Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Ortadoğu, PKK ve belirsizlik

    Nihat Ali Özcan, Dr.15 Kasım 2016 - Okunma Sayısı: 1398

    Ortadoğu’da olup bitenler sadece devletler için değil devlet dışı aktörler için de bir dizi belirsizlik, fırsat ve risk anlamına geliyor. Bu tablodan PKK da hissesine düşeni alıyor. Suriye ve Irak’ta yaşananlar PKK için güç ve meşruiyet anlamına gelse de ABD seçimleri, hükümetin izlediği yol örgütün işini zorlaştırıyor. Terör eylemlerine dair istatistikler daha küçük sayılara işaret etse de politik tablo her zamankinden daha muğlak ve zor görünüyor.  

    PKK, geleceği için büyük umutlar bağladığı Suriye ve Irak cephesinde bugünlerde oldukça meşgul. Gücünün büyük kısmını Kuzey Suriye’nin güvenliğine, Rakka’nın kuşatılmasına ve Irak’a tahsis etmiş durumda. Operasyonun süresi ve maliyeti belirsizliğini korurken, yeni ABD yönetiminin Suriye politikalarının PKK/PYD’yi nasıl etkileyeceği de merak edilen bir diğer konu.

    Suriye ve Irak’ta bunlar yaşanırken, PKK Türkiye’de farklı cephelerde baskı alında. Hükümet bunu daha geniş alanlara yayarak artırmakta da kararlı görünüyor. Özellikle örgütün iki ana bileşeni “insan” ve “finans” alanında.  

    Dağdaki ve şehirdeki militanları hedef alan operasyonlar sürüyor. Mevsim koşulları PKK’nın hareketlerini ve eylem kapasitesini sınırlarken, güvenlik birimleri teknolojiyi de kullanarak örgüte önemli kayıplar verdiriyor. Bu operasyonların mart sonuna kadar artarak süreceği açık.

    Geçen yıl PKK, “şehir savaşlarında” büyük bir askeri hezimet yaşadı. Ağır kayıplar halkın tepkisini çekerken, örgüt doğrudan ve fiziki desteği yitirdi. PKK, 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı kaos ortamını da yeterince fırsata çevirmedi. Suriye ve Irak iç savaşının güvenlik ortamı, sosyal ve psikolojik iklimi nedeniyle “patlayıcı yüklü araçlarla intihar saldırıları” etkili bir yöntem olarak işe yarayabilir. Ancak her şeye rağmen hayatın normal devam ettiği bir coğrafyada, bu tip saldırı hükümeti yıldırmaktan çok, yol açtığı yıkım yüzünden halkın desteğini azaltmakta, korku ve tepkiye neden olmaktadır.

    Bölgedeki faaliyetleri nedeniyle kayıpları artan örgüt, en önemli finans kaynakları olan belediyeleri de kaybetmiş görünüyor. Bu bağlamda mali/itibar kriziyle karşılaşması kaçınılmaz görünüyor. Söz konusu olan, silahlı militanlardan çok, sempatizan kitlelere ve “cephe çalışanlarına” aktarılan kaynaklar ve elde edilen “meşruiyet/gücün” azalmasıdır.   

    PKK ile mücadele bir hükümet etme sorunudur. Başarısı halkın kimi “meşru otorite” olarak gördüğüne bağlıdır. Bu bağlam belediyelere kayyum atanması, örgütün gücünü ve halk üzerindeki kontrolünün azalması anlamına gelmektedir. Özellikle de merkezi yönetimden gelen yardımlar ve yurtdışından alınan fonların izlenmesi, “ağların” keşfini sağlarken, paranın kesilmesi kitlelerin kontrol ve sadakatinin kaybedilmesi anlamına gelir. PKK’nın Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ü şehit etmekten muradı bu tabloyu değiştirmek, korku salmak, yıldırmak ve gelişmeleri akamete uğratmaktır.

    Kitap, şehirlerin yeniden inşasında hükümetlere piyasaya sürdüğü paraların kime, nereye, nasıl gittiğinin iyi takip etmesini salık verir. PKK gibi örgütler için finans, güç ve meşruiyet kaynağıdır. Yoksa sadece belediye kaynaklarının kontrolü ya da sınırdan geçişlerin denetim altına alınması sorunu çözmez. En büyük sorun, bizatihi merkezi otoritenin, devletin, kendi yaptığı ihale ödemelerinin izini iyi sürmek ve denetimidir. Aksi takdirde, yapılan fedakârlıkların alınan risklerin boşa gitme ihtimali artar.

    Bu köşe yazısı 15.11.2016 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır