Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Bizdeki iş imkânı AB ülkelerinde yok

    Nihat Ali Özcan, Dr.01 Aralık 2015 - Okunma Sayısı: 1464

    AB-Türkiye zirvesinde kendisini içeriden biri hissettiğini söyleyen Davutoğlu, “Bütün liderler Türkiye’yi övdü. Psikolojik olarak ortam çok değişmiş görünüyor” dedi. Davutoğlu, “Mülteci sorunu olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık” diye konuştu

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’deki temaslarından duyduğu memnuniyeti, “AB-Türkiye ilişkisi ilk defa ete kemiğe büründü” diye özetledi. Davutoğlu, AB’nin Türk vatandaşlarına vize muafiyeti tarihini öne çekmesi konusunda da “Mülteci konusu olsa da olmasa da vize muafiyeti ön şarttı. Mülteci sorunu olsaydı olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık. Onlar da biliyorlar ki Türkiye’den AB’ye gidiş durdu. Kaçak Türk işçi diye bir kavram kalmadı. Türkiye’nin sağladığı iş imkânları AB’de yok” dedi.

    AB-Türkiye Zirvesi ve temaslarını dün Brüksel’de bulunan gazetecilere anlatan Davutoğlu şu değerlendirmeleri yaptı:

    İÇERİDEN BİRİ GİBİ: Temaslar çok iyi geçti. Tusk ve Junker AB içindeki havayı yansıttılar. Hollande’ın katılması önemliydi. Paris saldırıları sonrasında oradan ayrılmamaya önem gösteriyor. Hem Hollande ile hem Merkel ile ayrı ayrı görüştük. Daha sonra diğer liderlerle görüştük. Bütün liderler katıldı. İçeriden bir konuşma yapmayı tercih ettim. Bir Avrupalı olarak Avrupa meselelerine bakış, Brüksel’de konuşurken ben kendimi hiç yabancı hissetmedim. İçeriden biri gibi hissettim.

    TÜRKİYE’Yİ ÖVDÜLER: Schulz’un konuşması da önemliydi. Kamplarda Türkiye’nin yaptığı iş, geliştirdiği ortam herkese örnek olmalı. Bütün liderler Türkiye’yi övdü. İtalya Başbakanı da içeride dedi ki “Prodi ile Berlusconi her konuda anlaşmazlığa düşerler, hiçir konuda anlaşamazlar. Tek anlaştıkları konu Türkiye.” Avrupa’yı birleşik gördüm.

    PSİKOLOJİK ORTAM ÇOK DEĞİŞTİ: Mülteciler konusu ortak gündem olmakla birlikte Türkiye’nin üyeliği gündeme geldi. Merkel mükemmel bir konuşma yaptı. Altına imza atarım, dedim. Hollande da iyi konuştu. Psikolojik olarak ortam çok değişmiş görünüyor. Bu psikolojik değişim dışında beni memnun eden husus, strateji de değişti. ilk defa AB-Türkiye ilişkisi ete kemiğe büründü.

    YILDA İKİ ZİRVE: Yılda iki kez zirve yapacağız. Bundan sonra ne zaman zirve yapılacak diye kimse beklemeyecek. Üst düzey ekonomik diyalog mekanizması kuruyoruz. Siyasal diyalog üst düzeyde başladı. Bu önemli bir husus, yani yapısal bir nitelik kazanıyor ilişkiler. Bu yapısal ilişkiler devam ettikçe her seferinde Türkiye’nin stratejik ağırlığını hissettirmek mümkün olabilecek.

    SEÇİM TEBRİĞİ: Muhteşem bir seçim başarısı diye tebrik ettiler. Avrupa’da bir başbakan bu oyu alsa herhalde olağanüstü hal olarak görülürdü diye hepsi tebrik ettiler. Yüzde 49.5’luk bir başbakan, ülke lideri olarak oturmak da bana çok ayrı bir güç verdi. Bunun bir reform hükümeti olacağı konusunda hükümet programı hakkında da bilgileri var... Bu zirveyi Eylül ayında yapmış olsaydık, bu heyecan bizde de onlarda da olmazdı. Türkiye’nin AB çıpasına yeniden sarılmış olması çok önemli. ‘Hiçbir demokrasi mükemmel değil, hepimizde eksiklikler olur, birbirimizi eleştirme konusunda da rahat olmalıyız, ama bir ateş çemberi içinde demokrasi yaşatmak, İskandinavya’dan daha zordur’ dedim.

    DOĞRUDAN UYGULAMA BAŞLAYACAK: Kimlik bağlamında biz bir Avrupa kimliğine sahibiz. Macaristan Başbakanı da vardı. Birileri Avrupa’yı sadece bir dine.. İslamı potansiyel bir tehdit değildir. İrlanda başbakanı çok güzel bir şey söyledi. İslam bir barış dinidir. ‘Hangi islamı seçeceğinize siz karar vereceksiniz’ dedim; DAEŞ’in temsil ettiği İslam mı, Türkiye’nin temsil ettiği İslam mı? DAEŞ nasıl bizi temsil etmiyorsa Pegida da Hıristiyanları temsil etmiyor, Miloşeviç de Hıristiyanları temsil etmiyor. Hangi İslamı güçlendireceğiniz de sizin elinizde. Daha sonra mülteciler konusuna geldik. Bir kere Joint Action Plan’da söylenen hususları biz zaten yapıyoruz. Böyle bir anlaşma yaptık diye mülteci sorunu bitmiş değil, dolayısıyla bu konuda çok makul bir noktada anlaşma sağlandı. Rusya ile ilişkiler bağlamında çok yorum yapan olmadı ama destek verenler oldu. Suriye sorunu çözülmeden mülteci sorunu çözülmez. Şam’da Esad oturdukça mülteci sorunu çözülmedikçe sorun bitmez. Senkronize yapıyoruz,  de yaptığımız şey şu, Mart ayında bununla ilgili bir ikinci rapor yayınlayacak, Haziran ayında biz pilot olarak 2-3 aylık uygulayacağız, aynı anda da karar çıkıp Ekim ayında vizesiz girme başlayacak. Doğrudan uygulama başlayacak.

    17 ARALIK’TA YİNE KONUŞULACAK: Düzensiz göç düzenli hale gelecek. Duracak değil, aksine şu olacak. ‘Şu kadar sayıda mülteci alacağız’ diyecekler, almama değil, mülteci alma taahhüdüyle gelecekler. O mültecinin gidişiyle ilgili birlikte çalışacağız. Suriye’de bu kriz durdukça hiçbir şey garanti edemem. Oturup konuşacağız, diyeceğiz ki ben şu kadar 100 bin alacağım. 17 Aralık’ta tekrar buluşuyoruz. AB zirvesinden sonra Merkel’in organizasyonuyla 8 ülke artı komisyonla buluşuyoruz. Mülteciler konusu. Mültecilerin yerleştirilmesi konusunda konuşacağız.


    Başbakan Davutoğlu, Brüksel temaslarını, aralarında yazarımız Nihat Ali Özcan’ın da bulunduğu  Türk gazetecilere değerlendirdi.

    VİZEYE SON
    Psikolojik değişim, stratejik bir değişime de yol açıyor. Vize muafiyeti, hep halk tarafından talep edilen bir şeydi. Bu da net, ileride bir tarihte değil, 2016 Ekim ayında inşallah konsoloslukların önünde beklemeyeceksiniz. Türkiye ile ilgili kritik gelişmelerin olduğu, kararların alındığı böyle bir dönemde bunun olması, vize muafiyeti konusunun aynı gün cereyan etmesi ilginç. Türkiye’nin alternatifi, yolu hiç tükenmez. Her zaman kendimize yeni yollar, yöntemler bulur, tarihin dar yollarına sıkışıp kalmayız. AB ile sıkıntılar yaşadığımızda da Rusya... Biz durduğumuz yerde dururuz. Herkes kendini bize göre konumlandırır. Eskiden beri muhalefet eden Avusturya da destek verdiğini ifade etti.

    VİZE MUAFİYETİ ÖN ŞARTTI: Mülteci hususu olsa da olmasa da vize muafiyeti ön şarttı zaten. Mülteci sorunu olsaydı olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık. Onlar da biliyorlar ki Türkiye’den AB’ye gidiş durdu. Kaçak Türk işçi diye bir kavram kalmadı. Türkiye’nin sağladığı iş imkanları AB’de yok ki.. Türkiye cazibe merkezi, 12 Eylül dönemi yok ki aydınlar gazeteciler kaçsın. Avrupalılar bunu görüyor. Türkiye cazibe merkezi olmaya başladı bunu görüyor Avrupa. İşadamlarımız Rusya’dan kapıdan dönerken Avrupa’da artık istediklere yere istedikleri şekilde gidebilmeleri tek boyutlu bir şeye sıkışmayacaklarının göstergesi.

    Bu köşe yazısı 01.12.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    AB-Türkiye zirvesinde kendisini içeriden biri hissettiğini söyleyen Davutoğlu, “Bütün liderler Türkiye’yi övdü. Psikolojik olarak ortam çok değişmiş görünüyor” dedi. Davutoğlu, “Mülteci sorunu olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık” diye konuştu
    Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’deki temaslarından duyduğu memnuniyeti, “AB-Türkiye ilişkisi ilk defa ete kemiğe büründü” diye özetledi. Davutoğlu, AB’nin Türk vatandaşlarına vize muafiyeti tarihini öne çekmesi konusunda da “Mülteci konusu olsa da olmasa da vize muafiyeti ön şarttı. Mülteci sorunu olsaydı olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık. Onlar da biliyorlar ki Türkiye’den AB’ye gidiş durdu. Kaçak Türk işçi diye bir kavram kalmadı. Türkiye’nin sağladığı iş imkânları AB’de yok” dedi.
    AB-Türkiye Zirvesi ve temaslarını dün Brüksel’de bulunan gazetecilere anlatan Davutoğlu şu değerlendirmeleri yaptı:
    İÇERİDEN BİRİ GİBİ: Temaslar çok iyi geçti. Tusk ve Junker AB içindeki havayı yansıttılar. Hollande’ın katılması önemliydi. Paris saldırıları sonrasında oradan ayrılmamaya önem gösteriyor. Hem Hollande ile hem Merkel ile ayrı ayrı görüştük. Daha sonra diğer liderlerle görüştük. Bütün liderler katıldı. İçeriden bir konuşma yapmayı tercih ettim. Bir Avrupalı olarakAvrupa meselelerine bakış, Brüksel’de konuşurken ben kendimi hiç yabancı hissetmedim. İçeriden biri gibi hissettim.
    TÜRKİYE’Yİ ÖVDÜLER: Schulz’un konuşması da önemliydi. Kamplarda Türkiye’nin yaptığı iş, geliştirdiği ortam herkese örnek olmalı. Bütün liderler Türkiye’yi övdü. İtalya Başbakanı da içeride dedi ki “Prodi ile Berlusconi her konuda anlaşmazlığa düşerler, hiçir konuda anlaşamazlar. Tek anlaştıkları konu Türkiye.” Avrupa’yı birleşik gördüm.
    PSİKOLOJİK ORTAM ÇOK DEĞİŞTİ: Mülteciler konusu ortak gündem olmakla birlikte Türkiye’nin üyeliği gündeme geldi. Merkel mükemmel bir konuşma yaptı. Altına imza atarım, dedim. Hollande da iyi konuştu. Psikolojik olarak ortam çok değişmiş görünüyor. Bu psikolojik değişim dışında beni memnun eden husus, strateji de değişti. ilk defa AB-Türkiye ilişkisi ete kemiğe büründü.
    YILDA İKİ ZİRVE: Yılda iki kez zirve yapacağız. Bundan sonra ne zaman zirve yapılacak diye kimse beklemeyecek. Üst düzey ekonomik diyalog mekanizması kuruyoruz. Siyasal diyalog üst düzeyde başladı. Bu önemli bir husus, yani yapısal bir nitelik kazanıyor ilişkiler. Bu yapısal ilişkiler devam ettikçe her seferinde Türkiye’nin stratejik ağırlığını hissettirmek mümkün olabilecek.
    SEÇİM TEBRİĞİ: Muhteşem bir seçim başarısı diye tebrik ettiler. Avrupa’da bir başbakan bu oyu alsa herhalde olağanüstü hal olarak görülürdü diye hepsi tebrik ettiler. Yüzde 49.5’luk bir başbakan, ülke lideri olarak oturmak da bana çok ayrı bir güç verdi. Bunun bir reform hükümeti olacağı konusunda hükümet programı hakkında da bilgileri var... Bu zirveyi Eylül ayında yapmış olsaydık, bu heyecan bizde de onlarda da olmazdı. Türkiye’nin AB çıpasına yeniden sarılmış olması çok önemli. ‘Hiçbir demokrasi mükemmel değil, hepimizde eksiklikler olur, birbirimizi eleştirme konusunda da rahat olmalıyız, ama bir ateş çemberi içinde demokrasi yaşatmak,İskandinavya’dan daha zordur’ dedim.
    DOĞRUDAN UYGULAMA BAŞLAYACAK: Kimlik bağlamında biz bir Avrupa kimliğine sahibiz.Macaristan Başbakanı da vardı. Birileri Avrupa’yı sadece bir dine.. İslamı potansiyel bir tehdit değildir. İrlanda başbakanı çok güzel bir şey söyledi. İslam bir barış dinidir. ‘Hangi islamı seçeceğinize siz karar vereceksiniz’ dedim; DAEŞ’in temsil ettiği İslam mı, Türkiye’nin temsil ettiği İslam mı? DAEŞ nasıl bizi temsil etmiyorsa Pegida da Hıristiyanları temsil etmiyor, Miloşeviç de Hıristiyanları temsil etmiyor. Hangi İslamı güçlendireceğiniz de sizin elinizde. Daha sonra mülteciler konusuna geldik. Bir kere Joint Action Plan’da söylenen hususları biz zaten yapıyoruz. Böyle bir anlaşma yaptık diye mülteci sorunu bitmiş değil, dolayısıyla bu konuda çok makul bir noktada anlaşma sağlandı. Rusya ile ilişkiler bağlamında çok yorum yapan olmadı ama destek verenler oldu. Suriye sorunu çözülmeden mülteci sorunu çözülmez. Şam’da Esad oturdukça mülteci sorunu çözülmedikçe sorun bitmez. Senkronize yapıyoruz,  de yaptığımız şey şu, Mart ayında bununla ilgili bir ikinci rapor yayınlayacak, Haziran ayında biz pilot olarak 2-3 aylık uygulayacağız, aynı anda da karar çıkıp Ekim ayında vizesiz girme başlayacak. Doğrudan uygulama başlayacak.
    17 ARALIK’TA YİNE KONUŞULACAK: Düzensiz göç düzenli hale gelecek. Duracak değil, aksine şu olacak. ‘Şu kadar sayıda mülteci alacağız’ diyecekler, almama değil, mülteci alma taahhüdüyle gelecekler. O mültecinin gidişiyle ilgili birlikte çalışacağız. Suriye’de bu kriz durdukça hiçbir şey garanti edemem. Oturup konuşacağız, diyeceğiz ki ben şu kadar 100 bin alacağım. 17 Aralık’ta tekrar buluşuyoruz. AB zirvesinden sonra Merkel’in organizasyonuyla 8 ülke artı komisyonla buluşuyoruz. Mülteciler konusu. Mültecilerin yerleştirilmesi konusunda konuşacağız.
    Başbakan Davutoğlu, Brüksel temaslarını, aralarında yazarımız Nihat Ali Özcan’ın da bulunduğu  Türk gazetecilere değerlendirdi.
    VİZEYE SON
    Psikolojik değişim, stratejik bir değişime de yol açıyor. Vize muafiyeti, hep halk tarafından talep edilen bir şeydi. Bu da net, ileride bir tarihte değil, 2016 Ekim ayında inşallah konsoloslukların önünde beklemeyeceksiniz. Türkiye ile ilgili kritik gelişmelerin olduğu, kararların alındığı böyle bir dönemde bunun olması, vize muafiyeti konusunun aynı gün cereyan etmesi ilginç. Türkiye’nin alternatifi, yolu hiç tükenmez. Her zaman kendimize yeni yollar, yöntemler bulur, tarihin dar yollarına sıkışıp kalmayız. AB ile sıkıntılar yaşadığımızda da Rusya... Biz durduğumuz yerde dururuz. Herkes kendini bize göre konumlandırır. Eskiden beri muhalefet eden Avusturya da destek verdiğini ifade etti.
    VİZE MUAFİYETİ ÖN ŞARTTI: Mülteci hususu olsa da olmasa da vize muafiyeti ön şarttı zaten. Mülteci sorunu olsaydı olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık. Onlar da biliyorlar ki Türkiye’den AB’ye gidiş durdu. Kaçak Türk işçi diye bir kavram kalmadı. Türkiye’nin sağladığı iş imkanları AB’de yok ki.. Türkiye cazibe merkezi, 12 Eylül dönemi yok ki aydınlargazeteciler kaçsın. Avrupalılar bunu görüyor. Türkiye cazibe merkezi olmaya başladı bunu görüyor Avrupa. İşadamlarımız Rusya’dan kapıdan dönerken Avrupa’da artık istediklere yere istedikleri şekilde gidebilmeleri tek boyutlu bir şeye sıkışmayacaklarının göstergesi.
    Yazdır