TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin, bazı olumlu unsurlar barındırsa da, sancılı bir süreç içinde devam edegeldiği bir gerçek. Bununla birlikte Eylül 2020’de II. Karabağ Savaşının Azerbaycan’ın zaferi ile sonuçlanması, Güney Kafkasya’da kalıcı barış için ortaya çıkan tarihi bir fırsat doğurdu. İlişkilerde normalleşmeye yönelik girişimler bağlamında taraflar arasında Özel Temsilciler atandı ve Türkiye adına Büyükelçi (E) Serdar Kılıç, Ermenistan adına ise Parlamento Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan görevlendirildi. Bu çerçevede ilk görüşme, Ocak 2022’de Moskova’da gerçekleştirildi.
İlk turda taraflar, sürecin genel çerçevesi hakkında görüş alışverişinde bulunarak nihai hedefin tam normalleşme olduğu ve bu sürecin ön koşulsuz bir şekilde sürdürüleceği konusunda mutabakata vardılar. İzleyen görüşmelerde de bu mutabakat teyit edildi ve süreç aynı anlayışla devam ettirildi.
Moskova’daki ilk toplantının ardından Özel Temsilciler Viyana’da üç görüşme daha yaptılar. Beşinci tur görüşme ise, 30 Temmuz 2024’te ilk kez doğrudan temas noktası olan Alican/Margara sınır kapısında gerçekleştirildi.
Taraflar arasında karşılıklı güvenin tesisini hedefleyen, aşamalı ve ön koşulsuz şekilde ilerleyen bu süreç çerçevesinde bugüne kadar birçok somut adım atıldığı biliniyor. Bir anlamda, güven arttırıcı önlemler olarak nitelenebilecek çalışmalar sürdürüldü. Bu bağlamda, iki ülke arasında doğrudan uçak seferleri başlatılması ile hava yolu kargo taşımacılığı ile ticaret mümkün oldu. Ayrıca Akyaka/Akhurik demiryolu sınır hattının faaliyete geçirilmesi halinde ihtiyaç duyulacak teknik düzenlemeler de saptandı. İlaveten, tarihi İpekyolu üzerindeki Ani Köprüsü’nün ortak restorasyonu konusunda uzlaşma sağlandı. Ermenistan, resmi devlet siteleri hariç olmak üzere, bu ülkenin Türkiye'deki internet kullanıcılarına uyguladığı erişim engelini de kaldırdı.
Söz konusu görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan konulardan biri de, 1993 tarihinde Ermenistan’ın bir kısım Azerbaycan toprağını işgal etmesi üzerine Türkiye tarafından kapatılan Alican/Margara sınır kapısının, üçüncü ülke vatandaşları ve diplomatik pasaport hamilleri için açılmasının kararlaştırılması oldu. Öte yandan Mart 2025’te Ermenistan hükümeti, Türkiye’nin de olumlu yaklaşımı ile Suriye'ye insani yardım göndermek amacıyla (21-31 Mart) söz konusu Sınır Kapısı'nı geçici olarak açtı. Bu süreçte, Ermenistan'dan gelen yardım konvoyları Türkiye üzerinden Suriye'ye ulaştı. Kapının sürekli açılabilmesi için Türkiye tarafında hazırlık çalışmalarının tamamlanmakta olduğu da bir gerçek.
Bu bağlamda, TEPAV’ın yakın zamanda sahada yaptığı araştırmalardan, sınırın sürekli açılmasının ciddi ekonomik fırsatlar doğuracağı ve başta Ermenistan olmak üzere, ülkemizin sınır bölgelerindeki yerel paydaşlara da büyük yarar sağlayacağı anlaşılmakta. Örneğin, her yıl Ermenistan’ı ziyaret eden yabancı turistler için Van, Kars gibi illerimizdeki Ermeni tarihi kalıntılarının erişebilir olmasının yaratacağı hareketliliğin gelişime katkısı belirginlik kazanmakta. Kaldı ki, PKK terör örgütünün 12 Mayıs 2025’te kendini feshetme ve silah bırakma kararı almasının da bölgedeki huzur ve güvenlik ortamına olumlu katkı sağlaması ve turizm amaçlı ziyaretleri hızlandırarak ekonomiye artı etki yapması beklenmekte.
Öte yandan, Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşmenin aslında ikili alanda yürüyen bir süreç olduğu ve çok taraflı bir müzakere içermediği zaman zaman vurgulanıyor. Bununla birlikte sınır kapısının açılması konusunda Azerbaycan tarafının bazı endişeleri olduğu da biliniyor. Nitekim Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin uzun yıllardır gergin olması, Türkiye’nin tam normalleşmenin sağlanması görüşmelerini dikkatli ve bölge dinamiklerini gözeten bir yaklaşımla yürütmesini de gerekli kılıyor. Bu çerçevede ülkemiz, sürecin başlangıcından itibaren olduğu gibi, Azerbaycan ile yakın eşgüdüm içinde hareket etmeyi sürdürüyor. Ayrıca, Güney Kafkasya’daki ulaştırma koridorlarının yeniden şekillenmesi bağlamında, Zengezur Koridoru’na ilişkin tartışmalar da, Türkiye-Ermenistan normalleşmesini etkileyen stratejik unsurlardan birisi olarak görülüyor. İran’ın bu projeye ilişkin bazı çekinceleri ve Rusya’nın pragmatik yaklaşımı, sürecin bölgesel aktörlerin dengelerini gözeten bir anlayışla yürütülmesini de gerektirebiliyor.
Ancak, dikkate alınması gereken bir başka husus, dünyanın çeşitli ülkelerinde ve özellikle ABD’deki Ermeni diasporasının, Paşinyan Hükümetinin normalleşmeye yönelik çalışmalarını baltalamaya çalıştığı ve Türkiye’ye karşı bilinen asılsız ve olumsuz iddialarını sürdürdüğü gerçeğidir. Ayrıca Ermenistan anayasasındaki bazı maddelerin, Azerbaycan-Ermenistan arasında birkaç ay önce üzerinde mutabakata varılan barış anlaşmasının ruhuna ve lafzına uygun olarak değiştirilmesinin, Azerbaycan tarafının bir ön koşulu olduğu da biliniyor.
Nihayetinde, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin, yalnızca iki ülke arasında değil, Güney Kafkasya’nın geleceği açısından da kritik bir eşik olduğu kabul edilmeli. Bunun başarısı; Azerbaycan ile eşgüdüm içinde hareket edilmesine, bölgesel dengelere hassasiyet gösterilmesine bağlı görünüyor. İçinde bulunduğumuz dönemde uluslararası konjonktürün gelişmelere daha ne kadar süreyle müsait bir ortam sunacağı bilinmezken diplomatlarımızın başarılı çalışmaları ve Azerbaycan’ın güçlü desteği ile sonuca tez elden ulaşılması büyük önem taşımaktadır.