Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Yol yaptıkça yolsuzluk artar

    Güven Sak, Dr.22 Temmuz 2014 - Okunma Sayısı: 1721

    Geçenlerde küresel altyapı yatırımları ihtiyacı ile ilgili bir toplantıdaydım, orada duydum. Konuşmacı şöyle dedi: “Yolsuzluk eğer bir sanayi olarak kabul görüyor olsaydı, gelir akımı açısından dünyanın üçüncü büyük sanayisi olurdu.” Yapılan çalışmalar, yıllık toplam gelir akımını 3 trilyon doların hemen altında bir yerlere yerleştiriyor. Böyle bakarsanız, yıllık gelir akımı 4 trilyon doların üzerinde en büyük küresel sanayi dalı gıda ve tarım oluyor. İkincisi, ulaştırma (kara-deniz-hava) ve küresel tedarik zinciri yönetimi. Üçüncü büyük sanayi dalı da küresel yolsuzluklar. Yıllık büyüme hızı da fena değilmiş. Bilenler, bu sanayi dalının büyüme hızının yüzde 5’ler seviyesinde olduğunu anlatıyordu. Ortalama olarak elbette. Yoksa bir dizi ülkede bu oran çok daha yüksek.

    Benim ilgimi çeken, yolsuzlukla ilgili meselelerin küresel altyapı yatırımları ihtiyacı ile ilgili bir toplantıda bir alt başlık olarak gündeme gelmiş olmasıydı. Yerküremizde artık insanların yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. Herkesi hızla büyük merkezlere doğru çeken bir dinamik var. Aynı zamanda dünya giderek hızlı bir biçimde sanayileşiyor. Daha doğrusu, daha önce sanayi ile tanışmamış olan yerler şimdi sanayi ile tanışıyor. Küresel tedarik zinciri işleten hizmet sektörü şirketleri sayesinde, gelişmekte olan ülkelerde küçük ve orta boy işletme (KOBİ)’lerin faaliyetleri de milli sınırlarını aşıyor. Dün yandaki şehre mal satanlar, şimdi dünyanın öteki ucundaki ülkelere mal satabilmeye başlıyorlar. Uluslararası bankacılık operasyonları KOBİ’lerin sınır ötesi faaliyetlerini destekliyor, kolaylaştırıyor. Ne oluyor? Ortaya büyük bir altyapı ihtiyacı çıkıyor. Buna göre, dünyanın hakikaten düz olabilmesi için yaklaşık 56 trilyon dolarlık altyapı yatırımı gerekiyor. Yollar lazım, limanlar lazım, boru hatları, havaalanları, yeni kentsel dönüşüm programları lazım. Liste uzun. Bu altyapı ihtiyacını karşılayabilmek için kamunun bir sürü ihale açması lazım. Şirketlere yer göstermek lazım. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, açılan kamu ihalelerinin sayısı artıyorsa, bu iş için ayrılan kaynak yükseliyorsa, yolsuzluk miktarı da artıyor. Bir nevi, yol yaptıkça yolsuzluk artıyor. Kamunun akçeli işlerinin miktarı arttıkça, yolsuzluk tutarı da büyüyor. O nedenle şirket temsilcileri küresel altyapı ihtiyacını tartışırken, bir yandan da küresel yolsuzluk hadisesini ve bunun nasıl kontrol altına alınabileceğini tartışıyorlar. Bu ilk nokta.

    Bu ilk noktayı en iyi Çin deneyimi özetliyor. Bugünlerde Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Şi Cinpin büyük bir yolsuzlukla mücadele programı yürütüyor. Bunun, Mao’dan beri ilk büyük kampanya olduğu söyleniyor. Şi Cinpin, konuşmalarında hem kaplanları hem de sinekleri hedef aldığını anlatıyor. Bir taraftan parti kadroları içinde büyük bir temizlik operasyonu yapılıyor. Burada hem Politbüro’da görev yapan kaplanlar hem de yerel düzeydeki küçük dereceli memurlar, sinekler hedef alınıyor. Bilenler, Çin’de yolsuzlukları ikiye ayırıyorlar. Deng Şiaoping reformları öncesindeki yolsuzluklar çok daha küçük yolsuzluklar. Hani bizdeki trafik memuru yolsuzlukları gibi. Ama reform döneminde, özellikle büyük altyapı projeleri, Çin’e yabancı yatırımlar ve siyasetçileri de içeren büyük yolsuzluklar devri başlıyor. Özellikle 1980-2009 döneminde Çin yaklaşık 870 milyar dolarlık bir yatırım bütçesi ayırıyor. Bunların dışında hızlı tren projesi için 2015 yılına kadar harcanmak üzere 3,5 trilyon dolarlık bir bütçe tahsis ediliyor. Şimdilerde hızlı tren projesi nedeniyle demiryollarından sorumlu bakanın kendi hesabına bir 800 milyon doları aktardığı iddia ediliyor. Ayrıca, projenin başmühendisinin yurtdışı bankalara kendi adına 1,8 milyar dolar aktardığı konuşuluyor. Yatırım bütçesi arttıkça yolsuzluklar da artıyor. Neymiş? Yol yaptıkça yolsuzluk artıyormuş. Toplantıda da tam da böyle anlattılar. Ben de not ettim.

    Peki, bu işin hiç mi çıkışı yok? Tabii ki var. Vietnam’da yolsuzluklar konusunda 3 bin şirket arasında yapılan anketin çıktıları aslında son derece ilginç. Benim anladığım şudur: Şirket çok küçük değil de, belli bir büyüklüğe erişiyorsa, yolsuzluklarla baş etme konusunda, en azından süreci yönetme konusunda hareket kabiliyeti artıyor. Nasıl artıyor? Şirketin birden çok kentte operasyonları varsa, en rahat olduğu yerde büyümeyi, istihdam yaratmayı seçebiliyor. Şirket palazlandıkça, kamu yöneticileri karşısında pazarlık kabiliyeti artıyor. Karar alma sürecinin tam merkezi olmadığı, temel kararların tamamının Hanoi’de alınmadığı varsayımı altında bu sonucu anlamlandırabilmek mümkün. Ama karar alma süreci ne kadar merkeziyse, yolsuzluk ihtimalinin o denli yükselebileceğini de dikkate almak lazım. Tersi de doğru elbette. Böyle bakarsanız, yolsuzluklardan en çok KOBİ’ler muzdarip oluyor. En büyük maliyete en küçükler katlanıyor.

    Toplantıdan sonra aklımda iki konu kaldı: Birincisi, yol yaptıkça yolsuzluk artıyor. İkincisi, yerelleşme yolsuzlukların kontrol altına alınması açısından önem taşıyor.

    Size de söyleyeyim dedim.

     

    Bu köşe yazısı 22.07.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır