Arşiv

  • Nisan 2024 (11)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Cari açık ve döviz varlıklarındaki artış

    Hasan Ersel, Dr.02 Ağustos 2007 - Okunma Sayısı: 1703

     

    Ülkemiz cari açık veriyor. Demek döviz kazancımızdan fazla döviz harcıyoruz. O halde dövizlerimizin azalması gerekmiyor mu? Oysa durum hiç de öyle değil, döviz biriktirmeye devam ediyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) ödemeler dengesine ilişkin verdiği bilgilere göre bankalarımızın döviz varlıkları 2007'nin ilk beş ayında 7.5 milyar dolar artmış. Demek ki, bankalarımız kendilerine gelen dövizlerle müşterilerinin ödeme talimatlarını yerine getirmişler ama yine de ellerinde döviz kalmış. Hatta o kadar ki, bu artan miktarın bir kısmını da ellerinde tutmamayı tercih ettiklerinden TCMB'ye satmışlar. Bunun sonunda da TCMB'nin döviz rezervleri (resmi rezervler) de 6.8 milyar dolar artmış.

    Tabloda 2002-2006 dönemine ilişkin rakamlar veriliyor. 2002'den bu yana bankalarımızın döviz varlıklarıyla resmi rezervlerimizin toplamı sürekli artıyor. İlk iki yıl döviz varlıkları azalan bankalarımız da bu döviz biriktirme sürecine 2004'ten itibaren katılmışlar. Gerçi 2005'te fazla biriktirememişler ama 2006'da bankalarımızın döviz varlıkları 10 milyar dolardan fazla artmış.

    Aslında bu tabloda ilk bakışta görülenden fazla bilgi saklı. Örneğin niçin 2005'te resmi rezervler çok artmış ama bankaların döviz varlıkları pek değişmemiş? Ertesi yıl ise manzara niçin kabaca ters dönmüş? Bu soruları yanıtlamaya çalışmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu tablodaki rakamları nasıl okumamızın uygun olacağını saptamak için buna gerek var. Örneğin bankalar döviz varlıklarını artırmak istedikleri için mi artırıyorlar, yoksa müşterileri ile olan ilişkileri gereği döviz almak zorunda kaldıkları için mi? Yani bu rakamlar, kabaca, bankaların döviz/YTL dengelerini kurdukları anlamına mı geliyor yoksa bir dengesizlik mi var? Aynı durum TCMB için de geçerli. Bu koşullarda döviz rezervlerini artırmak mı istiyor, yoksa artırmaktan kaçınamıyor mu? Denge varsa sorun yok diye düşünebiliriz. Ama bu oyuncular kendi amaçları (bankaların kâr, TCMB'nin para politikası) açısından dengede olmadıklarını düşünüyorlarsa, döviz varlıklarının büyüklüğünü değiştirmeye çalışacaklardır.

    Aslında, bankalar açısından bakıldığında, ortada garip bir durum da var. Hemen herkes Türkiye'ye döviz getirip YTL cinsiden mali araçlara yatırım yapmanın çekiciliği vurgulanmıyor mu? Ama bankalar tersini yapıyor; döviz cinsinden varlık biriktiriyor! Bu durumda ya anlatılanlarda bir yanlışlık var ya da bankalar döviz varlıklarını isteyerek biriktirmiyorlar. Döviz varlıklarını daha az artırmak ya da azaltmak istemelerine rağmen bunu yapamıyorlar. Belki de bunu yapabilme arayışı içinde olmaları döviz piyasasında arz fazlası yaratıyor. Döviz kurundaki hareketler de bunu yansıtıyor. Eğer böyleyse ve memnun değilsek, dövizde arz fazlasını azaltmak gerek. Akla gelebilecek bir yol döviz talebini artırmak. Bankalar, şirketler ya da kişilerin bunu yapmayacakları açık. Gözler TCMB'ye dönüyor. Bu yolun sakıncaları malum. Bir başka öneri: Döviz cinsinden tüm özelleştirme gelirlerini kamunun dış borcunu azaltmak için kullansak! Yabancı özel yatırıma gelince, makinelerini gemiye koyup Türkiye'ye gelene "hoş geldin", "sana para getirdim" diyene de "tasarruflarımı artırdım, pek gerek kalmadı" diyebilsek! Orta dönemli bir programdan söz ediyorum.

     

    Bu köşe yazısı 02.08.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır