logo tobb logo tobbetu

TEPAV Anayasa Çalışma Metinleri-1: Siyasi İktidarın Denetlenmesi, Dengelenmesi ve Anayasalar Yüksek mahkemelerin kararları, ABD'den Rusya'ya kadar birçok ülkede tartışmalara neden oluyor.
21/06/2010 - Okunma sayısı: 4472

ANKARA- Son dönemde gündemin ilk sıralarına taşınan Anayasa Mahkemesi tartışmaları Türkiye'ye özgü değil. Dünyanın başka ülkelerinde de iktidarlar ve yüksek mahkemeler arasında "sürtüşmeler" yaşanıyor. Bu konudaki tartışmalar ilk kez ABD'de yaşandı. Yaşanan tartışmaların bir bölümü anayasa mahkemesinin alanının genişletilmesi, bir bölümü ise anayasa mahkemesi çalışmalarının askıya alınmasıyla sonuçlanıyor.

TEPAV Türkiye'nin gündemimden düşmeyen anayasa konusunda sivil toplumun ve vatandaşın bilgilendirilmesi sürecine katkıda bulunmak amacıyla "Anayasa Çalışma Metinleri" yayınlamaya başladı. Serinin ilk metni "Siyasi İktidarın Denetlenmesi, Dengelenmesi ve Anayasalar" başlığını taşıyor.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Gönenç tarafından kaleme alınan çalışmada "Hukuk Devleti İlkesi ve Siyasi İktidarı Denetlenmesi ve Dengelenmesi", "Kuvvetler Ayrılığı İlkesi ve Siyasi İktidarın Denetlenmesi ve Dengelenmesi", "Demokratik Rejimin Doğası ve İşleyişinden Kaynaklanan Denetleme ve Dengeleme Mekanizmaları" ile "Uluslararası Denetim Mekanizmaları" konuları işlendi. Bu konular çerçevesinde anayasa mahkemeleri de ele alındı.

Çalışmaya göre, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 1930 Dünya Ekonomik Buhranı'nın yıkıcı etkilerinden kurtulmak amacıyla ciddi birtakım ekonomik reformlara girişmiş; bu reformlara karşı çıkan yüksek mahkeme ile yaşanan çatışmalar gündemi meşgul etmişti. ABD'de Federal Yüksek Mahkeme'nin çığır açan kimi içtihatları ve bunlara yönelik tepkiler günümüzde de devam ediyor.

Çalışmanın "Macaristan ve Rusya'da Anayasa Mahkemeleri ile Siyasi İktidar Arasında Yaşanan Gerilimler" başlıklı bölümüne göre ise, "kuruluşunu takiben Rusya Federasyonu Anayasa Mahkemesi, Başkan Valery Zor'kin'in liderliğinde, kendisini, Rusya'nın otoriter geleneğini yürütme organı özelinde yeniden inşa etmeye çalışan siyasi iktidar ile girdiği akıl almaz sertlikteki bir mücadelenin içinde buldu." Metinde şu ifadelere yer verildi:

"Yasama organının tümüyle sindirildiği ve sistemdeki tüm yetkilerin yürütme organında toplandığı bir siyasi iklimde Mahkeme, Başkan Zor'kin'in ifadesiyle; "geriye, dumanı tüten küllerden başka hiçbir şey kalmadıktan sonra göreve çağrılan bir itfaiye gibi davranmayı..." reddederek, anayasal düzeni savunma adına kuvvetli siyasi mesajlar veren bir organ haline dönüştü. Başkan Boris Yeltsin ile Anayasa Mahkemesi arasındaki sürtüşme bir dönem o kadar alenileşti ki; Mahkeme'nin 13 yargıcı, Başkan Yeltsin tarafından "bağlılıklarını test etmek amacıyla" özel bir toplantıya dahi davet edilebildi. Yargıçların çoğunluğunun görmezden geldiği bu davete katılan 6 yargıcın da içeride konuşulanlar hakkındaki suskunluklarını ısrarla korumaları, Yeltsin'in "önerilerinin" hukuka aykırılığı konusunda güçlü işaretler olarak kabul edildi.

Bütün bu dönem boyunca pek çok 'zor' karara imza atan Anayasa Mahkemesi'nin hukuki varlığı, en sonunda Başkan Boris Yeltsin tarafından 1993 yılında imzalanan 1612 sayılı Başkanlık Kararnamesi ile askıya alındı. 1994 yılında, bu sefer Vladimir Tumanov'un başkanlığında yeniden faaliyete geçen Anayasa Mahkemesi ile ise, bu sefer çok daha sınırlı bir yargısal aktivizmin hakim olduğu yeni bir dönemin kapıları açılmış oldu."

Sözkonusu çalışmaya göre, anayasa mahkemeleri ile siyasi iktidarlar arasında ciddi gerilim yaşanan bir diğer ülke ise Macaristan oldu. "Anayasa Mahkemesi'nin geniş yetkilerle donatıldığı Macaristan'da Yüksek Mahkeme'nin ortaya koyduğu performans, siyasi seçkinler açısından tam bir şok etkisi yarattı. Gerçekten, ortalamaya vurulduğunda Parlamento'nun kabul ettiği her üç yasadan birini iptal eden Mahkeme; ölüm cezasından toprak reformuna kadar pek çok konuda siyasilerin ve halkın tepkisini çeken kararlara imza attı. O kadar ki, Mahkeme'nin verdiği bazı kararlar, iktidarın büyük ortağı 'Macar Demokratik Forumu'nun Budapeşte'de protesto mitingleri düzenlemesi noktasına kadar uzanan gerilimlere neden oldu."

Dr. Gönenç'in çalışmasına göre, bu alandaki farklı bir gelişme ise Fransa'da oldu. 2008 yılında Fransa'da Anayasa Değişikliği Hakkındaki Kanun'un kabulü ile birlikte, 1958 Fransız Anayasası'nın 89 maddesinin 33'ünde önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerden biri de ve Anayasa Konseyi'nin yeniden yapılandırılmasına ilişkindi . Metin'de şu ifadelere yer verildi:

"Fransız Anayasa Konseyi, orijinal haliyle, belli siyasi organların başvurusu üzerine, yalnızca yasaların yürürlüğe girmelerinden önce ve soyut bir denetim yapmakla yetkili idi. Konsey, zaman içinde içtihatlar yoluyla sistem içindeki ağırlığını önemli ölçüde arttırmış ve büyük bir saygınlık kazanmış olsa da, bu temel esas aynı kalmıştı. Bu son değişiklikle birlikte ise, Anayasa Konseyi'nin yasalar üzerinde anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisi, bunların yürürlüğe girmelerinin ardından yapılan ve somut uyuşmazlıkların çözümü vesilesiyle harekete geçirilen bir denetim biçimine dönüştürülmüş oldu.

Bu yeni sistem, Türkiye Cumhuriyeti anayasal sistemindeki 'somut norm denetimi'ne, başka bir ifadeyle, Anayasa'nın 152. maddesinde düzenlenen 'Anayasa aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi' sistemine benzemektedir.

Fransız anayasal sisteminde kabul edilen bu değişiklik, kimileri tarafından, Konsey'in 1971 yılında Anayasa'ya bir temel haklar şartı ithal etmek suretiyle yapmış olduğu 'yargısal ihtilal'in, aradan 40 yıl geçtikten sonra siyasi güçler tarafından da resmen kabul edilmesi olarak yorumlanmaktadır."

Etiketler: Basılı Yayınlar,

Yazdır

« Tüm Haberler