logo tobb logo tobbetu

Kriz Sonrası Dış Ticarette Gündem: Güney - Güney Ticareti Dünya Bankası'nın "Dışa Açıklığı Yönetmek: Kriz Sonrasında Ticaret ve Dışa Açık Büyüme" isimli raporu, TEPAV'da düzenlenen toplantıyla tartışıldı.
Haber resmi
19/09/2011 - Okunma sayısı: 2980

ANKARA - TEPAV'da düzenlenen bir toplantıyla Dünya Bankası (DB)'nın "Dışa Açıklığı Yönetmek: Kriz Sonrasında Ticaret ve Dışa Açık Büyüme" isimli raporu ele alındı. Raporun öne çıkan başlıklarından biri kriz sonrası güney - güney ticaretinin (gelişmekte olan ülkeler arasındaki ticaret) artan önemi oldu.  TEPAV Direktörü Güven Sak, güney-güney ticaretinin, bir hareket alanı oluşturması ve ticaretin devamı açısından olumlu rolüne dikkat çekti. Sak, ancak her zaman bu ticaretin olumlu sonuçlar vermediğini ve Türkiye ekonomisini ileriye taşıyabilecek bir talepten mahrum bırakabileceğini belirtti.

TEPAV'da 19 Eylül 2011 Pazartesi günü düzenlenen toplantının açılışında konuşan Prof. Dr. Sak, Türkiye'nin, Gümrük Birliği süreciyle birlikte son 10 yılda ihraç ettiği ürünlerin teknoloji içeriğini önemli biçimde geliştirdiğine işaret etti. Krizle birlikte ise Avrupa pazarında yaşanan olumsuz gelişmeler sonucu yeni pazarlarda daha düşük teknolojili mallara yönelindiğine değinen Sak, mevcut durumun devam etmesinin Türkiye'nin ihracat yapısındaki gelişme açısından olumsuz etkisine işaret etti. Sak, TEPAV'ın Dicle Kalkınma Ajansı ile geçtiğimiz günlerde tamamladığı proje çerçevesinde analiz edilen Irak pazarında Türkiye'nin en büyük ticaret rakibinin İran olduğunun görüldüğüne dikkat çekti. Güven Sak, "Etrafımızda ortaya çıkan yeni pazarların talep yapısı, kaybettiğimiz talep yapısına hiç uymuyor. Daha düşük teknolojili, temel ihtiyaçlara yönelik bir talebi karşılamaya çalışıyoruz" dedi. Sak, bu çerçevede güney-güney ticaretinin bir hareket alanı olmakla birlikte 10 yıllık bir perspektifte sanayinin gelişmesi açısından olumlu sonuçlar vermeyeceğini kaydetti. Arap Baharı gibi gelişmelerin de bölge ticaretindeki etkisine dikkat çeken Sak, "Bana iç pazarın önemli olduğu bir döneme geçiyoruz gibi geliyor" dedi.

DB: "Korumacılık beklediğimizin altında kaldı"

Sak'ın konuşmasının ardından Ben Shepherd ile birlikte hazırladığı raporun ana mesajlarını katılımcılarla paylaşan Dünya Bankası Dış Ticaret Grup Direktörü Mona Haddad, yaşanan süreçte mali krize ve büyük ticari çöküşe rağmen birçok ülkenin büyüme ve kalkınma için dışa açıklığa bağlı kaldığını ancak kalkınma için dışa açıklığın yönetilebilmesinin de önem taşıdığını söyledi. Krizin yayılmasında ana kanalın ticaret olduğunu ve ülkelerden daha fazla korumacılık beklediklerini belirten Haddad, oysa ana hedefi en çok Çin olan bu önlemlerin belli bir seviyede kaldığını ve Global Trade Alert'in verilerine göre farklı ülkelerde kriz dönemi 300 adet şeffaf olmayan belirsiz koruma tedbiri uygulandığını kaydetti. Haddad, hiçbir ülkede "ihracat odaklı büyüme stratejisi"nin "iç pazar odaklı büyüme stratejisi"ne dönüşmediğini gözlediklerini de belirtti.

Haddad, konuşmasında orta vadede yeni bir ihracata dayalı büyüme stratejisinin ortaya çıkacağını ve büyük ihtimalle güney-güney ticaretinin burada önemli rol oynayacağını ifade etti. Bu konuda bir potansiyelden bahseden Mona Haddad, bu tür ticareti daha çok serbestleştirmeye odaklanılması gerektiğini vurguladı.

Türkiye hakkında değerlendirmede bulunan Dünya Bankası Türkiye Baş Ekonomisti Marina Wes ise Türkiye'nin mali krizden etkileyici bir çıkış yaptığını, ancak büyüme gibi yüksek göstergelerinin yanında giderek artan kısa vadeli sermaye akışlarıyla finanse edilen cari açığının ise önemli bir hassas noktası olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin dış finansmana en çok yapısal alanlarda ihtiyaç duyduğunu düşündüklerini söyleyen Wes, enerji verimliliği, iç tasarrufların artırılması ve ihracatta rekabetçilik konularında yapılması gerekenler olduğunu ekledi. Marina Wes, Dünya Bankası'nın da kısa bir süre içinde bu konuda bir çalışmayı kamuoyuyla paylaşacağını belirtti.

Sayan: "İhracatta çeşitlendirme sürmeli"

TEPAV Girişimcilik Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Serdar Sayan da, konuşmasına Türkiye ekonomisinin dışa açılma süreci hakkında bilgi vererek başladı. Sayan, son olarak küresel krizde Türkiye'nin yaşadığı resesyonun çok daha büyük boyutlu iken resesyondan çıkış performansının etkileyici olduğunu belirtti. Türkiye'nin 2010 yılının ikinci çeyreğinde kriz öncesi gelir düzeyini yakaladığını kaydeden Sayan, büyümedeki hızlı toparlanmanın kaynağına bakıldığında ise önceki dönemlerden farklı bir durumun gözlendiğine dikkat çekti. Serdar Sayan, Türkiye'nin ihracat performansında halen kriz öncesine dönemediğini ve yüksek iç taleple ihracatsız büyüdüğünü söyledi. Diğer yandan Türkiye'nin krize ihracatta çeşitliliğini epey artırdığı bir dönemde girmesinin olumlu rolü üzerinde duran Prof. Dr. Sayan, bu konuda iller bazında yaşanan sıkıntıları örnek göstererek ürün ve pazarda çeşitlendirmenin sürdürülmesinin önemini vurguladı.

Toplantı katılımcılardan gelen soru ve katkıların alınmasının ardından sona erdi.

 

Toplantıda yapılan sunumlara ve söz konusu rapora İngilizce haber üzerinden ulaşmak için tıklayınız.

Yazdır

« Tüm Haberler