logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Cumhurbaşkanı seçimi bu anayasa ile kriz çıkartır 19/04/2011 - Okunma sayısı: 2637

 

Mevcut anayasa çerçevesinde yapılacak bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapısal bir istikrarsızlık kaynağı olacaktır.

Türkiye'de sorunları bir garip tartışıyoruz. Her konu amuda kalkmış bir biçimde ortaya atılıyor. İşe düzünden değil, tersinden başlıyoruz. Sonunda tartışma bir türlü normal mecrasında ilerleyemiyor. Konuşuyoruz, konuşuyoruz ama bir arpa boyu yol alamıyoruz. Alın mesela başkanlık sistemi tartışmasını. Bana kalırsa, Türkiye'nin, kimin cumhurbaşkanı olmayı istediğinden bağımsız olarak, bir cumhurbaşkanlığı meselesi vardır. Ama bakın yokmuş gibi yapıyoruz. Peki, başkanlık sistemi tartışması nasıl ayaklarının üzerine oturtulur? Günün istikrar sorusu bence buradadır. Siyasi istikrarın sürdürülebilirliği ve iktisadi istikrar ile de yakından alakalıdır.

İstikrarsızlık üretir

'TEPAV Hukuk Çalışmaları'ndan Dr. Levent Gönenç anayasamızdaki sisteme 'başkanlı parlamenter sistem' diyor. Ortada bir garabet var yani. Ne başkanlık sistemi ne de parlamenter sistem. Ne deve ne de kuş. İkisi bir arada. Mevcut anayasamıza göre yeni cumhurbaşkanını halk doğrudan seçecek. Eğer bir değişiklik olmazsa, 2012 yılında, doğrudan seçimle işbaşına gelecek ilk cumhurbaşkanımızı belirleyeceğiz. Şimdi günün 'doğru' sorusu şudur: Halkın yüzde 51'inin oyunu alarak, seçim meydanlarından çıkacak bir cumhurbaşkanı ile milletin yüzde 38'nin oyunu alarak işbaşına gelecek bir başbakanın birlikte yaşamaları mümkün müdür? Bana kalırsa mümkün değildir. Her gün aralarında bir problem çıkar. Ortada istikrar filan kalmaz. İtişme ve uzlaşma haberlerinden geçilmez olur. Bu anayasa bu haliyle istikrar üretmez. İstikrarsızlık üretir.

Üç tane olasılık var

Peki, ne yapmak lazım? Olasılıklar üç tanedir. Birincisi, cumhurbaşkanını halkın seçmesi fikrinden vazgeçilir. Cumhurbaşkanı yine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından seçilir. Tabii, eğer, her şeyi 'mükemmelen bilen ve de öngören' büyüklerimizi ikna edebilirsek. İkincisi, cumhurbaşkanını halk doğrudan seçer ama bu arada anayasa değişiklikleri ile cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak kendisi konu mankeni haline getirilir. Millet başkanını seçer ama sistemde bir ağırlığı olmaz. Halbuki mevcut sistemimizde astsubayların atama kararnamelerini bile cumhurbaşkanı imzalamaktadır. Buna olsa olsa "Yok artık" denebilir ama öyledir. Böyle kalırsa, seçimle gelen cumhurbaşkanı her imzası için bir bütçe talebinde bulunup, çatır çatır pazarlık edebilir. Sistemimiz son derece uygundur. Üçüncüsü, yine cumhurbaşkanını doğrudan halk seçer ama bu arada bir anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının yetkileri arttırılıp, başbakanın yetkileri azaltılır. Kamu yönetimi sistemi toptan elden geçirilip, yerel yönetimler de güçlendirilir. İşte bu üçüncü seçenekte bir başkanlık sistemi tercihi ortaya çıkabilir.

Yönetimde istikrar amaçsa, şimdilerde, anayasa çalışmalarının başına başkanlık sistemi tartışmasını kendiliğinden eklemek zorundayız. Benim gördüğüm budur. O tartışma olmadan, istikrarı korumak mümkün değildir. Vaziyet beğensek de beğenmesek de böyledir. Vakıa ile kavga edilmez. Ortadaki karışıklığın kaynağını doğru tespit etmekte fayda vardır. Karışıklığı, el birliğiyle bundan beş yıl kadar önce, 'cumhurbaşkanını seçme sürecinde 367'nin sihirli rolü' ve de 'elektronik muhtıra rezaleti' sırasında itişirken yarattık. Ne derler? Dün yediğiniz hurmalar bugün bir yerinizi tırmalar. O gün, günün sıcaklığı içinde, ilerisi düşünülmeden atılmış olan adımlar, bizi bugüne getirmiştir. Mutlaka "Vay be, ne güzel hamle yaptık" diyenler de olmuştur. Ama dünün adımları bugünü bağlamaktadır. Hayat işte böyledir.

Şimdi yapılması gereken ilk iş, Türkiye'nin başkanlık sistemi ile ilgili tartışmayı bir an önce yapmak zorunda olduğunun farkına varmaktır. Öyle ya da böyle, bu konu Türkiye'nin gündeminde olacaktır. Ya cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce tartışacağız ya da sonrasında çıkacak krizleri yönetirken tartışacağız. 2011 seçimleri sonrasında ekonomi ile ilgili zaten yeterince zorluk olacak. Bunlara bir yapısal siyasi istikrarsızlık kaynağı da eklemenin âlemi yoktur. Mevcut anayasa çerçevesinde yapılacak bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapısal bir istikrarsızlık kaynağı olacaktır. İlgililere duyurulur.


Bu köşe yazısı 19.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları