logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Muhammed Yunus artık bir holding sahibi 07/07/2007 - Okunma sayısı: 3676

 

Muhammed Yunus bir fark yarattı. İnsanların yaşamını değiştirdi. Bengaldeş Pakistan'dan ayrıldıktan hemen sonra, halkına yardım etmek, onlarla birlikte olmak için Bengaldeş'e döndü. Sonra cebindeki 27 ABD dolarını, yardım etmek amacıyla, 40 kişiye borç olarak dağıttı. Yunus'un ülkesine dönerken kendi deyimiyle "aklında nasıl yardım edeceğine dair hiçbir fikir olmaması"na rağmen, borç alanların ne iş yapabileceklerine ilişkin fikirleri vardı. Borç olarak verdiği paranın geri gelip gelmeyeceğini de bilmiyordu. Ama yaparak öğrendi. Borç alanlar geri ödüyorlardı. Herkesin birbirini tanıdığı, birbirine kefil olduğu, yakın ilişkilerin egemen olduğu bir ortamda Muhammed Yunus borç verdiği parayı geri alabildiğini gördü. Bunun üzerine iş büyüdü. 1976 yılında 27 ABD doları ve 40 adet "müşteri" ile başlayan serüven bugün 7.5 milyon kişiye verilen krediye ve milyonlarca ABD doları tutarında işlem hacmine ulaştı. Muhammed Yunus bir fikri olduğu için başladığı denemeyi, müşterilerinin yüzde 97'si kadın olan, Bengaldeş'in Grameen Bankası'na dönüştürdü. ABD Başkanı Clinton dahil herkesin konuya ilgisini çekti. Başarılı bir girişimci olduğunu da kanıtladı. Sonunda 2006 yılında Nobel Barış Ödülü'nü de aldı.

İstanbul'a konuk oldu

Muhammed Yunus bu hafta İstanbuldaydı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)ile Milletlerarası Ticaret Odası (ICC)'nin düzenlediği V. Dünya Odalar Kongresi'nin konuklarından biri de Yunus'tu. Doğrusu ya konuk, tam zamanında Türkiye'deydi. Hızlı bir değişim sürecinin içinde olan Türkiye'mizde kazananların hızını kesmeden, kaybedenlere ne yapılabileceğinin tartışılmasının gittikçe önem kazandığı bir dönemde geldi buralara. Bizce Profesör Yunus'un ziyareti bir vesiledir. Müsaadenizle bu ziyaret sırasında, evvelki gün Sayın Muhammed Yunus'u dinlerken, edindiğimiz iki adet izlenimi sizlerle bir paylaşalım.

Birincisi şudur: Profesör Muhammed Yunus bize başka bir iktisatçıyı, üstelik Nobel ödüllü bir başka iktisatçıyı, Amartya Sen'i hatırlattı. Sen, yoksullukla ilgili çalışmalarını aynı topraklara dayalı olarak gerçekleştirmişti. Çalışmaları, yoksulluğun, memlekette herkesi doyuracak kadar gıda maddesi olduğu halde birilerinin ölmek zorunda kalmasının  bir iktisadi sistem problemi olduğunu bize anlatmıştı. Muhammed Yunus ise, yeterli geliri olmadığı için memleket sınırları dahilinde hiç de kıtlığı çekilmeyen gıda maddelerini satın alamayanların problemine pratik bir çözüm getirdi. Mikrokredi sistemi ile o insanlara iş kurabilme, içlerindeki girişimciyi keşfedebilme imkanını getirdi.

İnsanoğlu girişimcidir

Evvelki gün, Yunus, salonda kendini dinlemek için toplanan yüzlerce işadamına yeterli imkan sağlanırsa, dilencilerin nasıl kendi girişimci yeteneklerini geliştirebileceklerini anlatıyordu. Tezi şuydu: Türümüzün temel özelliklerinden biri girişimcilikti. Önemli olan herkesin içindeki bu kabiliyeti kullanabileceği imkanlara kavuşmasıydı. Dilenciler zaten kapı kapı dolaşmıyorlar mıydı? Hangi evden nasıl bir cevap alabileceklerini de bilmiyorlar mıydı? Bu durumda, kapı kapı dolaşıp satış yapmak için yeterli beceriye zaten sahip olmuyorlar mıydı? Programa katılan ve kredilendirilen 90,000 dilenciden, 10,000'i artık  kendini bir işadamı olarak görüyormuş. Yunus, yoksulluğun bireylerin kişisel meselesi olmadığını, bir sistem sorunu olduğunu çok güzel anlatıyordu evvelki gün.

Gelelim ikinci izlenimimize: Muhammed Yunus Nobel Barış Ödülü'nü mikrokredi sisteminin mucidi bir girişimci olarak almıştı. Ama öyle anlaşılıyor ki, artık o mikrokrediye dayalı Grameen Bankası'nın direktörü değil yalnızca. Orayı geçmiş. O artık bir holding sahibi. Bir sosyal girişim holdingi sahibi. Bu izlenimimizi Yunus'a iletince, "İşte yeni kitabımda tam da bunu anlatıyorum" dedi. Kitabı bekletmeden biz izlenimimizi aktaralım.

Sosyal girişimcilik

Telenord ile ortak olarak kurduğu Grameen Phone, bir cep telefonu şirketi. Danone ile birlikte ise, bir yoğurt satış ağı oluşturmuş. Ikea ile birlikte ise bir hastaneler zinciri kurmuş. Ama bu işlerde kâr ana şirkete doğru akmıyor. Onlar mallarını satıyorlar, masraflarını karşılıyorlar. Ama kâr bir biçimde sistemde kalıyor. Danone örneğinde, çocukların beslenme bozukluklarını gidermek için yoğurtların besin içeriğinin zenginleştirilmesine harcanıyor kâr, örneğin. Ikea hastanelerinde ise, normal operasyonlar, normal ücretler karşılığında yapılıyor. Ancak hastanede biriken kaynak yoksulların ücretsiz tedavisine harcanıyor. Hiçbir şey "hayır" işi olarak örgütlenmiyor. Tam tersine her şey piyasaya dayalı olarak yapılıyor. Ama sonunda ortaya çıkan kâr sistemin içinde kalıp, yoksullara doğru aktarılıyor.  İşte Yunus'un yeni icadı galiba bu: Sosyal girişimcilik.

Biz Muhammed Yunus'un yakından incelenmesinin Türkiye'deki dönüşüm sürecinin selameti açısından önem taşıyacağına inanarak toplantı salonundan çıktık. Dünyaya ve türümüze olan güvenimiz arttı.

 

Bu köşe yazısı 07.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları