logo tobb logo tobbetu

Türkiye Sanayisi İçin “Davul-Zurnalı” Müzikle Devam mı, Senfoni Zamanı mı? TEPAV’da düzenlenen toplantıda Türkiye sanayisinin son yıllardaki dönüşümü ve önümüzdeki döneme ilişkin öneriler konuşuldu.
Haber resmi
10/05/2013 - Okunma sayısı: 3065

ANKARA - TEPAV ve Dünya Bankası, 10 Mayıs 2013 Cuma günü “Türkiye’de ve Dünyada Sanayi Politikası“ başlıklı bir toplantı düzenledi. Türkiye sanayisinin yüksek teknolojili sofistike üretim ihtiyacının vurgulandığı toplantıda TEPAV Analistlerinden Esen Çağlar’ın “davul-zurnalı” müzik benzetmesine, Dünya Bankası Direktörü Martin Raiser’dan “senfoni” önerili yanıt geldi. Raiser, "Türkiye'nin sanayi örneği bir senfoni hikayesi olabilir. Benim çok sevdiğim tamamlanmayan Franz Schubert'in senfonisini belki Türkiye tamamlayacaktır” dedi.

TEPAV Direktörü Güven Sak’ın konuşmasıyla başlayan toplantıda, Sak, Türkiye, İran ve Rusya’nın 1995-2010 dönemi sanayi yapısındaki değişimi ele alırken, Türkiye’nin ürün sofistikasyonunda diğer iki ülkeyi geride bıraktığını aktardı. Sak, kadın istihdamına ve kadın işgücünün sektörel dağılımına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Ardından TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Bozkurt Aran’ın moderasyonunda geçilen panel kısmında Kalkınma Bakanlığı Sanayi Daire Başkanı Umut Gür, TEPAV Ekonomi Politikaları Analisti Esen Çağlar, The Growth Dialogue İcra Direktörü Danny Leipziger ve Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Kamu Politikaları Profesörü Jan Svejnar birer konuşma yaptı.

“10. Kalkınma Planı, Meclis’e geliyor”

Kalkınma Bakanlığı’ndan Umut Gür, yakında Meclis’e sunulacak 10. Kalkınma Planı'nın hazırlık süreci hakkında bilgi verdi. “Türkiye ara mallara çok bağımlı durumda. Bunların bir kısmını üretebilecek noktaya gelmesi için özel sektörün dikkatini bu alana çekmeye çalışıyoruz” diyen Gür,  2023 hedefleri kapsamında örneğin ihracatta konan 500 milyar dolarlık hedefe ilişkin olarak ise “Bu özel sektörün koyduğu bir hedef. Burada bir anlamda bir bulmaca var. Bazı alanlarda özel sektör ve kamu birbirini gelişmeye zorluyor” şeklinde konuştu. “Durumumuz iyi ama bu hız yeterli mi?” sorusunu yönelten Gür, milli gelir içinde AR-GE payı ile imalat sanayideki teknolojik üretimin ağırlığı ve markalaşmayla fikri mülkiyet haklarındaki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Umut Gür, temel sıkıntının karmaşık yapının büyüdüğü bir ortamda hem Türkiye hem de dünya için mevcut çeşitliliğin ve farklı kurumlar arası koordinasyonun nasıl yönetilmesi gerektiği noktasında olduğunu vurguladı.

“Türkiye ‘tuhaf’ ülke”

TEPAV Analistlerinden Esen Çağlar, Türkiye’nin dünyada en hızlı kentleşen 6. ülke iken beşeri sermaye açısından ilk 5’e giremediğini ve bu ilk 5’te yer alan Angola, Cezayir, Suudi Arabistan, G. Kore ile Malezya arasında eğitim ve yüksek teknolojili ihracat gibi konularda Türkiye’nin ilerisinde olan ülkelerin bulunduğunu vurguladı. Bu resmin “Türkiye’nin tuhaf bir ülke” olduğunu gösterdiğini ifade eden Çağlar, yüksek teknolojili sanayi üretimi için karşımızda 3 şıkkın bulunduğunu aktardı:

“Ya rekabetçi gücü artıracağız ve aynı pazarlara daha çok ihracat yapacağız ya yeni pazarlara gireceğiz ya da yeni ürünler üreteceğiz”.

“Türkiye 2000-2010 dönemi ürün sepetinde önemli bir gelişme sağladı ama son 10 yılda ilginç bir tablo karşımıza çıkıyor. Türkiye yükselen piyasalara girme konusunda başarılı ama ürün sepetini geliştirmede çok başarılı sayılmaz. Oysa Kore,  ikisini de yapıyor” diyen Çağlar, Kalkınma Bakanlığı ve TEPAV’ın 10. Kalkınma Planı çalışması kapsamında hazırladığı raporda ürün sepetini dönüştürme konusunda neler yapılabileceğini ele aldıklarını kaydetti. Çağlar, raporda “kentsel yenilenme ve akıllı sistemler”, “yeşil ekonomi ve yeşil sanayi”, “KOBİ’lerin uluslararası hale getirilmesi” ve “kadınlar için sanayinin daha kapsayıcı hale getirilmesi”nin yatay alanların haricinde başlangıç olacak 4 tema olarak belirlendiğini belirtti.

Esen Çağlar, Türkiye sanayisinde sofistikasyonun sağlanması konusunda müzikten bir örnek vererek “davul-zurnalı” düzensiz yapıdan farklı enstrümanların düzen içinde kaliteli bir müzik oluşturduğu yapıya geçmesinin önemini vurguladı.

“Nüfus avantajı için işgücü lazım”

The Growth Dialogue İcra Direktörü Danny Leipziger ve Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Kamu Politikaları Profesörü Jan Svejnar da Türkiye sanayisine ve 10. Kalkınma Planı kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Leipziger, sanayi için Türkiye’nin nüfus yapısının önemi üzerinde durdu ve şunları söyledi:

“İnsanlar bunu doğal bir avantaj olarak görür ama bunun için insanların işgücü içinde kalması lazım. Oysa Türkiye’de emeklilik yaşı ve kadınların işgücüne katılımı düşük. Diğer bir nokta beceri… Türk sanayisi ve hizmetler sektöründe üretkenlik Almanya’nın yarısı kadar. Tarımda daha da düşük.”

Dünya Bankası: “Tasarruf oranlarına dikkat”

Toplantı, katılımcılardan alınan soruların yanıtlanması ve Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser’ın değerlendirmesinin ardından sona erdi. Raiser, ülkelerin kalkınma süreçlerinin 20 yıl sonrasına odaklanılarak kurgulanması gerektiğini söylerken, Türkiye’deki düşük tasarruf oranlarına dikkati çekti. Dünya Bankası Direktörü, Türkiye'nin sanayi politikaları alanındaki çalışmalarını ise tamamlanmayı bekleyen bir senfoniye benzetti. Çok sevdiğini belirttiği Schubert'in senfonisi ile bir benzetme yapan Raiser, “Belki bu senfoniyi Türkiye tamamlayacaktır. Türkiye, sanayi politikasını belki de bir Türk senfonisi olarak kaydettirecektir" dedi.

Toplantıda yapılan sunumlara İngilizce haber üzerinden ulaşmak için tıklayınız.

Medyada

STAR

Yazdır

« Tüm Haberler