Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Komplolar ve komplo teorileri

    Fatih Özatay, Dr.22 Kasım 2017 - Okunma Sayısı: 2671

    2001 krizinin tüm etkilerinin yaşandığı ortamda para politikasına ilişkin bir karar alınırken yaşanan tartışmalarda kimi zaman gündeme gelen komplo teorilerine hep dudak büktüm. Zira tartışmanın iktisadi platformdan çıkıp ucu sonu belli olmayan bir düzleme sıçramasına kapı aralıyordu bu tür teoriler. Komploları bir tarafa bırakarak üzerinize düşeni yapıp gerekli kararları almayı zorlaştırıyorlardı. Komplo teoricilerine ve teorilerine o dönemde prim verilmedi ve para politikası sağlıklı bir zeminde yürütülebildi. Sonucu biliyorsunuz: Türkiye üst üste büyüme rekorları kırarken enflasyon yüze 65’lerden yüzde 6’lara düştü (enflasyon-büyüme-faiz ilişkisi üzerine medyada her gün ahkâm kesenlerin biraz o dönemde yaşananlara dönüp bakmalarında yarar var).

    Murat Yetkin’in Doğan Kitap’tan geçen ay gün yüzüne çıkan “Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı”, ne yalan söyleyeyim, komplo teorilerine bakışımı değiştirdi; komplo ve komplo teorisi ayrımını zihnime yerleştirdi. Bir solukta okuduğum kitapta büyük çoğunluğu belgelere ve canlı tanıklıklara dayalı çok sayıda komplo anlatılıyor. Kitabın sonlarına doğru “komplo teorisine inanma ve onsuz da kalma” alt başlıklı bölümünde bakın ne diyor Yetkin: “…komplo teorisi deyip omuz silkeceğiniz bu tür anlatımların, komplo teorisi değil, komplonun ta kendisi olduğu ortaya çıkıyor”.

    Mesela İran’da, Şah döneminde Musaddık hükümetinin yabancı petrol şirketlerini millileştirmeye kalkması ile başlayan sürecin ABD istihbaratı CIA ve İngiltere istihbaratı MI6’nın ortak operasyonuyla Musaddık’ın devrilmesiyle sonuçlanması. Mesela, Hindistan Komünist Partisi’nin seçim kazanma olasılığını düşürmek için CIA’in yaptıkları. Şu: Parti’ye şahsi çekişmeler nedeniyle muhalefet eden Madras il örgütünün yayın organında Parti’yi “pasifistlikle” suçlayan makalelerin kaleme alınması ve Sovyetler Birliği çizgisinden çıkarak Mao’cu bir çizgiye geçmeye davet edilmesi. Üstelik Yetkin, bu makalelerin Pekin’in haberi olmadan Pekin tarafından gönderilmiş gibi Clarridge adlı bir CIA ajanı tarafından kaleme alındığını yazıyor. İşin bir diğer komik tarafı, bu ajanın her makaleyi Mao’nun “Devrim tarihin lokomotifidir” sözü ve “Merkez” imzası ile bitirmesi. Sonuçta 1962 seçimlerini ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı el altından desteklediği parti kazanmış. Bu ajanın sonraki Türkiye serüveni de ilginç; ayrıntısı kitapta.

    Peki, ülkelere ekonomi üzerinden komplolar kuruluyor mu? Bilemem; olabilir de olmayabilir de. Murat Yetkin’in kitabını okuduktan sonra “neden olmasın?” diye sormadan da edemiyor insan. Hele ekonomilerin küreselleşmeyle birlikte bu kadar eklemlendiği bir dünyada, özellikle tasarruf açığı olan ve dolayısıyla yurtdışından “kaynak” girişine, yani dış borçlanmaya göbekten bağımlı olan ülkelere karşı. Ama komplonun kurulup kurulmadığı sorusundan çok daha önemlisi şu soru değil mi? Ülke ekonomisi neden her türlü komploya karşı bu kadar kırılgan?

    Türkiye özelinde şu soruları da eklemeli: Neden bir dolu ülke bu tür komplolardan ürkmüyor da biz ürküyoruz? Bunca yıldır neden ülkemizi komplolara (dış şoklara diye de okuyabilirsiniz) karşı bağışık kılamadık? Küresel krizden sonra 2009’da ekonomisi en fazla küçülen ülkeler arasındaydık; bunun temel nedenlerinin başında yurtdışından borçlanma olanaklarının bıçak gibi kesilmesi geliyordu. Neden bundan ders almadık? 2013-2014’de “kırılgan beşli” arasında ön sırada sayılmamız da mı alarm sinyallerini çaldırmadı?

    Bu köşe yazısı 22.11.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Yazdır