Arşiv

  • Mart 2024 (18)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Politika arayışları ve belirsizlik

    Hasan Ersel, Dr.23 Temmuz 2007 - Okunma Sayısı: 1238

     

    Seçim geçti. Artık ileriye bakabiliriz. Bakmalıyız da. Üstelik sadece kısa döneme değil, orta döneme de. Türkiye'yi orta dönemde bekleyen epeyce sorun var. Her ne kadar bu sorunların önemi ve çözümü için neler yapılması gerektiği konusunda görüş farklılıklarımız olsa da bunları tanımlamakta o kadar zorluk çekmiyoruz. Bu iyi.

    Seçim sürecinde toplumun önem verdiği en önemli iki konu olarak "işsizlik" ve "terör"ün ön plana çıktığını söylemek yanıltıcı olmaz sanırım. Her ne kadar seçim atışmaları bunlara bir sürü "sorun olmayan sorun" ekledi ama "baki kalacak olanlar" bunlar. Nitel olarak farklı olan bu iki konunun ortak tarafı; çözümlerinin, orta dönemli bir bakış açısı içinde çok yönlü çalışma gerektirmesi.

    Orta dönem ve yapısal reformlar

    Türkiye'nin küresel ekonomiye sağlıklı biçimde eklemlenmesini istiyoruz. Burada sağlıklı derken birkaç koşulun sağlanmasından söz ediyoruz. Bunlardan ilki Türkiye'nin hızlı büyümesi. Diğer ülkelerin yaşam düzeylerini yakalamak gibi bir iddiayı bir tarafa bıraksak bile, toplumdan gelen baskılar (daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak, istihdam vs) bunu zorunlu kılıyor. Öte yandan bu büyümenin sürdürülebilir olması gerekli.  Burada sadece büyümenin sürekli olmasından değil, doğal kaynaklar ve çevre üzerindeki etkisinin de uzun dönemde ülkenin büyümesini olumsuz biçimde etkilememesinden söz ediyoruz. Üçüncü boyut da bu sürecin toplumsal adaleti sağlayıcı yönde olması yani gelişmenin nimetlerinden herkesin yararlanmasını arzuluyoruz.

    Bildiğimiz birkaç nokta daha var. Bir kere bunlar kendiliğinden olmaz. Bunları sağlayabilmek için iktisat politikasının orta dönemi kapsayacak biçimde tasarlanması gerekir. Çünkü, bu amaçlara varabilmek için ekonomik yapıda bir şeylerin değiştirilmesi gerekir. Yani böyle bir yaklaşımın temelinde yatan, bir "yapısal değişim ya da reform" programıdır. Öte yandan, bu hedeflerin hepsinin aynı anda sağlanması ve ekonominin zaman içinde dengeli bir biçimde her hedefe yaklaşması, ancak düşlerde söz konusudur. Hedeflerden birisinden geçici olarak uzaklaşmak bile söz konusu olabilir. Hele bu süreçte herkesi tatmin etmeyi beklemek ise tam anlamıyla gerçeklerden kopmak demektir. Birileri muhakkak rahatsız olacaktır. "İktidar yıpratır" saptamasının arkasında yatan budur.

    Gerçekleri söylemek

    Özetle, böyle bir programı uygulamaya kalkışacak olan iktidar "İleride daha iyi bir dünya istiyorsanız şimdi biraz rahatsız olmaya hazır olun" demek durumundadır. Bunu söylemek de hiç kimse için kolay değildir. Bu nedenle de gerek ülkemizde ve gerekse dünyada görülen, iktidarların yapısal değişim programlarını uygulamayı ertelemeye eğilimli olmalarıdır. Türkiye'de de son iki yılda bu alanda, bazen durma aşamasına ulaşan, ivme kaybının önemli nedeni, kanımca budur.

    Seçim sonrasının böyle bir atılım için daha uygun bir ortam olduğu söylenebilir. Ancak bu sorunun ortadan kalktığı anlamına gelmez. Siyasal iktidarı bir tarafa bırakalım. Kendi davranışımızı düşünelim. Durumumuzdan memnun olmayabiliriz. Ama ne de olsa ona alışmışızdır. Birisi kalkıp "Senin durumunu değiştireceğim" dediğinde bundan tedirgin oluruz. Değişme beraberinde belirsizliği getirir. Durumumu değiştirecek olanın ne kadar iyi niyetli ve samimi olursa olsun, değişme sürecini denetleyebileceğinden emin olamayız. "Ya istemediğimiz bir sonuç çıkarsa" sorusu bizi değişmeye karşı çıkmaya ya da hiç olmazsa eleştirel tutum almaya yöneltir. Yani "toplumsal muhalefet" artar. Üstelik, toplumsal reform programları sadece bir kişiye yönelik değildir. Toplumdaki farklı çıkar grupları, bu programlardan farklı biçimde etkilenir, bunun karşılığında da programları etkilemeye çalışırlar. Başka bir deyişle, demokratik toplumlarda bir reform programı, diğergâm bir diktatörün hazırlayıp tartışmaya açmadan uyguladığı bir reçete olarak ortaya çıkmaz. Böyle bir program bazı toplumsal pazarlıklar sonucunda bir uzlaşı sonucunda biçimlenir. Bu nedenle de sonucunun ne olacağını kestirmek herkes için zordur. İnsanlar da belirsizlikten ürkerler. Bunların her ikisi hükümetler için de geçerlidir. Ama "korkunun da ecele yararı yoktur".

    Politika saygınlığı

    Özetlersek "yapısal reform yapmaya kalkışmak belirsizliği artırıyor, bu da toplumda böyle bir programa ve onu uygulamaya kalkanlara karşı muhalefeti körüklüyor". Tüm olayı bu çerçeveye indirgersek, demokratik hiçbir toplumda yapısal reform yapılamazdı. Oysa, bu tür ülkelerde başarıyla tamamlanmış, pek çok reform programı örneği gösterilebilir. Yukarıda verdiğim açıklama mı geçerli değil, yoksa başarılı reformlar tesadüf sonucu mu ortaya çıkmış? Kanımca ikisi de değil.

    Her şeyden önce bir reform programını uygulayabilmek için pazarlık/uzlaşma sürecinin çalışması gerektiğinden söz etmiştim. Bu süreç aynı zamanda bir öğrenme sürecidir. İlgililer, bu süreç içinde neyin yapılmak istendiğini, neden yapılmak istendiğini öğrenirler. Herkes kendince, sonuçta ortaya çıkacak maliyeti tahmin etmeye çalıştığı gibi kazancın (hem kişisel ve hem de toplumsal) ne olacağını da hesaplamaya çalışır. İnsanların ilgisini çeken, yapılması gereği konusunda tam olmasa bile, bir ölçüde ikna oldukları bir konuda muhalefeti ise daha az yoğun olur. Muhalefet "evet ama..." biçimini alır. Bunun da hataları düzeltmede yararı bile olur.

    Karşılıklı etkileşim

    Ancak benim asıl üzerinde durmak istediğim konu bu değil. Sağduyudan çıkarılabilecek bu sonucun bilindiğini sanıyorum. Buna karşılık, daha ilginç ama gözden kaçabilen, bir başka sonuç daha var: Bir yapısal değişim programının, toplumun algıladığı belirsizliği artırırken azaltıcı etki de yapabilmesidir. Bu ikinci etki ise dolaylı yoldan, daha kısa dönemli istikrar politikalarının başarı şansını artırmak yoluyla olur.

    Örnek olarak Türkiye'nin istikrar politikası uygulamasını ele alalım. Enflasyon hedefi ile gerçekleşen enflasyon arasında fark var. Bu farkın kapanması da zor görünüyor. Hedefi değiştirmenin politikanın saygınlığını zedelemesi olasılığı yüksek. İktisadi karar alıcılar "tutturamadılar, değiştirdiler, yarın yine tutturamazlar yine değiştirirler. O halde enflasyon hedefini ciddiye almak için bir neden yok" diye düşünürlerse istikrar programının başarıya kavuşması olasılığı sıfırlanabilir.

    Oysa, enflasyon hedefi orta dönemli bir program çerçevesine oturtulup yeniden belirlenir ve bu bilgi toplumla paylaşılırsa, o zaman bir değişiklik önerisi anlam kazanır ve toplumun gözünde saygınlığını koruyabilir. İşte bundan sonra da bir ölçüde kendini besleyen bir süreç çalışmaya başlayabilir. Anlamlı bir orta vadeli programın varlığı, kısa dönemli olarak düşünebileceğimiz istikrar politikalarına saygınlık kazandırır. Bu, politika uygulamasını kolaylaştırır, başarı olasılığını yükseltir. İstikrar programının uygulanmasındaki başarı ise uygulayan hükümet için olumlu puan kazandırır ve hükümetin uygulamak istediği yapısal değişim programının toplumda kabul görmesine katkı yapar. Umarım yeni hükümet bu karşılıklı etkileşimi göz önünde tutarak programını hazırlar ve kamuoyunu bilgilendirir.

     

    Bu köşe yazısı 23.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır