Arşiv

  • Nisan 2024 (11)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Siyasal yaşam tek bir boyuta sığar mı

    Hasan Ersel, Dr.19 Temmuz 2007 - Okunma Sayısı: 1368

     

    Pazartesi günkü yazımda belirttiğim üzere sağ/sol kavramlarını, görüntüleri ile değil, özleri ile ele aldığımızı düşünelim. Acaba, seçmenlerin ve siyasal partilerin davranışlarını anlayabilmek için sadece bu kavramların ifade ettiği boyuta bakmak yeterli olabilir mi? Seçmen sağ/sol ekseninde kendi konumunu saptadıktan sonra, kendisine bu eksen üzerinde en yakın konumda olan partiye mi oy veriyor? Siyaset kuramcıları bu soruya

    "hayır" biçiminde yanıt veriyorlar. Aslında farklı olan konuları, zorlayarak bir boyuta indirgediğimizde, bir kişinin o boyut üzerinde kendisini ya da bir siyasal partiyi konuşlandırmasının ne anlama geldiğinin pek belli olmadığı düşünülüyor.

    Bu nedenle uzunca bir süredir siyasal bilimciler birden fazla boyut kullanarak kişilerin ve siyasal partilerin siyasal konumlarını saptamaya ve değerlendirmeye çalışıyorlar. Bu yaklaşımın önemli sorunlarından birisi de "bolluğun sefaletine" düşmemek. Yani ele alınabilecek boyut sayısını, üzerlerinde derinleşmeye izin vermeyecek düzeyde abartmamak. İşte burada kuramsal çalışmanın ve buna dayalı bilgi toplama yöntemlerinin önemli katkısı var. Doğal olarak bu aşamadan sonra elde edilen bilgilerin sistematik bir biçimde çözümlenmesi ve bunların ilişkilendirilmesi aşaması geliyor.

    Yakınlarda Türkiye'de siyasal rekabeti çok boyutlu uzayda ele alan iki çalışma yayımlandı. Bunlar:

    1) Ali Çarkoğlu & Melvin J. Hinich: A Spatial Analysis of Turkish
    Party
    Elections, Electoral Studies
    , 25 (2006), s. 369-92.

    2) Ali Çarkoğlu & Ersin Kalaycıoğlu: Turkish Democracy Today,

    London: I.B. Taurus, 2007.

    Bu çalışmalarda Türkiye'deki ideolojik tartışmaları anlamlı bir biçimde yakalayabilmek için tek boyutun yetmediği vurgulanıyor. Sağ/sol ekseni üzerinde konuşlandırma, kolaylık sağlamasına karşılık, kişilerin ve de siyasal partilerin ideolojik uzayda konumlarını tanımlamaya yetmiyor. Böyle olduğu için de seçmen davranışlarını da parti davranışlarını da açıklamakta yetersiz kalıyor.

    Bu durumda kaç boyuta çıkmak gerek? Bu çalışmaların her ikisinin de ortak yazarı olan Sayın Çarkoğlu'nun yanıtı "iki"! Boyutların neler olduğunu tartışmadan, "Niçin iki de daha çok (örneğin üç) değil?" sorusu yöneltildiğinde ise birbirini tamamlayan iki yanıtı var. Bunlardan ilki işlevsel sonuçlar elde edebilecek bir çerçeve kurmak için boyut sayısını sınırlı

    tutma gereği. Böyle ciddi bir konuda çok boyutta değerlendirme yapmasını istediğiniz bir insanın, bu durumda sorulacak sorulara yanıt vermekten kaçınması doğaldır. (Daha kötüsü de sıkılıp, sorulara "rastgele" yanıt vermesidir.) İkinci nokta ise dikkatle seçilmiş iki boyutun siyasal tercihleri açıklama gücünün epeyce güçlü olması.

    Bu çalışmalarda hangi iki boyut ön plana çıkmış? İlki laiklik/dine bağlılık boyutu. Bu bir ölçüde sağ/sol ve bir ölçüde de merkez/çevre ayrımlarının ifade ettiği çerçeveyi topluyor gibi. Ötekisi ise etnik (Türk, Kürt) kimlik boyutu. Bu iki boyut, şaşırtıcı ölçüde Türkiye'de siyasal ortamı nitelemekte yeterli oluyor. Başka bir deyişle Türkiye'de siyasal uzay iki boyutlu demek fazla yanıltıcı olmaz. Çarkoğlu-Hinich (2006) çalışmasında çıkan bir ilginç sonuç da seçmenin çok büyük ölçüde "ortada" toplanmış olması. Seçmende uçlara ilgi çok az çıkmış. Bu iki değerli çalışmadan öğrenecek daha çok şey var. Ben, kendimce iki boyut tanımlayıp, partileri yerleştirmeye çalıştım. Kolay iş değil. Hele çıkan resme bakıp karar vermek! O daha da zor.

     

    Bu köşe yazısı 19.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır