logo tobb logo tobbetu

Türkiye'de Ordunun Demokratik Denetimi: Bir Hatırlatma Notu Politika Notu / Ragıp Evren Aydoğan & Asmin Kavas Urul
Haber resmi
11/08/2016 - Okunma sayısı: 2431

Türkiye uzunca bir süredir, farklı bağlamlarda “güvenlik meselesini” konuşuyor.  Aslında tarihimiz ve coğrafyamızın bir dayatması olarak güvenlik meselesi hep bizimle oldu. Bildik bileli dış ya da iç tehditler, genellikle ikisi birden, ülke meselelerin birinci gündem maddesi yapıldı; “güvenlik”  geri kalan nerdeyse her şeye – eğitimden, sağlığa - damgasını vuran, belirleyen, ebedi ve ezeli bir varoluşsal mesele olarak hayatımızı kuşattı. Paradoks o ki,  bu kadar belirleyici olmasına ve o kadar önemsenmesine rağmen bir türlü yeterli güvenliği sağlayamıyoruz.  Muhtelif terör örgütleri büyük kentlerimizde planlı, organize, onlarca can alan eylemler yapabiliyorlar. Sınırlarımızın bir süredir oldukça geçirgen olduğu ortaya çıkıyor. İstihbaratımızın durumunun pek iç açıcı olmadığı ortada. Daha büyük paradoks ise güvenliği sağlamakla görevli kurumların bizatihi kendilerinin bir güvenlik sorunu haline gelmiş olması. Diğerlerini bir kenara bıraksak bile, ortalama 10-15 yılda bir farklı gerekçelerle, emrinde olması gereken hükümete darbe yapmaya çalışan, bazılarında ne yazık ki başarılı olan bir ordumuz var.  Son darbe teşebbüsü ile ilgili olarak, biraz duman dağıldıkça ortaya çıkan bilgiler ışığında,  bu defa da yalnızca ordunun içine sızmış olan bir grup üzerinden tartışma yapılıyor. Böyle bir yaklaşım, meselenin özünü kaçırmak, yapısal değişim gerekliliklerini ikinci plana atmak gibi bir potansiyel taşıyor. Bu durum, konuyu daha ciddi riskleri gündeme getiren bir bilinmeze dönüştürüyor.

Bu kısır ve tehlikeli döngü, bir sarmala dönüşüp bizi Ortadoğu bataklığına çekmeden bu güvenlik sorunsalını nasıl kalıcı ve demokrasi ile tutarlı bir yapıya oturtabiliriz?  Demokrasi dışındaki bütün çözümlerin, aslında sorunları ertelemekten ve ileride yeniden ve daha güçlü ortaya çıkmasını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramadığı toplumların tarihinden çıkacak en önemli ders.  Elbette bunu söylemek, yapmaktan daha kolay. En azından Tanzimat’tan bu yana bir bakıma sancılı ve inişli çıkışlı demokratikleşmenin tarihini bilmeden “güvenlik” meselesini anlamak zor. Kuşkusuz bu toprakların koşullarının ve tarihsel süreçlerin getirdiği karmaşık sorunları anlamak, bu tür meselelerin çözümü için çok elzem, ama şu anda acil bir görevle karşı karşıyayız: Güvenlik sektörümüzü, herhangi bir ciddi güvenlik zaafiyeti oluşturmadan, ya da daha doğrusu oluşan güvenlik zafiyetini kısa sürede gidererek nasıl etkin ve demokrasiye zarar vermeyecek şekilde işler hale getirebiliriz?  Bu yazının amacı Türkiye’nin özellikle son on beş yılında bu konuda yapılan çalışmalar ışığında bunun için öneriler geliştirmek.

Dünyada ordunun demokratik denetimi konusunda oluşmuş standartlar ve iyi uygulamalar biliniyor ve bu konuda Türkiye’de de AB adaylık süreciyle birlikte yapılmış değerli çalışmalar var.  Avrupa Birliği(AB) adaylık süreci bu konuları tabu olmaktan çıkartmış, kamuoyunda tartışılabilir kılmıştır.  Özellikle TESEV’in bugüne kadar yayınlamış olduğu rapor ve araştırmalar bu konuda değerli bir referans oluşturmaktadır. Bu yazıda da ağırlıklı olarak TESEV’in bu konudaki çalışmalarından yararlanılmıştır.

İlk aşamada kendimizi ordunun demokratik denetimi ile sınırlandırıyoruz. Demokratik denetimin sivil denetim kavramından en büyük farkı parlamentoların bu süreçteki rolü ve aşağıda da göreceğiniz gibi ülkemizde bu konuda yapılması gereken birçok düzenleme var.

Yazıyı okumayı kolaylaştırması açısından bir yönetim döngüsü sırası ile ele almaya gayret ettik: Planlama ve karar alma, uygulama ve izleme, denetim ve yargı.  Ayrıca Türkiye’nin AB üyelik süreciyle de ilişkisini kurmaya çalıştık. Elverdiğince de benzeri ülkeler kıyaslamasını yapmaya gayret ettik:

Politika notunun tamamına erişmek için tıklayınız.

Etiketler:

Yazdır

« Tüm Haberler