamanında kullanmasına bağlıdır. Fakat muğlak ve çatışmalı siyasi ortamlarda bürokrasi doğru zamanda doğru işler yapmaz. Memurların hükümete sadakati ve adanmışlıkları, cemaat üyelerine göre zayıftır. Hükümet rakamsal olarak güçlü olabilir ama aidiyet ve harekete geçme konusunda zayıftır.  
    İktidar, cemaat mücadelesinin en stratejik aracı medyadır. Günümüz dünyasında hiçbir iktidarın bilgi akışını tamamen engelleme gücü yoktur. Cemaatin bilgi üretme ve yayma yeteneği onu güçlü kılmaktadır. Üstelik hükümet hakkında “gizemli” ve “ilgi çekici” hikâyelere sahip olması bu gücünü tahkim etmektedir.  
    Diğer husus “adaptasyon” konusudur. Siyasi partilerin değişen durumlara uyum sağlama yetenekleri kısıtlıdır. Oysa cemaat yıllar içinde değişen durumlara “adaptasyon” sağlama yeteneğini geliştirmiştir.

    Asimetrik mücadele ve liderlik
    Asimetrik mücadelede liderlik, simetrik mücadeleden farklıdır. Başbakan Erdoğan’ın güçlü liderlik yeteneği diğer partilerle yürüttüğü simetrik mücadelede büyük bir avantajdır. Ancak, asimetrik bir mücadelede tek ve güçlü lider  dezavantajdır. Bu tip hibrit mücadelede önemli olan alt düzeyde, davaya kendini adamış, yerel ve küçük liderlerdir.
    Cemaatin bu vasıfları, simetrik rakiplerini alt edebilen Başbakan Erdoğan’ın işini bir hayli zorlaştırmaktadır. Üstelik asimetrik mücadelede “kesin” başarı yoktur. Başarı, sorunu yönetilebilecek seviyeye indirebilmektir. Bunun için de, Sun Tzu’nun dediği gibi, “kendini ve rakibini iyi tanımak” esastır.

     

    Bu köşe yazısı 11.02.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır