Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Almanlar bizi dinlemiş!..

    Nihat Ali Özcan, Dr.19 Ağustos 2014 - Okunma Sayısı: 1352

    İstihbarat, gizli devlet faaliyeti olmasına rağmen bu mümkün olamayabiliyor. Bazen istihbarat çalışanları bazen de rakip istihbarat örgütleri gizliliği açık edebiliyor. Sızıntı daha çok kişisel merak, ideoloji, nefret, intikam veya menfaat karşılığında gerçekleşiyor.  
    Bu aralar tarihte hiç olmadığı kadar sızıntıya tanıklık ediyoruz. Sıradan insanlar istihbarat konularına muttali oluyorlar. Tıpkı dış politika gibi, istihbaratta geniş kitlelere açılıyor. İlginin odağında biraz özgürlükler ve özel hayatın korunması, birazda merak var. Bütün bunları da iletişim teknolojilerine borçluyuz.  
    -  İstihbarat dünyasının popüler olayları.
    İstihbarat dünyasındaki tek tartışma Alman istihbaratının Türkiye’yi dinlemesi değil. Bu alanda heyecan verici birçok olay var.  Türkiye’de ki hilkat garibesi casusluk davalarından, CIA’in Senato İstihbarat Komitesinin bilgisayarına sızmasına kadar. Bu arada Alman Başbakanı Merkel’in dinlenmesini ve Snowden’in sızıntılarını da unutmamak gerekir.      
    Almanya’nın Türkiye ilgisi.
    İstihbarat pahalı bir faaliyettir. Çıkarların çatıştığı, belirsizliklerle dolu uluslararası rekabet ortamında gerçeğe yakın bilgi üretebilen istihbarat örgütü karar alıcıları stratejik sürprizlerden koruyabilir.  
    Almanya’nın Türkiye kaynaklı stratejik sürprizler yaşamamak için çabaladığı anlaşılıyor. Almanlar,  Kürt meselesinden, radikal dini hareketlere, Alevi meselesinden, ekonomik gelişmelere, nüfus hareketlerinden, Uluslararası suç örgütlerine ya da Türkiye’nin Orta Doğu’da niyetlerinden, enerji politikalarına kadar bir dizi neden sayabilir. En büyük merakın ise Türk istihbaratının Almanya’da neler yaptığını, kapasitesini, yöntemlerini, yeteneklerini, ilgisini ve bağlarını açığa çıkartmaktır.  
    -  Nasıl hedef olunur?
    Bir ülkenin, ya da bir olgunun istihbarat örgütlerinin öncelikli hedefi olması iki yöntemle mümkündür. Ya siyasi karar alıcı Türkiye’nin hedefe konulmasını ister ya da İstihbarat örgütü rutin faaliyetleri esnasında Türkiye’nin gelecekte Almanya’nın stratejik çıkarlarının da önemli bir rol oynayacağını analiz ederek hükümetten direktif ister. Sızıntıya göre, Türkiye 2009 da öncelikli hedef listesine girmiştir. Aslında son beş yıla bakınca Alman istihbaratının doğru yere odaklandığını görebiliyoruz.
    -  Sadece dinleme mi?  
    Tartışmalar Almanya’nın sinyal toplama faaliyetleri üzerinden yürüyor. Oysa büyük resimde sinyal istihbaratı, başka bir ifade ile telefonların dinlenmesi, internetin izlenmesi, toplama yöntemlerinden sadece birisidir. Bu yöntem tek başına gerçeğe yakın istihbarat üretmeye yetmez. Özellikle de politik ve stratejik seviyede.  
    Türkiye, Alman istihbaratının tüm gayretlerinin odaklandığı öncelikli hedef olduğundan geçen yıllarda diğer toplama yöntemlerinde de gözle görülür artış olmuştur. Özellikle de insani ve açık kaynak istihbaratında. Elbette bunu izlemesi gereken MİT’tir.  
    İş bu noktada bitmiyor. Alman istihbaratının topladığı verileri işlemek için çalışanlarının Türkçe öğrenme arzusunu tetiklemiş arttırmış olmalı. Yine Türkiye’yi bilen kaliteli analistlere ihtiyaç duymuş olmalı.
    -  Almanya’ya kızmak...
    Almanya’ya kızmalı mıyız? Cevabım hayır. Fakat faaliyetleri açığa çıktığı için dalga geçebilirsiniz. Son tahlil de onlar kendi işini yapacaklar, Türkiye’de kendi işini.  Daha öncede yazdığım gibi; “ülkeler dost olabilir ama istihbarat örgütleri, asla”. Stratejik sürprizlerin sadece düşmanlardan değil, sıklıkla dostlardan da geldiği bir dünyada yaşadığımızı unutmamalıyız.

    Bu köşe yazısı 19.08.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır