Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Piketty Deliliğine Katkı (2)

    N. Emrah Aydınonat, Dr.07 Mayıs 2014 - Okunma Sayısı: 7378

    Bir önceki yazıda Thomas Piketty’nin kitabı Le Capital’in neden bu kadar popüler olduğunu ele almıştım. Şimdi Piketty’nin argümanının temellerine bir bakalım diyorum. Muhtemelen bugüne kadar genelde Piketty’nin modern bir Marx olduğuna dair yazılar okudunuz. Ben başka bir şey söyleyeceğim: Piketty, modern Marx değil. Kendisi modern bir Kuznets. Bunu bilmek Piketty’i anlamak açısından önemli.

    İşte modern Marx

    Önce Piketty’e neden modern Marx diyorlar, ona bakalım. Bu kolay. Bir defa kitabın adı Kapital. Ama daha önemlisi şu: Piketty, Komünist Manifesto’daki burjuvazinin kendi mezar kazıcılarını ürettiği tezini aktardıktan sonra Marx’ın analizinin eksikliklerine rağmen hala önemli olduğunu söyleyerek, aklımızda tutmamız gereken dersi özetliyor: Eğer nüfus ve üretkenlik artışı göreli olarak düşükse, servet birikimi kayda değer bir önem kazanır ve sosyal dengeyi bozabilir. Bu ders, Piketty’nin argümanlarından birinin temelini oluşturuyor: Eğer sermayenin getirisi (r) iktisadi büyüme haddinden (g) büyükse, gelir eşitsizliği artar. İşte hemen her değerlendirme yazısında okuduğunuz r > g ifadesi, bu argümanı özetlemek için kullanıyor.

    Peki r > g ne anlama geliyor? Temel mantık şu: İktisadi büyüme, yani kişi başına milli gelirdeki artış, bir ülkenin ne kadar zenginleştiğini özetliyor. Sermayenin getirisi ise sermaye sahiplerinin ne kadar zenginleştiğini. Dolayısıyla, r > g olduğunda sermaye sahipleri, nüfusun geri kalanından daha hızlı zenginleşiyor demek oluyor. Böyle olduğunda eşitsizlik artıyor. r > g argümanı, Piketty’nin modern Marx olarak anılmasının temel nedenlerinden biri.

    Tam da Marx değil gibi!

    Marx benzetmesi tamamıyla yanlış değil ama tam doğru da değil. Bir defa Marx ve Piketty’nin sermaye tanımları farklı. Piketty’e göre ‘sermaye’ kabaca servet demek. İkincisi, Piketty’nin sermayenin getirisi dediği şey Marx’taki gibi kâr oranları değil, servet olarak anılabilecek her şeyin getirisi. Üçüncüsü, Piketty kapitalizmin iç çelişkisini servetin getirisinin yüksek olmasıyla anlatırken, Marx kâr oranlarının (sermayenin getirisinin) düşmesine atıf yapıyor. Bunlar çok farklı mekanizmalar. Özetle Piketty’e modern Marx demek çok da doğru değil. Üstelik, bu benzetme Piketty’nin modern bir Kuznets olduğu gerçeğini de gizliyor.

    Kuznets eğrisi iyimserliği

    Kuznets derken Nobel ödüllü (1971) Simon Kuznets’den bahsediyorum.* Pek çoğunuz Kuznets deyince şekilde resmedilen Kuznets eğrisini hatırlamışsınızdır.

    Kuznets eğrisi gelir eşitsizliği ile iktisadi büyüme arasında ters-U şeklinde bir ilişki olduğunu söylüyor. Diyor ki, iktisadi büyüme ve kalkınma sürecinin başında gelir eşitsizliği artar, iktisadi büyüme belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra ise azalmaya başlar. Özetle, bu şekilde sunulduğunda Kuznets eğrisi, iyimser bir eğri. Büyümek için çırpınan ülkelere “az dayanın, gelir dağılımı da düzelecek” diyor. Yani böyle bakıldığında Kuznets, gelişmiş batıyı ve ideal kapitalizmin her derdin devası olduğunu düşünen iktisatçıları iktisadi büyümenin gelir bölüşümü üzerindeki etkilerini tartışmaktan büyük ölçüde kurtarıyor. Eğer Kuznets eğrisi doğru olsaydı, belki kapitalizmin iç çelişkisinin, sadece kalkınma sürecinin başında gözlemlenen bir olgu olduğu söylenebilirdi. Ama Kuznets eğrisi o kadar da doğru değil!

    Gerçek şu ki, Kuznets eğrisi diye bir şeyin varlığından söz etmek oldukça güç. Zaten Kuznets 1955’te yayınlanan ve Kuznets eğrisinin temelini oluşturan çalışmasını, bu çalışmanın %95’inin spekülasyon ve hüsnükuruntu olduğunu, ancak %5’inin veriye dayandığını söyleyerek bitiriyor.[1] Daha sonraki çalışmalar da Kuznets’in elindeki verilerin Kuznets eğrisini, özellikle de ilk yarısını, desteklemediğini gösteriyor. [2] Piketty’i de Kuznets’in eşitsizliğin azalmasına dair gözlemlerinin Büyük Buhran ve 2. Dünya Savaşı gibi nedenlerle ortaya çıkmış olabileceğini söylüyor ve ekliyor: Bu azalma, herhangi bir doğal veya otomatik bir sürecin sonucu değildi!

    Özetle, Kuznets eğrisinin ya da daha doğrusu bu eğriden yapılan çıkarımların, tatlı bir hülya olduğunu, verilerle desteklenmediğini söyleyebiliriz. Şimdi asıl soruya gelelim. Kuznets eğrisinin verilerle desteklenmediği doğruysa, Kuznets eğirisinin geçerli olmadığını söyleyen Piketty nasıl modern bir Kuznets olabilir? Anlatayım:

    Kuznets bilmecesi

    Kuznets’in (1955) makalesi net bir şekilde şunu gösteriyor: Kuznets, onu yorumlayanlardan çok daha dikkatli. İktisadi büyüme sürecinin eşitsizliği arttıracak en az iki mekanizma içerdiğini söylüyor. (1) Yüksek gelirlilerin düşük gelirlilerden daha fazla tasarruf etmesi. (2) Sanayileşme ve kentleşme. Bu mekanizmalara rağmen iktisadi büyüme ile birlikte eşitsizliğin azaldığını gözlemleyen Kuznets, bu durumun açıklamaya muhtaç olduğunu söylüyor. Bu bilmeceyi çözmeye çalışıyor. Elindeki veri seti yetersiz olduğu için de ancak olası bir açıklamanın ne olabileceğine kafa yoruyor. Makalesinin %95’inin spekülasyon olduğunu söylemesinin nedeni bu.

    Açıklamasının spekülatif olduğunun farkında olan Kuznets, kendi çalışması da dahil olmak üzere, kısa dönemli ve eksik tarihsel gözlemlerden yapılacak çıkarsamalara temkinle yaklaşmamız gerektiğini söylüyor. Sonuç olarak, yapılması gerekenleri özetliyor: (1) İktisadi büyüme sürecini gerçekten anlayabilmek için, gelir yapısını ve dağılımını belirleyen faktörler ve büyümeyle gelir dağımı arasındaki ilişki hakkında daha iyi bilgiye sahip olmamız gerekiyor. (2) Uzun dönemli verilere ihtiyacımız var. (3) İlgili sosyal bilim dallarının bulgularına ihtiyacımız var. (4) Bu konuda yapılacak etkili bir çalışma, piyasa iktisadından, siyasal ve sosyal iktisada geçmeyi gerektiriyor.

    Hüsnükuruntudan arınmış bir Kuznets

    Piketty ne yapıyor? Kuznets’in yapılacaklar listesindekileri yapıyor. Kendi ifadesini de kullanarak özetlersek, “Kuznets’in gelir dağılımının evrimi konusundaki çalışmasını genişleterek” Kuznets’in verdiği bu görevleri yerine getirmeye çalışıyor. Piketty’nin tartışmasız en büyük katkısı, Kuznets’in yöntemini ve veri setini genişleterek, gelir eşitsizliği konusunda uzun dönemli bir perspektif sunuyor olması. Sayesinde artık uzun dönemde eşitsizliğin nasıl bir seyir izlediğini daha iyi biliyoruz. Belki de daha önemlisi, artık biliyoruz ki, artan eşitsizlik hastalığı bekleyince kendi kendine geçmiyor…

    Sonuç? Evet, Marx Le Capital için önemli, ama Piketty’nin görev tanımını yapan kişi Kuznets. Bir daha Piketty’i Marx’a benzeten biri görürseniz, gönül rahatlığıyla “hey dostum, Kuznets’i unutma” diyebilirsiniz.

    Viva Le Capital!

     

    Notlar:

    [1] “The  paper is  perhaps 5  per  cent empirical information and 95 per cent speculation, some of it possibly tainted by wishful thinking.” Kuznets, S. (1955). Economic Growth and Income Inequality. American Economic Review, 45(1), 1–28. Sf. 26.

    [2] Gallup, J. L. 2012. “Is there a Kuznets Curve?”, Çalışma Metni.

     

    N. Emrah Aydınonat

    Yazarın diğer Günlük yazıları için tıklayınız.

    Yazdır