Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Terörle mücadele ve istihbarat

    Nihat Ali Özcan, Dr.19 Şubat 2016 - Okunma Sayısı: 1455

    Ankara’da gerçek-leştirilen menfur terör saldırısını tartışmaya devam ediyoruz. Terör, insani yönümüzü hedef alıyor. Korkularımızı, endişelerimizi tetikliyor. Sisteme olan güven duygularımızı zedeliyor. Benzer saldırıların kurbanı olmak istemiyoruz.

    Hepimiz, değerli olan hiçbir şeyimizin tehdit altında olmasını istemiyoruz. Kısacası, “güvenliğe” ihtiyacımız var. Devletten de bunu sağlamasını bekliyoruz. Devletin öncelikli görevinin bu olduğu konusunda da şüphemiz yok.

    Ankara’daki intihar saldırısının bir ilk olmadığı gibi son olmayacağı da belli. Saldırı Türkiye’nin terör ekosisteminin parçalarından biri. Öyle ki bu sistem fiziki olarak Irak’ı, Suriye’yi, İmralı’yı, Sur’u, Cizre’yi, Silopi’yi kapsamakla kalmıyor, internet ve televizyon aracılığıyla oturma odalarımıza kadar taşınıyor.

    Türkiye’nin talihsizliklerinden biri, terör dalgalarının iç içe geçmiş olması. Türkiye artık farklı saiklerle hareket eden, benzer yöntemler kullanan, benzer hedeflere yönelmiş terör örgütlerinin aynı zaman dilimindeki eylem platformu haline gelmiş durumda.

    Bir yanda 1970’lerin model ve mantığına sahip, devlet kurmak isteyen etnik PKK terörü var. Öte yanda 1980’lerde yükselişe geçen dini referanslı terör eylemlerinin son sürümü IŞİD gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bu arada Soğuk Savaş’ın mirası “devrimci” örgütleri de unutmamak gerekir.

    Devletler, örgütler, örtüşen/çatışan çıkarlar, tıpkı PKK ile IŞİD’in birbirini hedef alması gibi devlet dışı aktörler arası rekabet tabloyu daha da karışık hale getiriyor.

    Böylesine muğlak ve karmakarışık ortamlarda siyasi karar alıcıların en doğru kararı vermelerinin, terör gibi sürprizlere bel bağlamış örgütlerle baş edebilmelerinin ilk koşulu, profesyonel ve kaliteli istihbarat örgütüne sahip olmalarıdır.

    Kitap, teröristlerle mücadelede istihbarata özel önem atfeder. Neredeyse işin yüzde ellisi olarak görür. Üstelik teröre karşı savunmadaysanız, istihbarat daha da önem taşır.

    Bir ürün olarak istihbarat, genel analizler, yorumlar, eğilimlerle kahvehane muhabbetinden farklıdır. Stratejik istihbarat genel analiz ve eğilimlere yakındır ve bunu genel olarak soysal bilimciler de söyler, yazar. Düşünce kuruluşlarının raporlarında, akademik kitaplarda ve makalelerde bolca bu yönde değerlendirmeler bulabilirsiniz.

    Fakat terörle mücadele esasında polisiye bir hadisedir ve taktik istihbarat öne çıkar. İkaz, operasyon ve ceza adaleti için üretilen taktik istihbarattan amaç ise, kim, ne, nerede, ne zaman, niçin, nasıl, ne yapacak sorularının cevabını eylem öncesi net verebilmektir. Bu sorulara cevap veremeyen “ürünleri” istihbarat diye her koşulda satın alan, kalitesini denetlemeyen, vergi mükellefleri ve karar vericiler maliyetini farklı biçimlerde öderler.

    Bu köşe yazısı 19.02.2016 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: Terör, Güvenlik, Irak, Suriye, PKK, IŞİD,
    Yazdır