Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Yeni dönem PKK ile mücadeleye dair notlar -3-

    Nihat Ali Özcan, Dr.16 Eylül 2016 - Okunma Sayısı: 1157

    Arap Baharı, Suriye sorunu, DAEŞ ve FETÖ ile mücadelenin PKK’ya ciddi avantajlar sağladığı kesin. Bütün bu olumsuzluklara rağmen devlet, PKK ile mücadelede orantısız güce, kaynaklara ve meşruiyete sahip. Bu durum “kesin başarının” garantisi değildir. Bu nedenle, siyasilerin, karar alıcıların bazı hususlarda dikkatli olmaları işin maliyetini azaltabilir.

    Siyaset kurumu, PKK sorununda “politik hedefini” netleştirmelidir. Amaç, PKK’yı tamamen yok etmek mi, yoksa kabul edilebilir bir seviyede beklentilerini dönüştürmek midir? Bu beklenti hangi düzeyde kabul edilebilir?

    Her bir alternatif, farklı askeri/polisiye mücadele, süre, ölçü ve yoğunluk gerektirir. Eğer “politik hedef” net değilse ya da değişken ise bir süre sonra kriz kapıda demektir. Sonraki her hamlede askeri/polisi ve kamuoyunu ikna etmekte zorlanabilirsiniz.

    Dikkat edilmesi gereken ikinci husus, kamuoyunun beklentilerini iyi yönetmektir. Mücadelede kararlı, açık ve tutarlı olmak her zaman iyidir. Ancak günlük, taktiksel sonuçları abartmamak gerekir. Tek bir başarı veya başarısızlık genel gidişatı belirlemez. Bu nedenle kesin sonuç içeren ifadelerden kaçınmak gerekir.

    Yine teknolojiyi abartarak kurtarıcı olarak görmek karar alıcıları zor durumda bırakabilir. Teknoloji önemlidir ama kesin başarının sihirli değneği değildir. Özellikle de hibrit mücadelede de. Askeri başarı, sahadaki askerin/polisin moral, motivasyon ve fiziki kapasitesine bağlıdır. Bu yüzden “insansız hava araçları” gibi teknolojik vasıtaların rolünü abartmamak gerekir. Aksi takdirde toplumu, kendinizi ve askeri/polisi hayal kırıklığına uğratırsınız.

    Dördüncü olarak, PKK gibi terör örgütleriyle mücadelede zayiat kaçınılmazdır. Her ne kadar hukuken “suçlu” ile mücadele ediliyor olsa da, sahada ciddi ciddi küçük ölçekli bir “savaş” sürmektedir. Bu savaş,”karakteri icabı” generallerin/valilerin/müdürlerin değil her şeyden önce küçük rütbelilerin “savaşı”dır. Teröristler zayıflıkları nedeniyle kesin sonuçlu kitlesel çatışmaya girmezler. Az sayıda teröristin rol aldığı, “gerilla/terör” taktiklerini tercih ederler. Bu nedenle, asker ve polis kayıplarının çoğunluğu küçük rütbelilerden oluşur. Piramidal yapıda küçük rütbelilerin oranının fazlalığı, mücadelenin bire bir, dişe diş yürütülmesi bu sonuçta etkili olur.    
    Son olarak, Türkiye gibi aynı anda üç farklı terör örgütüyle mücadele ediyorsanız, analiz, yorum, itham, sembol, kurumlarla ilişkiler ve sözlerinizin nereye gittiğine dikkat etmelisiniz. Örgütlerden birisini kötülemek için kullandığınız dil, iddia, propaganda araçları, semboller, rütbeler, makamlar, kurumlar, diğer örgütlerle mücadelenize ciddi zararlar verebilir. Özellikle kurumların birbirlerine, astların üstlerine, üstlerin astlarına ve siyasilere, kamuoyunun hepsine güvenmeyecekleri bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabilirsiniz.

    Bu köşe yazısı 16.09.2016 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: DAEŞ, FETÖ, PKK, Terör,
    Yazdır