The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yaptığı çeşitli açıklamalardan hareketle para politikasının geçen yıl nasıl yürütüldüğü ve biraz zorlarsak, 2007'de nasıl yürütüleceği konusunda da bir fikir sahibi olmak olanaklı. TCMB, 2006 Mayıs-Haziran aylarındaki dalgalanmayı beklenen enflasyonu yükselten bir şok olarak algılamış ve "izlemekte olduğu para politikasına bağlı kalacağını" açıklayıp kendi faiz oranını yükselterek tepki gösterdi. TCMB bunu yaparak toplam iç talep artış hızını düşürmeyi ve dolayısıyla enflasyondaki artışı denetim altına almayı hedefledi. TCMB daha sonra kendi faiz oranını değiştirmeye gerek görmedi, yıl sonuna kadar faiz oranları yeni, daha yüksek, düzeyleri dolayında kaldı. Ekonomi ise üçüncü çeyrekte, yani bu kararların henüz etkili olmasının beklenemediği bir dönemde, biraz yavaşladı. 2006'nın dördüncü çeyreği için ise TCMB tüketimde yavaşlamanın sürdüğü kanısında. Yıl sonu geldiğinde, enflasyonda korkutucu bir sıçrama olmadıysa da 2006 yıl sonu için verilen enflasyon hedefinin epeyce üzerinde kaldı.
TCMB'nin "Aralık Ayı Fiyat Gelişmeleri" raporundaki veriler, TÜFE'nin ithalat yoluyla rekabetin güçlü olmadığı bileşenlerinde (işlenmemiş gıda, hizmetler gibi) fiyat artışlarının gözle görülür biçimde daha yüksek olduğunu gösteriyor. İthalata büyük ölçüde dayalı olan "enerji" kaleminde hızlı fiyat artışı var. Ama bunun nedeni dünya petrol fiyatlarındaki hızlı yükselme.
Yukarıda değindiğim sonuçlar, para politikasının enflasyonu etkilemesinde "döviz kuru yolunun" görece daha önemli olduğu izlenimini veriyor. Yani YTL reel olarak değerlendiği için ithal malları ya da ithal edilen girdiler görece ucuzluyor. Bu tür malların payının önemli olduğu kalemlerde fiyat artışları az oluyor. Bu etkinin zayıf olduğu kalemlerde ise fiyatlar daha hızlı artıyor. Eğer para politikasının enflasyonu etkilemesinde "doğrudan faiz yolu" daha önemli olsaydı, fiyat artışlarının dağılımının bu iki grup mal ve hizmet arasında bu kadar farklı olmaması beklenirdi.
2007'de TCMB'nin stratejisinin "kendi konumunu değiştirmeyerek iktisadi karar birimlerine güven telkin edip, onların davranışlarını değiştirmelerini beklemek" olduğu anlaşılıyor. Bu durumda enflasyonun nasıl hareket edeceği, 2006'da olduğu gibi yine büyük ölçüde (tümüyle değil), YTL'nin yabancı paralar karşısındaki reel değerinin ne yönde ve ne kadar değişeceğine bağlı olacak. Bunu kestirmek de o kadar kolay değil. Bu durumda iktisadi karar alıcıların 2007 yıl sonu enflasyon hedefini bilmelerinin sanıldığı kadar yararı olmayacak gibi görünüyor.
Bu köşe yazısı 18.01.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
N. Murat Ersavcı
10/12/2024
N. Murat Ersavcı
27/03/2024
N. Murat Ersavcı
07/12/2022
N. Murat Ersavcı
06/03/2022
Güven Sak, PhD
26/01/2022