Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Trump, güvenlik ve ‘general diplomasisi’

    Nihat Ali Özcan, Dr.10 Mart 2017 - Okunma Sayısı: 1366

    Trump’ın gerek içeride gerek dışarıda vurgu yaptığı konuların başında “güvenlik” geliyor. Güvenlik sorunları listesi oldukça uzun.  Füze denemeleri yapan Kuzey Kore’den nükleer kapasitesini artırma konusunda gizli gizli faaliyet gösterdiği düşünülen İran’a, üyelerinin yeterince kaynak ayırmadığı bilenen NATO’dan nereye konumlandırılacağı tam kestirilemeyen Rusya’ya kadar uzunca bir liste var. En popüler olanı ve kamuoyunun en fazla ilgisini çeken ise “radikal hareketler ve terörizm”.

    Trump, tüm bu küresel güvenlik sorunlarına çözüm ararken, en yakınında gördüğü ve fikirlerine itibar ettiği kurum ordusu ve generalleri olduğu açık. Şüphesiz ki Trump’ın bu yaklaşımının sadece kendi ülkesinde değil, rakipleri ve müttefikleri üzerinde de etkisi olacak.

    Nitekim bu anlayışın yansımalarını Irak ve Suriye’de görmek mümkün. Obama döneminde şekillenen, “sınırlı sayıda ABD Özel Kuvvet unsurunun, yerel güçleri “eğitip, donatıp, desteklemesine dayalı” DAEŞ’le mücadele stratejisi için generaller önemli yatırımlar yaptılar. Ancak askeri sonuç odaklı bu çabalar, uzun vadeli siyasi gelişmeleri geri plana itti.

    Irak’ta Barzani güçlerini, orduyu, Suriye’de azıcığı Arap, çoğunluğu PKK/PYD’den oluşan SDG’yi sahaya sürdüler. Genel olarak bakıldığında ise gerek Irak’ta, gerek Suriye’de kısa vadeli başarı hikâyesi ihtiyacını karşılayacak ilerleme de sağlandı.

    ABD desteğinde ilerleyen Irak ordusu, DAEŞ’i Musul’da köşeye sıkıştırmış durumda. Bunun anlamı, devlet olma iddiasındaki örgütün Irak’taki “toprağa bağlı” varlığı bir süre sonra silinecek. Trump’ın önüne konulan askeri haritalar onun “radikal terörizmle mücadele” söyleminde kamuoyuna verdiği sözler için iyi, etkili bir fırsat ve kanıt durumunda. Bu tablodan sadece Trump ve kamuoyu değil generaller de mutlular. Çok az sayıda Amerikalı kayıp vermelerine rağmen oldukça önemli “askeri başarı” elde etmiş durumdalar. Son on yıllarda ABD ordusunun kayıpları, yaşadığı travmalar, başarısızlıklar dikkate alındığına bu daha da anlamlı hale geliyor. Başka bir ifadeyle, “şimdilik” herkes için iyi haber. Anlaşılan, siyasi gelecek ise göz ardı ediliyor.         

    Trump ve generallerinin Suriye’deki tabloyu da böyle okudukları açık. Doğu cephesinde, Rakka’da düğümlenen sorunu salt “askeri çerçeveye sokarak” çözme yolundalar. Bu nedenle, bir yandan DAEŞ’e darbe vurmak için askeri yığınak yaparken, bir yandan da itirazları teskin etmek için “general diplomasisi” yürütüyorlar.

    Trump, Amerikalı generallerin yaklaşımını önemsiyor, fikirlerini dinliyor ve çözümlerine destek veriyor. Ancak, “general merkezli” bir Amerikan yaklaşımı Türkiye ile ilişkilerde istenen sonucu vermekten uzak görünüyor.

    İlk akla gelen, DAEŞ’in Musul/Irak’ta hızla zemin kaybetmesi, buna bağlı artan “askeri zafer” beklentisi. Nasıl olsa kazanıyorum. İkincisi, Suriye’de plan ve oyuncu değiştirmek için yeterli zamanın olmaması. Üçüncüsü, 2003 Irak işgali ile başlayan ve Suriye’de yaşananlarla derinleşen Türk ve Amerikan orduları arasındaki güvensizlik. Dördüncüsü, Irak ve Suriye’den de sorumlu CENTCOM’un sadece bu alana odaklanması, diğer bölgelerdeki politik askeri gelişmeleri göz ardı etmesi. Beşincisi, 15 Temmuz darbe girişiminin Suriye ve Irak’taki gelişmelerle bağlantısı!

    Bu köşe yazısı 10.03.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: Ortadoğu,
    Yazdır