Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    2007 ortasında dünya ekonomisinde görünüm

    Hasan Ersel, Dr.04 Haziran 2007 - Okunma Sayısı: 1783

     

    Neredeyse tüm projeksiyonlar dünya ekonomisinin büyüyen ve görece istikrarlı görünümünün devam edeceği yönünde. Bu yıl ve 2008 için ise büyüme hızının yüzde 5'in hafif altında olacağı tahmin ediliyor. Dünya ekonomisine ilişkin bir başka önemli gözlem ise mali piyasalardaki olumlu görünüm.

    2007 başında dünya ekonomisine ele almış, burada gelişmelerin genelde olumlu yönde olacağının beklendiğini söylemiştim. Bu bilgiler ışığında Türkiye'nin gelişmesi açısından risk yaratabilecek unsurların, ülkemiz ekonomisi ve siyasal yaşamından kaynaklanabileceği öngörüsünü yapmıştım. Irak, bu çerçevenin dışında kalıyordu. Bunun temel nedeni burada neler olabileceği konusunda öngörü yapmanın olanaksız olmasıydı. Ancak Türkiye açısından buradan kaynaklanabilecek gelişmelerin olumsuz olacağını varsaymak bana daha anlamlı gelmişti. Öyle de oldu. Buna karşılık Türkiye içindeki siyasal gelişmelere baktığımda, cumhurbaşkanlığı seçiminin uzlaşmayla sonuçlanmasını ve yaz aylarından itibaren ülkede kasım seçimleri nedeniyle siyasal yarışmanın kızışmasını beklediğimden söz etmiştim.  Mantıki yolu söylemekten ibaret olan öngörüm gerçekleşmedi. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda ortaya çıkan sonucun Türkiye'ye ne kadar pahalıya patlayacağını ise hep beraber göreceğiz.

    Bu yazıda 2007 yılının ortasına kadar olup bitenler ışığında dünya ekonomisine göz atmak istiyorum. Temelde, görünümde köklü bir değişiklik yok. Neredeyse tüm projeksiyonlar dünya ekonomisinin büyüyen ve görece istikrarlı görünümünün devam edeceği yönünde. Dünya ekonomisi son üç yılda yüzde 5 dolaylarında büyüdü. Bu yıl ve 2008 için ise büyüme hızının yüzde 5'in hafif altında olacağı tahmin ediliyor. Dünya ekonomisine ilişkin bir başka önemli gözlem ise mali piyasalardaki olumlu görünüm. Özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından bunun olumlu sonuçlarını gördük, görmeye de devam edeceğiz. Mali piyasalarda oynaklığın azalması, düşük risk birimleri, kredi faiz marjlarının düşmesi bu ülkelerin gelişme çabaları açısından olumlu bir ortam hazırladı. Öte yandan mali piyasalardaki dalgalanmalar (Mayıs-Haziran 2006 ve Şubat-Mart 2007) bu ülkelerde fazla soruna yol açmadan savuşturulabildi. Bunun temel nedeni de gelişmekte olan ülkelerde hem kamu açıkları hem de dış açıklar konusunda alınan önlemlerin bu ülkelerin bu tür şoklara direncini artırması. Türkiye bu açıdan eskiye oranla daha iyi durumda olduğunu gösterdi ama diğer konularda olduğu gibi, dünyanın gerisinde kaldığını da gördük. Özellikle 2006 şokunda Türkiye, dünyada en fazla etkilenen ve diğerlerinden nitel bir biçimde ayrılan az sayıda ülkeden oluşan grupta yer aldı.

     

    hed

     

     

     

     

     

     

     

     

    Bölge bölge dünya ekonomisi

    ABD, dünyanın tümünü etkilediği için herkesin ilgisini çeken, ama öte yandan da bunu yapabilecek güç ve karmaşıklıkta olduğu için de pek az kişinin anlayabildiği bir ekonomi. Bu nedenle söylenenlerden anlamlı olanı bulup ayırt etmek bile kolay değil. ABD ekonomisi, uzun süredir hızlıca büyüyor. 2006 büyüme hızı da yüzde 3.3 oldu. 2007'de ekonominin biraz yavaşladığı tahmin ediliyor. 2007'nin ilk çeyreğine ilişkin yapılan resmi tahminler, geçen hafta ciddi biçimde aşağıya çekildi. Ama ABD'li yetkililer, bunun geçici olması olasılığının daha yüksek olduğunu belirtiyorlar. Onlara göre ekonominin yavaşlaması, bu yılın ikinci yarısında yerini tekrar hızlanmaya bırakacak. Dolayısıyla 2007'de yüzde 2,5 dolaylarına kadar düşeceği tahmin edilen büyüme 2008'de yine yüz 3'leri görecek. Enflasyon  yüzde 2.5 dolaylarında seyrediyor, bekleyişler ise 2007'de en çok yüzde 3ü görebilecek enflasyonun 2008'de yüzde 2,4'e ineceği biçiminde. ABD'de ekonominin performansını olumsuz yönde etkileyebilen olaylar yok değil.  Ama verimlilik artışı bunların üstesinden gelinilmesini sağlıyor.

    Avrupa'da gelişmeler olumlu

    Euro Bölgesi'nde de gelişmeler olumlu yönde. Her şeyden önce 2006'da büyüme hızlandı ve yüzde 2,7'ye ulaştı. Bu yıl ve 2008'de de büyümenin devam etmesi bekleniyor. Öte yandan, Euro Bölgesi'nde istihdam yaratan büyüme sağlandığı da görülüyor. 2006'da Euro Bölgesi'nde 2 milyon kişiye istihdam yaratılmış. Üstelik yıllardır özellikle ABD'nin gerisinde kalan verimlilik artışlarının tekrar hız kazanmaya başladığı bir dönemde. Enflasyon ise geçici bir süre için yüzde 2'nin bile altına düşecekse de sonra yüzde 2 dolayında istikrara kavuşacağı bekleniyor.

    Çin bugünlerde sanki dünyayı şaşırtmak için var gibi. Orada rakamlar dünyanın kalanına uymuyor. Örneğin ülkenin büyüme hızı yılda yüzde 10 dolaylarında. Ama bu resmi rakam! Genelde ne beklersiniz, resmi otoritenin rakamları şişirmesini değil mi? Hayır, Çin'de böyle olmuyormuş. Ülkeyi yakından bilen bir uzmanın anlattığına göre, yerel yönetimler kendi bölgelerindeki üretim hareketlerini merkezden daha iyi takip edebiliyorlarmış. Eğer onların tahminleri esas alınırsa, Çin'in büyüme hızı yüzde 14'e kadar bile çıkabiliyormuş. Bir başka terslik de istihdam artışında. Euro Bölgesi 2006'da 2 milyon kişiye istihdam sağladığı için, haklı olarak, öğünüyor. Çin ise sadece yılda 12 milyon kişiye istihdam sağlayabildiği için karar kara düşünmekle meşgul. Çünkü işsizliğin artmaması için 25 milyon kişiye iş sağlaması gerekiyormuş! Bir öykü daha. Sözünü ettiğim uzmanın anlattığına göre Çin'de dünyanın en büyük şehirlerinden birisi oluşmuş. Ama kimse adını bile duymuş değil. Bu şehir Çin'in orta batısındaymış. Nüfusu şimdiden 31 [otuz bir!] milyonu bulmuş. Şehrin iki limanı tamamlanmış. Suyun gelmesini bekliyorlarmış! Masal gibi...

    Çin ile ilgili bekleyişlere gelince, herkes büyümenin devam edeceğinden emin. Dış ticaret fazlası da olmaya devam edecek ve Çin'in rezervleri artacak. Enflasyon yüzde 3 ün biraz altında olacak. Aslında, orta döneme bakıldığında kaygı duymak için epeyce neden var. Çin'de gelir dağılımı kırsal kesim aleyhine bozulmaya devam ediyor. Çevre sorunları artıyor. Çin bu konuda önlem almak, gelişme yolunu yeniden çizmek zorunda. Bu da o kadar kolay bir şey değil. Ancak önümüzdeki iki yıllık sürece Çin'in şimdiki gelişmesini ana çizgileri itibariyle sürdüreceği anlaşılıyor.

    Rusya'nın sorunu işsizlik

    Rusya'daki gelişmelere gelince: Rusya ekonomisinin yaklaşık yüzde 6,5 hızla büyüyeceği tahmin ediliyor. Rusya'nın cari işlemeler dengesi de bütçesi de fazla veriyor. Üstelik her ikisi de yaklaşık Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 5,5 dolaylarında. Enflasyon yüksek; 2007'de yüzde 8 dolaylarında olacağı tahmin ediliyor. İşsizlik de yüzde 7,5. Bu da pek iyi sayılmaz. Ekonominin bu performansının 2007'de bozulması beklenmiyor. Ben Rusya ekonomisi konusunda en detaylı, teknik açıdan doyurucu ve içten değerlendirmeyi, geçen nisan başında Moskova'da Rusya Federasyonu Maliye Bakanı Sayın A.L. Kudrin'den dinledim. Kendisinin kısa dönem için çizdiği manzara aşağı yukarı yukarıda özetlediğim gibi olmasına rağmen, önlem alınmadığı takdirde, bunun orta dönemde sürdürülemeyeceğini anlattı. Görünen bir kaç yıl sonra Rusya bütçe açığı ve cari açık sorunuyla karşılaşabilecek. Bunun için yatırımların etkinliğinin artırılması, verimliliğin yükseltilmesi ekonomide dönüşüme ağırlık verilmesi gerekiyor.

    İran'ın durumu pek iyi değil

    Bir de İran'dan söz etmiştim. ABD ile gerginliğin Türkiye açısından ciddi bir risk doğurmayacağı ancak İran ekonomisinin durumunun iyi olmadığını söylemiştim. Değişen bir şey yok. Ülke en önemli kaynağı olan petrol ve doğal gaz alanlarında bile yatırım yapamıyor. Dolayısıyla üretim artışı sağlayamıyor.

    O halde önümüzdeki bir buçuk sene için dünyada büyük bir çalkalanma olması olasılığı hala çok düşük. Ama bu hiç dalgalanma olmayacak anlamına gelmiyor. Bugünün küreselleşme ortamında mali piyasalarda hiç dalgalanma olmayacağını beklemek saflık olur. Bu nedenle, ülkelerin denetleme yetkeleri mali kurumların/sistemlerin güçlenmesi ve bu dalgalanmalardan ciddi zarara uğramaması için bu alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlarla yakın işbirliği yaparak önlem almaya önem veriyorlar. Dünyanın son 3-4 yıl içinde bu açıdan önemli yol aldığı açık. Türkiye için ise benim kaygılarım devam ediyor. 2006 yılı mayıs-haziran ayına benzer bir dalgalanmayla baş etmede dünyanın kalanına oranla çok daha zorlanırız gibi geliyor. Tabii buna "o kadar da önemli değil" diye yanıt vermek de olanaklı. "Hele içeride yarattığımız ve yaratacağa benzediğimiz risklerden doğan sorunlarla baş edebilelim. Sonrasını o zaman düşünürüz". Ne yazık ki bunu söyleyen haklı olabilir.

     

    Bu köşe yazısı 04.06.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır