TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bir sanayi politikası çerçevesi  olarak TOBB-BİS Projesi, Filistin tarafında serbest bölge düzenlemesi  yapmak için bazı esneklikler sağlıyor. Bu proje Türkiye'nin bölgedeki  ağırlığını da artırır.
Bu hafta Filistin için önemli  haftalardan biriydi. Sonuçları tartışmalı Annapolis zirvesinden sonra,  Filistin Bağışçılar Konferansı 1996'dan beri en geniş katılımla bu hafta  başında toplandı.
 Yaklaşık 90 ülke uluslararası  kuruluş heyeti bu toplantı için Paris'e geldi. Toplantıda Salam Fayyad  hükümetinin hazırladığı 2008-2010 Filistin Reform ve Kalkınma Planı için  finansman desteği arandı. Bu çerçevede, Filistinliler için 3 yıllık bir  sürede kullanılmak üzere yaklaşık olarak 5.6 milyar dolar yardım  yapıldı. Gelinen noktanın değerlendirmesi nereden baktığınıza bağlı. Bir  yandan, Filistin meselesinin çözümü için ileri yönelik bir adım  atılabilmesi için, Filistin halkında ekonomiye ilişkin bir pozitif  beklentiler süreci yaratmanın önemine ilişkin, artık İsrail'i de içeren,  çok taraflı bir uzlaşmanın olması olumlu. Öte yandan, İsrail meclisine  barış yanlısı bir çoğunluk getiren Oslo sürecinin, Filistin meclisinde  benzer bir çoğunluğa halen sahip olmaması önemli bir engel olmaya aday  gibi görünüyor. İkincinin yarattığı olumsuzluk birincinin önemini  gölgelememeli.
Bu fırsattan istifade, ekimde ilkini  yazıp devamını getirmeye söz verdiğimiz bir konuyu ele alalım.  Hatırlayacaksınız; 17 Ekim'de "Cumhurbaşkanları 9 saati neden Ankara  Forumu'na ayırdı" başlıklı bir yazı yazarak, İsrail, Filistin ve Türkiye  cumhurbaşkanlarının hep birlikte 7. toplantısına katıldıkları Ankara  Forumu'nun nasıl bir süreç olduğunu anlatmıştık. Ankara Forumu, TOBB,  İsrail İmalatçılar Birliği ve de Filistin Odaları Federasyonu'nun bir  araya gelerek oluşturdukları bir iş dünyaları arası diyalog  mekanizmasıydı. Amaç ise barış sürecinde ilerlemek isteyen ülke  liderlerine yardımcı olmak için güven artırıcı adımlar atmaktı. Sivil ve  kişisel değil ama kurumsal bir barış girişimi olduğu için de  değerliydi. 
Balık tutmayı öğretme
 İşte o yazıda bir "arkası yarın"  anonsu da yapmış ve bir dizi soru sormuştuk. Bilmem hâlâ hatırlayanınız  var mı? Siz unutsanız da köşenizin yazarı unutmadı. Bugünün konusu,  Ankara Forumu'nun Erez Sanayi Bölgesi Projesi'dir, efendim. Gerçi  Gazze'de vaziyet nedeniyle şimdi Ankara Forumu, Batı Şeria'daki  Tarkumiya Bölgesi'nde paralel bir organize sanayi bölgesi projesi daha  geliştirmiş durumda ama kavramsal çerçeve yüzde yüz aynı. Bu nedenle  kısaca, ilgili şirketin adıyla, derdimizi TOBB-BİS projesi olarak  özetleyelim. "TOBB'u anladık da BİS nedir" diye soranlar için "Barış  İçin Sanayi"nin baş harflerini de vurgulayalım. Hükümetimizin 1995'ten  beri Filistin Bağışçılar Konferansı'na yaptığı katkıları katlayacak bir  öneri ile bu yılki konferansa katılmış olmasını da dikkate alarak, bir  "balık tutmayı öğretme" projesi olarak TOBB-BİS'i ele alalım  müsaadenizle. Alalım ki ortada bir sürü organize sanayi bölgesi (OSB)  geliştirme projesi olduğu halde bunun farkı da anlaşılsın. Projenin  koordinatörlüğünü yürüten bir taraflı gözlemciden meseleyi dinlemeye  hazır mısınız?
Önce bilmeyenler için kısa bir özetle  başlayalım: Mutasavver Filistin Devleti iki parçadan oluşacak. Gazze ve  Batı Şeria'dan. İkisi arasında ileride Erez-Tarkumiya arasında yer  altından bir yol planlanıyor. Dolayısıyla TOBB-BİS bugünkü haliyle geçiş  noktasının iki tarafında birer OSB inşası fikrine dayanıyor. İleride  denizden Ürdün'e bir güney koridoru haline gelebilecek. Ancak daha işin  en başındayız. Kavramsal çerçeveyi oturtmaya çalışıyoruz. Hayatın her  tür tasarımı şaşkına çevirdiği bir coğrafyadan bahsettiğimizi  unutmayalım. "Hah tamam oldu" derken işe yeniden kaç kere başladık? Bu  birincisi. Türkiye'nin her iki taraf içinde en fazla müsaadeye mazhar  konumunu ise hiç hafife almayalım. (Türkiye'nin bölgedeki ağırlığından  kıvanç duymamak mümkün mü?) Bu da ikincisi. Hayatının 3 yılının önemli  bir bölümünü oralarda geçiren biri olarak, yazarınız bu iki duyguyu da  yakından tanıyor. 
Ekonomi durma noktasında
 Yaklaşık 8 yıl süren Filistin  ayaklanmaları (intifadalar) dönemi ile artan terör saldırılarının  tetiklediği askeri-polisiye önlemler yalnızca saldırganların  yakalanmasına değil, aynı zamanda Filistin'deki iktisadi aktivitenin de  durma noktasına gelmesine neden olmuş durumda. Filistin halkının yüzde  65'i bu nedenle yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 1999'dan 2006'ya  kişi başına milli gelir yaklaşık yüzde 40 küçülerek 1130 dolar  seviyesine gerilemiş durumda. Gazze'de 2005 sonrasında bir barış  nişanesi olarak İsrailli sahiplerinden devralınarak, işletmeye açılan  seralar şimdilerde kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Özellikle  Hamas'ın bu yıl Gazze'de yönetime el koymasından sonra durum daha da  kötü. Özel üretim ve tüketim ile kamu tüketimi en alt düzeyde. Milli  gelir esasen uluslararası bağışların hükümet kanalıyla dağıtımından  oluşuyor. Özel iktisadi aktiviteyi öldüren, gelişmesini engelleyen temel  faktör ise esasen, İsrail'in "güvenlik" önlemleri ile İsrail Filistin  arasındaki ekonomik ilişkileri düzenleyen çerçeve.
TOBB-BİS'in sağladığı ayrıcalık Filistin için geliştirilecek bir  yardım programının Filistinlilere balık tutmayı öğretmesi gerektiğini  vurgularken işe başlamamız gereken nokta işte tam burası. Nitekim  TOBB-BİS bunlarla ilgileniyor. Bir tek OSB kurmak değil hedef, aslında,  Filistin için bir sanayi politikası çerçevesi ortaya koymak. Problemler  görünüş olarak farklı ama nitelik itibariyle aynı sanayi politikası  tasarımı meseleleri. Beğenirsiniz veya beğenmeyebilirsiniz ama ortada  sağlam bir politika demeti var.
 Filistin'de sanayinin gelişmesine  iki temel engel var. Bunlardan ilki, "Oslo süreci" çerçevesinde, İsrail  ve Filistin arasındaki iktisadi ilişkileri düzenleyen Paris Protokolü.  Protokole göre İsrail gümrük ve vergi düzenlemeleri Filistin'i de  bağlıyor. Böylece biri gelişmiş, diğeri gelişmekte olan iki ekonomi için  benzer bir vergileme rejimi uygulanıyor. Filistin tarafında serbest  bölge düzenlemesi yapmak için bir esneklik bulunmuyor. Halbuki bu olayda  TOBB-BİS'i operasyonel hale getirmek için böyle bir esneklik gerekiyor.
İkincisi ise İsrail'in terörü  engellemek için devreye koyduğu tedbirler. Sınır geçişlerinin  öngörülebilir bir düzene sahip olmaması, yollardaki kontrol noktaları ve  Filistin kamyonlarının İsrail içine girmesine engel olan "back-to-back"  düzenlemeleri Filistin'de özel sektörün gelişimini engelliyor, iktisadi  aktiviteyi daraltıyor. İşte TOBB-BİS projesi İsrail tarafında bu  sorunlara çözümler getiriyor. Çözüm getirirken ise İsrail'in güvenlik  endişelerini de dikkate alıyor. İsrail Savunma Bakanlığı  koordinasyonunda yürütülen görüşmeler Filistin bölgelerinde herhangi bir  yerden gelecek kamyonlarla TOBB-BİS tesislerinden gelecek kamyonlar  arasında ayırım yapılması gerekliliği üzerine dayanıyor. TOBB-BİS  OSB'lerinde, bu nedenle bir dizi güvenlik düzenlemesi yapılıyor.
 Buna ek olarak, OSB'ler sınır  bölgesinde kurularak, İsrail'in güçlü lojistik altyapısı ve  limanlarından yararlanma amacı da ön plana çıkarılıyor. Sınır bölgesi,  OSB içindeki özel, dışındaki Filistinli, sınır kapısındaki İsrailli  güvenlik birimleri arasındaki üçlü koordinasyonu da imkân dahiline  sokuyor.
 İsrail tarafındaki meseleleri çözmek  yetmiyor. Paralel olarak Filistin tarafında da bir dizi düzenlemeye  ihtiyaç bulunuyor. Öncelikle buradaki OSB'leri birer serbest bölge  olarak düzenlemek gerekiyor. Serbest bölge denildiğinde gerek vergileme  rejiminde, gerekse kamu hizmetlerine ulaşmada OSB'yi farklılaştırmak  gerekiyor. Türkçe konuşulan, bürokrasi ile ilgili işlemlerin tümünün OSB  içinde halledildiği bir yapıya ihtiyaç bulunuyor. Ama bu elbette  yeterli değil. Aynı zamanda gerekli işçileri eğitmek için bir meslek  yüksekokulu, bölgeye hizmet edecek bir klinik üzerinde de çalışılıyor.
Türkiye için fırsat doğuyor
 Peki kimler bu OSB'lerde  faaliyet gösterebilirler? Elbette her ülkeden her tür yatırımcı. Ancak  Türk yatırımcılar için böyle bir yeniden ihracat (reeksport) bölgesinin  manasını doğru okumak gerekiyor. Bu bölge ABD-İsrail Serbest Ticaret  Anlaşması'na dahil. Bu ne demek? Burada üretilen mallar ABD'ye hiçbir  gümrük vergisine tabi olmadan girebiliyor. Önümüzdeki dönemde Amerikan  Kongresi'ne gelecek "İmar edilen bölgeler fırsatı" (reconstruction  opportunities zones) düzenlemesinden farklı olarak, bu işin bir sınırı  da olmayacak. Aynı imkân Arap ülkeleri için de geçerli. Dünya Filistin'e  yardım etmek için cömert düzenlemeler yapmaya istekli görünüyor. 
 Bağışçılar Konferansı etrafındaki  tartışmalar doğru okunursa ortada Filistin'de ekonomik gelişme için bir  yol bulunması konusunda bir uzlaşma olduğu görülecektir. Buna cevap  bulmak bölgede Türkiye'ye düşer. Bu Türkiye'nin bölgesel ağırlığını  artıracak bir imkân olarak görülmelidir. Türkiye, ortadaki bu imkânı,  sanayiini yeniden yapılandırırken kullanmalıdır. Yapılan iş öncelikle  bizim şirketlerimiz için yararlı olmalı ve bir geçiş dönemi düzenlemesi  anlamına gelmelidir. Şirketlerimizin anavatanda güçlenmesine imkân  sağlamalıdır. Aynı zamanda, Filistin'in ihtiyacına bir cevap olmalı,  Filistinli kardeşlerimize balık tutmayı öğretmeli ve Filistin'de  sanayinin gelişmesi, orta sınıfın güçlenmesi için ilk adımı atmalıdır.  Bu işi o topraklarda gerçekleştirebilecek Türkiye'den başka güvenilir ve  etkin bir "üçüncü taraf" bulmak mümkün değildir. İsrail'in güvenlik  endişelerine ise sürdürülebilir bir cevap bulunmalıdır.
TOBB-BİS projesi ortadaki kocaman bir soruya her tarafın çıkarlarını  bağdaştıran (incentive compatible) bir cevap getirdiği için revaçtadır.  Bu nedenle üç cumhurbaşkanı Ankara'da bir araya gelmiş ve toplam "540  cumhurbaşkanı dakikası"nı bu işe ayırmışlardır.
Bu köşe yazısı 20.12.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.