TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yılın ilk yarısını tamamladık. Türkiye ekonomisindeki gidişatı kısaca değerlendirmekte yarar var. Önce yapısal sorunlarda olumlu yönde bir değişiklik olmadığını vurgulamak gerekiyor. Fazla deşmeye gerek yok; kısaca durum şu: TÜSİAD’ın yayımlamaya başladığı rekabet endeksine göre ilk çeyrekte 2024’ün ilk çeyreğine kıyasla yüzde 8,9 azalmış rekabet gücümüz. 3,2 puanı rakip ülkelere kıyasla işgücü maliyetindeki artıştan kaynaklanıyor. Oysa çalışanların yarıya yakını asgari ücret alıyor. Ezici bir çoğunluk ise asgari ücretin biraz altında(!), asgari ücret düzeyinde ya da onun biraz üzerinde gelir elde ediyor. Oysa asgari ücret Mayıs 2025’te dört kişilik ailenin açlık sınırının yüzde 12 altında, yoksulluk sınırının ise ancak yüzde 27’si düzeyindeydi. Açık ki Türkiye artık bir yol ayrımında; verimliliğini belirgin biçimde artırmadan gidebileceği yer, açlık sınırının altında asgari ücret veren bir ülke olmaktan öte değil.
İSO İmalat PMI’da düşüş 15 aydır kesintisiz sürüyor
Gelelim kısa vadeli gelişmelere. İlk çeyrekte GSYH bir dönem öncesine kıyasla yüzde 1 yükseldi. Ancak özel tüketim ve yatırım harcamaları düştü. Sınırlı büyüme, devletin tüketim harcamalarının ve ihracatın artması, ithalatın azalması sayesinde gerçekleşti. Üretim tarafında ise inşaat katma değeri belirgin biçimde yükseldi, sanayideki artış ise yüzde 0,4 ile oldukça düşük bir düzeyde kaldı. İkinci çeyreğe ilişkin göstergeler, ekonomimizin ilk çeyreğe kıyasla belirgin biçimde yavaşladığına işaret ediyor. Kapasite kullanım oranı ikinci çeyrekte ilk çeyreğe göre daha düşük. Keza önemli bir gösterge olan reel kesim güven endeksi de. Üstelik kritik 100 sınırının altına indi reel kesimin güveni. Üretime ilişkin Nisan ayı verileri mevcut. Üçer aylık ortalamalarla değerlendirince, Nisan ayında sanayide, inşaatta ve hizmetlerde bir dönem öncesine göre negatif büyüme var. İSO imalat sanayi PMI verisi bu ay da düştü. Düşüş 15 aydır kesintisiz sürüyor.
Turpun asıl büyüğü atıl işgücü oranında
İşsizlik oranı hangi tanıma baktığınıza göre değişiyor. Dar tanımlı işsizlik oranı, üçer aylık hareketli ortalamalar incelendiğinde martta yüzde 8,2’ye geriledi. Ama son iki ayda sınırlı da olsa bir artış var. Mayıs itibariyle yüzde 8,3 düzeyinde. Turpun asıl büyüğü atıl işgücü oranında. İş bulma umudunu kaybettikleri için iş aramayanlarla tam zamanlı çalışmayanların, iş teklif edildiğinde çalışmaya hazır olan kısmı işsiz sayısına eklendiğinde elde edilen işsizlik oranı birinci çeyrekte yüzde 28,5 düzeyindeydi. Mayıs’ta yüzde 30,6’ya yükseldi.
Üretim ve istihdam verileri sevimsiz yönde gelişiyor. Özellikle yılın ikinci çeyreği için geçerli bu saptama. Buna karşılık, enflasyon istenildiği ölçüde olmasa da üretime göre daha olumlu yönde hareket ediyor. TÜİK tüketici enflasyonu Mayıs 2024’te yüzde 75,5 düzeyindeydi. Mayıs 2025’te 35,4’e inmiş vaziyette. Bu yazı gün ışığına kavuştuğunda açıklanacak Haziran enflasyonu bu tabloyu fazla değiştirmeyecek gibi görünüyor. İTO’nun açıkladığı aylık artış civarında gelirse, yıllık enflasyon yüzde 35 düzeyinde kalacak. Henüz yıl sonu için hedeflenen düzeyin yakınında olmasa da üst sınır ile uyumlu olduğu söylenebilir. Burada sevimsiz nokta, fiyat belirleme gücü olan reel sektörün bir yıl sonrası (Haziran 2026) için beklediği enflasyonun hala yüksek olması: Yüzde 40.
İlk dört ayın ödemeler dengesi gelişmelerini biliyoruz. Burada çarpıcı gelişme, 19 Mart sonrası önemli miktarda sermaye çıkışı olması. Mart ve Nisan aylarında toplam 24 milyar dolar sermaye kaçmış Türkiye’den. 20 Haziran haftası itibariyle, toplam kredi artış oranı (13 haftalık ortalamaların yıllıklandırılmış artış oranları) enflasyonun altında. Sadece tüketici kredileri enflasyon kadar artmış. Kredi faizleri ise malum; oldukça yüksek. Dolayısıyla hem kredi arzı sınırlı hem de maliyeti yüksek. Sermaye çıkışlarının sürmesi halinde kredi arzının olumsuz etkileneceğini de unutmamak gerekiyor.
Bu köşe yazısı 03.07.2025 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.