The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
TEPAV’ın seçim sistemine ilişkin raporunun açıklandığı toplantıda biraraya gelen akademisyenler, uygulamadaki sorunların nasıl çözüleceğini tartıştı.
ANKARA - Siyasetçiler yeni anayasa konusunda görüşmelere başlarken, bu konudaki tartışmalarda öne çıkan yüzde 10 barajı gibi seçim sistemine ilişkin sorunlar TEPAV’da düzenlenen bir toplantıyla akademisyenlerce ele alındı.
TEPAV’da, 18 Ekim 2011 Salı günü düzenlenen toplantıyla, “Mevcut Seçim Sisteminin İyileştirilmesine Yönelik Sayısal Analizler ve Politika Önerileri” başlıklı rapor kamuoyuyla paylaşıldı. Ankara Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Türkmen Göksel ile Yrd. Doç. Dr. Yetkin Çınar’ın hazırladığı çalışma ışığında Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ile Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in konuşmacı olduğu bir panelle seçim sistemindeki sorunlar çözüm önerileriyle birlikte tartışıldı.
Toplantının açılışında konuşan TEPAV Direktörü Güven Sak, anayasa gündemine ilişkin olarak “Birlikte nasıl yaşayacağımıza karar vereceğimiz önemli bir dönemeçteyiz. Rahmetli Gündüz Aktan’ın deyişiyle ‘ben naif bir iktisatçı olarak’ bu süreçte müzakere ortamının geliştirilebileceğini düşünüyorum” dedi.
Raporda, baraj için “yüzde 4 ve altı” istendi
Sak’ın TEPAV’da bu konuda süren çalışmaların ilk çıktılarından biri olarak işaret ettiği “Mevcut Seçim Sisteminin İyileştirilmesine Yönelik Sayısal Analizler ve Politika Önerileri” başlıklı çalışma ise Yetkin Çınar’ın sunumuyla katılımcılarla paylaşıldı. Yüzde 10 barajının yüzde 4’e veya altına düşürülmesi ile bölgesel milletvekili tahsisinde daha adaletli bir yöntem belirlenmesinin önerildiği çalışmada, öne çıkan tespitler şunlar oldu:
* “Sistemde oy-sandalye-güç sapmaları bulunmakta;
* Yüksek bir barajın sürdürülmesi ‘niceliksel adalet’in yanı sıra ‘niteliksel adalet’i de bozuyor;
* Türkiye’de seçimler Avrupa’ya göre temsilde adalet anlamında zayıf görüntü vermekte;
* Türkiye’de seçim bölgeleri arasında 1 oyun değeri açısından önemli dengesizlikler mevcut.”
Türkiye’de oran çok yüksek
Sunumun ardından geçilen paneli yöneten TEPAV Hukuk Çalışmaları Enstitüsü’nden Doç. Dr. Levent Gönenç, özellikle seçim barajı konusunun 12 Eylül’ün bir “armağanı” olarak Türkiye’nin yıllardır tartıştığı bir mesele olduğunu, bunu uygulayan başka ülkeler olsa da Türkiye’deki oranın oldukça yüksek olduğunu belirtti. “Yüzde 10 gibi bir tercih hiçbir Avrupa Parlamentosu’na üye ülkede karşımıza çıkmıyor” diyen Gönenç, sorunun kaynağı olarak işaret ettiği Anayasa’daki “Seçim kanunları, temsilde adalet yönetimde istikrar ilkeleri bağdaştırılacak şeklinde düzenlenir” hükmüne yeni Anayasa’da yer verilmemesi gerektiğini kaydetti. Gönenç ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin baraj uygulamasını geçmişte tercihini kendince “yönetimde istikrar”dan yana kullanarak iptal etmediğini hatırlattı.
Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ise Anayasa Mahkemesi’nin kararında Kürtler’in Meclis’te temsilinin engellenmesi isteğinin etkili olduğunu savunurken, çoğulculuk için barajın kaldırılmasıyla ortaya çıkacak parçalanmışlık problemine karşı da seçim bölgelerinin daraltılmasını önerdi. Gürsel, “Diyelim barajı yüzde 4 yaptınız, bu kez bu çizgiye siyasal tahakküm etme zemini hazırlar ve çoğulculuğu önlersiniz. Aslında birinci tercihi farklı olan seçmen şu anda olduğu gibi baraj altı kalma riskine karşı başka partiye oy verecek, stratejik oy kullanacaktır” diye konuştu.
90’lara dönme endişesi…
Prof. Dr. Gürsel, şöyle devam etti:
“Barajı kaldırıp başka bir şeyi değiştirmezseniz Türkiye 1990’lara geri döner. Bu çok güçlü bir argüman. Parti hükümeti istikrar mı demek? Nimetlerini de gördük açıkçası. Ama bunun sınırları var: 2002 bunun iyi bir göstergesi, yüzde 34’le de tek parti iktidarı iyi midir sorusu son derece meşru bir soru. Belli bir çıtanın altında da bizim parti hükümetini kabul etmememiz gerekiyor. Yüzde 40 sanki uygun, tartışılabilir.”
Seçmene iki kez sandığa gitme hakkı verilmesi gerektiğini de savunan Gürsel, seçim sistemi reformu için öncelikle mevcut sistemin aksaklıklarını giderecek bir yaklaşım gerektiğini ekledi.
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu da izlenen uygulama sonucu bugün parlamentoda parçalanmışlığın kalktığı, etkili parti sayısının ikiye indiği ve davranışı tamamen değişen seçmenin stratejik oy kullandığını söyledi. “Bizim seçmen de yanıla ede öğrendi ki bir-iki partiye oy verirse bunun karşılığını görüyor. Başkalarına oy vermiyor, stratejik oy kullanıyor. Bu sistemi 20 yıl daha kullanırsanız parlamentoda iki partiden ibaret bir parlamento kurabilirsiniz” diyen Kalaycıoğlu, anayasa sürecinde öncelikle bir demokrasi algısının varlığına ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.
“Asıl soru: Demokrasi mi, güçlü yumruk mu?”
Kalaycıoğlu, demokrasinin olduğu yerde koalisyondan kaçılamayacağını vurgularken, “Türkiye’deki problem etkin, etkili, güçlü yönetimse bunun demokrasiyle ilgisi yok. Amacınız buysa birini seçersiniz, o sizi güçlü yumrukla yönetir. Demokrasi bir yaşam biçimi, onu seçecekseniz yönetimin garantisi yok. Zaman zaman kaos olacak, iyi yönetilmeyeceksiniz” dedi.
Sistemde sadece stratejik oy atan seçmenin birinci tercihleriyle hareket edildiğinde ülkede ayrım, gerilim ve çatışma doğduğunu dile getiren Profesör Kalaycıoğlu, şunları da ifade etti:
“Oysa seçmenin ikinci-üçüncü tercihi oldu mu siyasetçiler kendilerini ayarlayıp başka türlü düşünen seçmeni kucaklayacak bir davranış içine girecektir. Şu an birinci tercihler üzerinden gidiyoruz, müthiş bir gerilim içindeyiz. Böyle bir sistem içinde kalmak zorunda değiliz. Sistemi hafif iyileştirerek bir noktaya varamayız, sistemi terk etmeliyiz.”