logo tobb logo tobbetu

Doğu Akdeniz'deki Enerji, Kıbrıs’ta Diyaloğu Tetikler mi? Uluslararası Kriz Grubu’nun son Kıbrıs raporu, TEPAV’da tartışıldı.
Haber resmi
03/04/2012 - Okunma sayısı: 2713

 

ANKARA – Uluslararası Kriz Grubu (International Crisis Group – ICG) ’nun, Doğu Akdeniz’de süren hidrokarbon çalışmalarının Kıbrıs’ta yeni bir diyalog süreci başlatıp başlatamayacağına ilişkin son raporundan bulgular, TEPAV’da tartışıldı. Rapor, Kıbrıslı Türkleri muhatap almaması ve Türkiye’den beklentilerinin fazla olması gerekçeleriyle eleştirildi.

TEPAV Uluslararası Politikalar Araştırma Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Atilla Eralp’in moderatörlüğünde 3 Nisan 2012 Salı günü düzenlenen toplantıda, ICG Türkiye/Kıbrıs Projesi Direktörü Hugh Pope ile ICG Analisti Didem Akyel “Afrodit’in Hediyesi: Kıbrıs Gazı Yeni bir Diyaloğu Kuvvetlendirir mi? (Aphrodite’s Gift: Can Cypriot Gas Power a New Dialogue?) başlıklı raporun öne çıkan bulgularını katılımcılarla paylaştı. Toplantıya ilgili bakanlıklardan yetkililerin yanı sıra, Türkiye’deki yabancı misyon, basın, siyaset, akademi ve özel sektörden temsilciler katıldı.

Konuşmasında Ada’da Türk askerinin varlığına işaret ederek Kıbrıslı Rumların kendisini çevrelenmiş hissettiğini belirten Pope, Türkiye’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımadığı için Kıbrıslı Rumların Akdeniz üzerindeki haklarını da tanımadığını söyledi. Pope, Doğu Akdeniz’de süren hidrokarbon çalışmalarına ilişkin olarak özetle, ortak yaklaşım yerine tek taraflı adımların süreçten elde edilecek kazancı azaltarak Ada’daki tansiyonu artıracağını söyledi. Pope, bu çerçevede bölgedeki enerji kaynaklarının Ada ekonomisi için önemi üzerinde durdu.

Bazı yönleri katılımcılar tarafından eleştirildi

Toplantıda, Analist Didem Akyel’in de söz konusu çalışmaların gerçekleştirildiği parseller gibi sürecin daha çok teknik boyutları hakkında bilgi verdiği konuşmasının ardından katılımcıların konuya ilişkin soru ve katkıları alındı. Katılımcılardan rapora, Kıbrıslı Türkleri muhatap almadığı ve Türkiye’ye dönük baskısının fazla olduğu yönünde eleştiri geldi. Toplantıda ayrıca, tespit edilen gazın çıkarılması ve transferi noktasında da çeşitli sorunların bulunduğu, gazın taşınmasının maliyetinin büyük olacağı belirtilirken, en az maliyetli yöntem için adres olarak Türkiye’ye işaret edildi.

Rapor, Doğu Akdeniz’de Eylül 2011’de Kıbrıs Rum kesiminin hidrokarbon arama faaliyetleri ile başlayan, ardından TPAO’nun bölgede faaliyete geçmesiyle devam eden süreci, Kıbrıs sorunu çerçevesinde ele alıyor.

Rapor’a ulaşmak için tıklayınız.

Yazdır

« Tüm Haberler