Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Çöken Afrin efsanelerine dair

    Nihat Ali Özcan, Dr.03 Nisan 2018 - Okunma Sayısı: 1385

    Bu günlerde Türkiye uzmanlığından geçinenlerin ciddi itibar kaybına uğradıkları görünüyor. Gerek istihbarat örgütlerinin Türkiye analistleri, gerek medya da yazıp çizen serbest “Türkiye uzmanları” Afrin konusunda ters köşe oldular. Ağırlıklı nedeninin ön yargılar ve tartışmasız doğru kabul edilen “efsaneler” olduğunu söyleyebiliriz.

    Analistlerin ilk kabulüne göre, TSK’nın personel, moral ve teknik kapasitesi yerlerde sürünüyordu. Yakın zamanda bu fikri destekleyecek bir dizi olumsuz gelişme yaşanmıştı. Nitekim insan sermayesi kaybı Ergenekon davalarıyla başlamış, 15 Temmuz FETÖ kalkışmasıyla zirve yapmıştı. Binlerce subay, astsubay TSK’dan çıktı/çıkarıldı ve ordunun geleneksel emir komuta sistemi büyük bir sarsıntı geçirdi. Bu veriler esas alınarak yapılan analizlerde, ordunun moral ve motivasyonunun kaybolduğu, Afrin gibi asimetrik bir sorunla baş etmesinin zor olacağı “fikri” yaygındı. Sonuçta da TSK Afrin’de bocalayacak ve iş kontrolden çıkacaktı.

    İkinci varsayım, TSK’nın silah ve mühimmat yokluğundan muzdarip olduğu yönündeki analizlerdi. TSK, ciddi lojistik ve ikmal sorunu yaşıyordu. Bu nedenle uzun süreli bir harekâtı götüremezdi ve kısa sürede pes edecekti. Oysa Türkiye, Afrin ölçek ve karakterinde bir harekâtın lojistik sorunlarını hızla çözdü. Oyunu değiştirecek “yerli silah” üretimini becerdi. Özellikle PKK gibi “gerilla” tarzı savaştığını ileri süren bir örgüt üzerinde ölümcül etkileri olan, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarını hızla devreye sokabildi.

    Analistleri ters köşe yapan üçüncü husus, PKK/PYD’nin yetenek ve savaşma kapasitesiyle ilgili “efsanelerdi”. PKK, kırk yıllık tecrübeye sahip bir örgüttü. Üstelik ihtiyaç duyduğu askeri ekipman ve teçhizat ABD tarafından sağlanıyordu. DAEŞ’e karşı iyi savaşmış ve Batı’nın “takdirini” kazanmıştı. Medyaya bakılırsa moral ve motivasyonu da çok yüksekti. Dahası, ABD özel kuvvetlerinin “rahle-i tedrisatından” geçmişti. Öyle ki ABD askeri kaynakları üç bin PKK’lının Afrin’e savaşmaya gittiğini bildirirken, bıyık altından da tebessüm etmiyor değillerdi. Ne de olsa PKK, Afrin’de büyük sürprizlere imza atacaktı. ABD Özel Kuvvetleri bu operasyon sayesinde, Afganistan’da beceremediği, vekilini nasıl da desteklediğini ve yetiştirdiğini gösterebilecekti.

    Revaçtaki diğer “efsane”, Afrin harekâtının Türkiye’deki PKK sempatizanlarını sokağa dökeceği ve kamu düzenini altüst edeceğiydi. Bunun için kuvvet ayırmak zorunda kalan devlet ise iyice köşeye sıkışacaktı. Tam tersine, bu süreçte büyük bir sessizlik hâkim oldu. Ne operasyon maliyeti ne de sokak olayları ekonomiyi sarsmadı ve hükümeti zorlamadı. Son olarak analistler, Rusya’nın Batı ile rekabetinin ciddiyetini ve Türkiye’yi konumlandırdığı yeri doğru okuyamadılar.

    Afrin harekâtının askeri, politik, diplomatik etkilerinin olacağı açık. Harekât aynı zamanda Türkiye üzerine yazıp çizenlerin, analistlerin ideolojik ve kişisel ön yargılarını gösterdi. Ruh hallerini anlamak için de mihenk taşı görevi gördü.

    Bu köşe yazısı 03.04.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır