logo tobb logo tobbetu

Balkanlar Türkiye için yeni bir üretim merkezi olabilir mi? Balkan Ülkeleri ile Türkiye Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi araştırma projesi çalıştayı Saraybosna’da  yapıldı.  
Haber resmi
23/07/2015 - Okunma sayısı: 4187

 

Saraybosna - TEPAV ve Bölgesel İşbirliği Konseyi’nin (RCC, Regional Cooperation Council) ortaklaşa yürüttüğü “Balkan Ülkeleri ile Türkiye Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi” araştırma projesinin ilk bulguları 21 Temmuz’da Saraybosna’da gerçekleştirilen bir çalıştay ile katılımcılarla paylaşıldı. Çalıştaya aralarında Türkiye, Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan’ın bulunduğu yedi ülkenin kamu, özel sektör ve akademilerinden paydaşlar katıldı.

RCC’nin ev sahipliğinde gerçekleşen çalıştay RCC Genel Sekreter Yardımcısı Gazmend Turdiu ve TEPAV İcra Direktörü Yardımcısı Esen Çağlar’ın açılış konuşmaları ile başladı.

 

“Bugün Balkanlar dünyaya ürün ihraç etmek yerine gençlerini ihraç ediyor…”

Toplantının ilk oturumu Esen Çağlar’ın yaptığı “Güney Doğu Avrupa ve Türkiye Ekonomilerinde Dönüşüm Dinamikleri” sunumu ile başladı. Balkanların, bugünkü ekonomik yapısında, küresel pazara mal ve hizmet ihracatı yapmak yerine, genç işgücü ihracatı yaptığını vurgulayan Çağlar, bu ülkelerdeki yapısal reform gündemlerinin, bu eğilimi kırabileceğini vurguladı. Çağlar şöyle devam etti: “Son 15 yılda, Doğu Avrupa hızlı bir biçimde gelişti. AB ülkelerinden büyük ölçüde dış yatırım çeken Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde iş yapma maliyetleri de kaçınılmaz olarak hızla arttı. Doğu Avrupa’nın yeni sıçrama alanları aradığı bu dönemde, Balkanlar önemli bir üretim merkezi alternatif olabilir. Balkanların, AB’ye adaylık perspektifiyle birlikte değerlendirildiğinde, Balkan ülkeleri, özellikle yoğun olarak AB pazarına ihracat yapan Türk şirketleri için de önemli fırsatlar sunabilir. İşgücü maliyetlerinin, Türkiye’nin neredeyse yarısı; sanayi arsası fiyatlarının ise Marmara Bölgesindeki OSB’lerin 20’de 1’i kadar olduğunu düşünürsek, fırsatların boyutu hakkında bir fikir edinmeye başlayabiliriz.”

 

“Balkanlar, global hale gelmek isteyen Türk şirketleri için bir sıçrama tahtası olabilir…”

Çalıştayın ikinci oturumunda ise Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle ekonomik ilişkilerinin mevcut durumu tartışıldı. İhracat ve yatırım eğilimlerinin değerlendirildiği bu kısımda, TEPAV Araştırmacısı Timur Kaymaz, Balkanlarda yatırım yapan Türk ve diğer yabancı firmalarla yüz yüze görüşmeler neticesinde ortaya çıkarılan bulguları tartışmaya açtı. 2000’li yıllar sonrasında içinde bulunduğumuz coğrafyada yatırımcı ülke kimliği kazanmaya başlayan Türkiye’nin Balkan ülkelerinde de kayda değer yatırımları olduğu vurgulandı. Bu oturumda önemi vurgulanan bir diğer olumlu gelişme ise, son birkaç yılda Halkbank, Ziraat Bankası, TEB ve BTK gibi Türk bankalarının Balkan ülkelerindeki artan faaliyetleriydi. Bu durumun bölgeye yatırım yapmayı düşünen Türk şirketleri için oldukça önemli bir sinyal olduğunu vurgulayan Kaymaz, bu bankaların yatırımcı açısından geleneksel finansal destek mekanizmalarının ötesinde, ülkelerdeki hem sektörel durum, hem de iş yapma kültürleri hakkında en önemli bilgi kaynağı haline geldiklerini söyledi. Bölgede hali hazırda aktif olan Şişecam, Natron Hayat(Kastamonu Entegre) ve Kürüm Holding gibi önemli Türk yatırımlarının ülkelerin ihracat performansları üzerindeki etkilerinin de incelendiği oturumda, ticaret verisi analizleri doğrultusunda yalnızca bu üç şirketin bile bölge ihracatına 400 milyon dolarlık katkısına dikkat çekildi. Kaymaz, ikili ticaret ilişkileri alanında ise, Türkiye’nin Balkanlara orta teknoloji ağırlıklı ürünler ihraç ederken, Balkanlar’dan ise doğal kaynağa dayalı ürünler ithal etmekte olduğunun altını çizdi. Oturumun soru cevap kısmına katkıda bulunan katılımcılar, ticari ilişkilerinin geliştirilmesinin başlıca ön koşulunun, her iki tarafta da yapısal dönüşüm süreçlerinin hızlı ve etkili adımlar ile canlandırılması ve Türkiye ile Balkanlarda orta ve ileri teknoloji ürün üretim becerilerinin artırılması olduğunu belirttiler.

 

“Tekstil, otomotiv, tarım, enerji gibi alanlarda sayısız fırsatlar var…”

Çalıştayın üçüncün oturumu ise “Balkan Ülkelerindeki İş Fırsatları” sunumu ile başladı. Bölgede gelişme potansiyeli bulunan tekstil, otomotiv ve enerji sektörlerinin dünyada artan önemi ve bu sektörlerde potansiyel gelişme alanlarına dikkat çekildi. Bölgenin geleneksel imalat sanayi sektörlerinden biri olan tekstil alanında, Çin’de üretilen ürünlerin Avrupa pazarındaki payının azalması Balkan ülkeleri için önemli bir fırsat olarak yorumlandı. Otomotiv alanında ise, AB üyelikleri sonrasında önemli birer otomotiv üretim üssü haline gelen Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Romanya gibi ülkelerin tecrübelerinden Balkanlar için çıkarılması gereken dersler tartışıldı. Hem Fiat’ın Sırbistan’da 1 milyar avro üzerindeki yatırım ile kurduğu 500L üretim fabrikası gibi büyük yatırımların, hem de bu büyük yatırımların etrafında kümelenebilecek otomotiv yan sanayi KOBİ’lerin bölge ekonomisinin dönüşümü için önemi vurgulandı. Oturumda son olarak TEPAV Program Yöneticisi Ozan Acar da “Bölgede Enerji Sektörü ve Fırsat Alanları” başlıklı bir sunum yaptı. Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Avrupa’nın enerji güvenliğinde oldukça önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Acar özellikle bölgedeki doğal kaynakların verimli kullanılmasının ve enerji sektöründe doğru Türk yatırımcıların bölgeye çekilmesinin öneminin altını çizdi.

 

“Balkanlardaki yatırım ortamını bir gecede düzeltemeyiz. Ama OSB modeliyle yerel ölçekte mikro yatırım cennetleri kurabiliriz…”

Toplantının dördüncü ve son oturumunda ise Türkiye ile Balkanlar arasındaki ekonomik işbirliğini artırmaya yönelik politika önerileri ve proje fikirleri katılımcılar ile tartışıldı. Bölgenin yatırım atmosferinin an itibariyle rekabetten uzak olduğuna dikkat çeken Çağlar, sözlerine şöyle devam etti: “OECD’nin yaptığı incelemelere göre bölgenin yatırım ortamı 5 puanlık bir skalada yalnızca iki puan alabiliyor. Bunun hızla iyileşmesi gerektiği aşikar. Ancak, ülkelerin tümünü kapsayan, tasarlanması, onaylanması ve uygulanması yıllar alan reformları geliştirmeye başlarken, diğer yandan da pilot projeler ile yatırım ortamının AB ülkelerine denk olduğu mikro-bölgeler yaratılabilir. Örneğin, Bosna Hersek’de tüm ülkenin OECD’den 5/5 alması uzun sürebilir. Ancak, Türkiye’deki OSB modeline benzer kurumsal yapı ile kurulabilecek özel ekonomik bölgeler Balkan ülkelerinin üretim yapısını dönüşmesi için katalizör görevi görebilirler.” Öne çıkan diğer proje fikirleri arasında; bilişim teknolojileri alanında bölge ülkeleri ve Türkiye arasında etkileşimin geliştirilmesi ve ülkeler arası işbirliğinin yanı sıra kalkınma ajansları ile bölge ülkeleri arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi yer aldı. Çalıştaya Trakya Kalkınma Ajansı ve Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ndan katılan yetkililer, bölgelerinde Balkanlar ile halihazırda devam eden işbirliği mekanizmalarını ve gelecek için düşündükleri projeleri anlattılar. Son olarak, Balkanlar girişimcilik ve yenilikçilik ekosisteminin canlandırılması ve Türkiye ekosistemi ile olası işbirliği alanları ve yöntemlerinin tartışıldığı oturumda Türkiye’nin ilk özel kuluçka merkezi Viveka’nın kurucusu Ece İdil Kasap da “Türkiye’nin ve Balkanların Girişimcilik Ekosistemlerini Birbirine Bağlamak” başlıklı bir sunum yaptı. Sunumunda, Kasap, iki tarafın genç girişimcileri arasında bağlantıların sağlanmasının ve güçlendirilmesinin, hem Türkiye hem de Balkanlarda girişimcilik ekosistemlerin canlandırılmasına nasıl katkılar verebileceğini ele aldı. Kasap, başta ortak “start-up weekend” organizasyonları olmak üzere, kısa vadeli adımlar üzerine öneriler sundu.

Çalıştay, paydaşların bulgular hakkındaki genel değerlendirmeleriyle son buldu.

***

“Nihai raporun lansmanı 4 Eylül’de  B-20 Zirvesinde yapılacak…”

TEPAV İcra Direktörü Yardımcısı Esen Çağlar, RCC ile yürütmekte oldukları araştırma projesinin birincil amacının Türk firmaları için Balkanlardaki fırsatları ve Balkan firmaları için de Türkiye’deki fırsatları tanımlamak olduğunu belirtti. Çalışmanın diğer bir amacı ise, Bölgedeki RCC, kamu kurumları, odalar ve sivil toplum kuruluşları için politika önerileri ve somut proje fikirleri geliştirmek olarak belirlendi. Bu çalışmaya özgü geliştirilen metodoloji kapsamında veri analizlerinin ve araştırmalarının yanında, yedi ülkeden 100’ün üstünde paydaşla (karar alıcılar, firmalar ve uzmanlar) yüz-yüze görüşme gerçekleştirildi. 21 Temmuz’da Saraybosna’da gerçekleştirilen bu çalıştayda, çalışmanın ilk bulgularının, paydaşlarla birlikte tartışılması ve sentezlenmesi amaçlandı. Araştırma projesinin nihai raporu ise, 4 Eylül 2015’de Ankara’da gerçekleştirilecek B-20 Zirvesinde tanıtılacak. Hem Türk hem de uluslararası birçok önemli firmanın üst düzey yöneticilerinin katılacağı B20 Zirvesi’nde bu çalışmanın lansmanını yapacak olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade eden RCC Genel Sekreter Yardımcısı Gazmend Turdiu, panelin Türk ve Balkan iş dünyaları ve karar vericileri arasındaki bağların güçlenmesi yolunda önemli bir adım olacağını belirtti.

21 Temmuzda Saraybosna Gerçekleştirilen Sentez Çalıştayında yapılan sunumlara aşağıdaki  linklerden ulaşabilirsiniz.

Yazdır

« Tüm Haberler