Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Savaş içinde savaş; İran, İsrail

    Nihat Ali Özcan, Dr.17 Nisan 2018 - Okunma Sayısı: 1246

    Geçen hafta tüm dünya ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye yaptığı hava harekâtını konuştu. Harekâtın ölçeği, Esad’ın geleceğine etkisi, Rusya’nın tepkisi en fazla merak edilen konulardı. Sonuçta bazı binalar yıkılırken, Esad yerinde kalmaya devam ediyor. Harekât sonrasında taraflar propaganda savaşını farklı cephelerde, farklı araçlarla genişleterek yürütüyorlar. En ilgi çekici olan ise Rusya hedef olmasın diye gösterilen ihtimamın sonuçları ve Rusya’nın “yumuşak” tepkisi.

    Kimyasal silah kullanımı iddiasıyla başlayan diplomatik tartışmaların ve askeri harekâtın gölgesinde kalan bir diğer gelişme de ayak sesleri duyulan İran-İsrail savaşının tek yanlı hamleleriydi. Oysa bu sorun en az Suriye iç savaşı kadar karmaşık ve önemli. Her ne kadar İran-İsrail ilişkisi “zehirli gaz” tartışmalarının gölgesinde kalsa da dikkat çeken husus, İran hedeflerinin müttefiklerin hava harekâtından birkaç gün önce ve hemen sonrasında havadan vurulmasıdır. İlkinde failin İsrail olduğu açık iken, Halep’in güneyinde gerçekleşen ikinci saldırıda failin kimliği şimdilik “meçhul” kalmış görünüyor.

    İsrail bu hamlelerle başkalarının ne yaptığına kulak asmadan sadece “kendi işine odaklandığını” gösteriyor. İkinci hava saldırısının en dikkat çekici yönü ise harekâtın hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan gerçekleşmiş olması. Üstelik bunun Suriye hava sahası üzerinden devam eden teknoloji yarışına denk gelmiş olması da manidar.

    “İsrail uçakları” Suriye’nin hava savunmasını sağlayan Esad ve Rus radarlarını atlatarak hedefine kolayca ulaşmış görünüyor. İran hedef olduğunda Ruslar sessiz kalıyorsa, ortada ilginç bir tablo var demektir. Bu, İran-Rusya ilişkilerinin sanıldığından daha kırılgan olduğunu gösterir. Bir bakıma İran’ı da kolay hedef haline getirir.  

    İran, sadece Suriye’de değil farklı ülkelerde de farklı girişimlerin sahibi. Suriye’den Libya’ya, Irak’tan Arap Körfezi’ne, Pakistan’dan Afganistan’a ve Lübnan’a kadar birçok ülkeden söz ediyoruz. Ekonomik güce dayalı, maliyeti yüksek, örtülü/açık operasyonlarla silahlı grupları, sosyal, dini ağları desteklemek, ekonomik olarak güçlendirmeye çalışmak hatırı sayılır harcama yapmayı gerektirir.

    Suriye iç savaşının parçası haline gelen İsrail’in radarındaki Hizbullah, etkili ve maliyetli gruplardan bir örnek. Lübnan, önümüzdeki günlerde seçime gidecek. Bir Ortadoğu klasiği olarak Hizbullah’ın seçimden başarılı çıkmasının yolu büyük miktarda para harcamaktan geçiyor. Gerek aktif militanlar, gerek Suriye iç savaşında ölen ve yaralananların ailelerinin bakımını da İran üstlenmiş durumda. Bu İran için harcama demek.

    İran, artan güvenlik harcamaları sebebiyle gerek içeride gerekse dışarıda büyük bir ekonomik baskı altında. Haberlere bakılırsa bunu değerlendirmek isteyen ABD ve müttefikleri önümüzdeki günlerde, Suriye politikalarını ileri sürerek, İran’a ekonomik yaptırım kararları almaları sürpriz olmayacak. Bu karardaki incelik ise nükleer anlaşmadan hiç söz edilmemesi olacak. Hesaplara göre, bir taşla bir kuş vurmaktan söz ediyoruz.

    Bu köşe yazısı 17.04.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır