5. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu

Sanayi Politikasının Yönetişimi

27-28 Ocak 2011, Ankara



5. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu'nun Bildiri Kitabı Çıktı

"Sanayi Politikasının Yönetişimi" teması altında ODTÜ Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı (KBAM) işbirliğinde düzenlenen sempozyumun bildiri kitabı çıktı. Kitap, "sanayi politikasının yönetişimi" teması altında iki gün süren sempozyumda "ticaret ve sanayi politikası", "yerel sınai kalkınma", "teşvik sistemi", "finansmana erişim", "devlet yardımları", "özel ekonomik bölgeler" ve "kümelenme" gibi konularda yapılan sunum ve tartışmalardan oluşuyor.

5. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, yurtiçi ve yurtdışından alanın akademi, kamu, özel sektör ile sivil toplum kesiminden uzman ve temsilcilerini biraraya getirmişti. Türkiye gibi büyük ve karmaşık ekonomiye yapıya sahip bir ülke için çok boyutlu bir konu olan "sanayi politikasının yönetişimi" teması, sempozyumda aktif katılımla ve çok boyutlu olarak ele alınmıştı.

TEPAV tarafından düzenlenen ve alanında Türkiye'nin önde gelen tartışma platformlarından biri haline gelen "Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumları"nın beşincisinde sunulan bildiri ve yapılan tartışmalara bu kitapta ulaşmak mümkün.



5. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu
"Sanayi Politikasının Yönetişimi"
TEPAV
2011


5. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu Düzenlendi

5. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, TEPAV ve ODTÜ Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Merkezi (KBAM) işbirliğiyle 27-28 Ocak 2011 tarihlerinde Ankara’da düzenlendi. "Sanayi Politikasının Yönetişimi" temalı sempozyum, alanın yerelden ve merkezden uygulayıcılarını, ilgili yerli/yabancı akademisyenleri ve özel sektörden temsilcileri bir araya getirdi.

Sempozyum'un 27 Ocak 2011 Perşembe günü gerçekleştirilen oturumlarında ağırlıklı olarak bölgesel kalkınma ajanslarında gelinen nokta, bir süre önce açıklanan sanayi stratejisi belgesinin bölgesel kalkınma boyutu, eski teşvik sisteminin değerlendirmesi ve yaklaşık 1.5 yıldır uygulamada olan bölgesel ve sektörel teşvikler tartışıldı.

Açılışta konuşan TEPAV Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, bölgesel kalkınma konusunda Türkiye'nin tecrübenin tam ortasında bulunduğunu ve kalkınma ajanslarıyla başlayan deneyimin devrim niteliğinde olduğunu belirtti. Sak, "Bunları tam olarak nasıl kullanacağımızı biz de bilmiyoruz. Seçim dönemi para dağıtma yöntemlerinden diyen var ama ben o kanaatte değilim. Ajanslardaki heyecanı da görünce sürecin doğru yolda ilerleyeceğine inancım artıyor. Yapa yapa öğreneceğiz" dedi. Kalkınma ajanslarının bölge planları hazırlama sürecinde olduğunu hatırlatan Sak, bu ajanslara tek tek bakarken çevreleriyle ve birbirleriyle ilişki kurulmasına ihtiyaç olduğunu da vurguladı. Sak, sanayi ve ticaret odalarının ajanslara sahip çıkması gerektiği mesajı verdi.

Sak, daha sonra gerçekleştirilen tartışma bölümünde sanayi stratejisinde bölgesel kalkınma bileşeni olmadığı noktasına katılmadığını, yatay alanlarda bölgesel kalkınma unsurunun bulunmasının konunun düşünülmeye başlanmış olması adına sevindirici olduğunu söyledi.

"Sanayi Politikası ve Bölgesel Kalkınma" konulu açılış oturumunun başkanlığını üstlenen ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayda Eraydın ise, bölgesel gelişmişlik sağlanması, bölgesel farklılıkların azaltılması ve az gelişmiş bölgelere dinamizm kazandırılması gibi konulardaki arayışların yeni olmadığını ancak hazırlanan tüm plan ve programlara rağmen halen çözüm bekleyen sorunlar bulunduğunu belirtti.

Sürecin siyasileşme riskine karşı dikkat

Dünya Bankası Kıdemli Ekonomisti Thomas Farole de sanayi politikası yönetişiminde dikkat edilmesi gereken bazı noktalara işaret etti. Yoğunlaşılacak sektörlerin seçiminin önemli olduğunu ancak "en iyi sektör" diye bir şeyin olmadığını belirten Farole, bu noktada çok sayıda sektörün sürece katılmasını ve sınıflandırmaya gidilmesini önerdi. Farole, sektör ve bölgelere hangi hükümlere göre yardım edileceği konusunda şeffaf ve demokratik, yapılanların izlenip değerlendirmesinde ise bağımsız mekanizmaların kurulması gerektiğini vurguladı. Farole ayrıca, bölgesel politikalarla sanayi politikalarının zamanla siyasileşebildiğine karşı da uyardı. Avrupa Birliği (AB)'nin de bu anlamda Barca Raporu ile reform süreci yaşadığına işaret eden Farole, Birliğk'in çok katmanlı yönetişim, reel koalisyonlar ve demokrasi, bölgelerde aşağıdan yukarıya deneyim ile yerel aktörlerin harekete geçirilmesi gibi kilit hususlar belirlediğini anlattı.

Yerel fikirlerden politikalar yaratmalıyız

Birmingham Üniversitesi'nden Prof. Dr. Michael Taylor ise, İngiltere ve Avusturalya'daki deneyimleri paylaştığı konuşmasında yerelden çıkacak fikirlerden politikalar yaratmanın önemi üzerinde durdu. Teorilerin uygulamaya geçişinde politik süreçte yaşanan sıkıntılardan bahseden Taylor, bu çerçevede danışmanlık almaktan ziyade yerelde yapılacak tartışma ve forumların önemli olduğunu belirtti. Taylor, yine yerelde iş yapma konusunda hizmet ve sermaye destekleri verilmesini, iş forumlarıyla ilişkilerin geliştirilmesini önerdi. Taylor, İngiltere'deki kümelenme politikasının bölgesel politika açısından yararlı olduğunu ve çalışmada sona gelindiğini de anlattı.

Toplantının öğleden sonraki kısmında çok kuruluşlu gruplara ilişkin bir analiz yapan ODTÜ'den Prof. Dr. Metin Durgut, gelişmekte olan ülkelerle ilgili bazı değerlendirmelerde de bulundu. Bu ülkelerde ekonomilerin çeşitliliğe geçerek büyüdüğünü, ekonomik gelişme için kamu politikalarının önemini koruduğunu, teknolojik ve inovasyon yeteneği geliştirme konularının yine politika hedeflerinin başında yer aldığını belirten Durgut; yerel yeteneğin geliştirilmesi ve yerel kalkınmada bölgesel sistemlerin önem kazandığını sözlerine ekledi.

Ankara Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Nuri Yavan ise, Türkiye'de 1998-2008 döneminde yatırımlara verilen teşviklerin yüzde 60'ının gerçekleştirilirken, yüzde 20-25'inin fire vererek "yatırım çöplüğü"ne gittiğini söyledi. Teşvik belgelerinin yüzde 80'inin Marmara Bölgesi'nde kullanıldığını belirten Yavan, bunların az gelişmiş bölgelere ulaştırılması hedefinin gerçekleşmediğini ifade etti. Yavan, 2009 yılında uygulamaya konan yeni teşvik sisteminin de eksikliklerinden bahsetti. Yavan, örneğin sektörel kümelenmeyi desteklemeyi öngörmesine karşın sistemde bazı sektörlere verilen teşviklerin kümelenmenin olduğu illere değil ülke geneline dönük olmasını eleştirdi. Sürece siyasi kaygılarla müdahale riskinden de bahseden Yavan, bir süre önce sisteme dahil edilen sektörlerin bunun bir örneği olması endişesi taşıdığını belirtti. Yavan ayrıca, teşvikler için bir izleme mekanizmasının kurulmasının önemini vurguladı.

Kalkınma ajansları politika belirlemede ortak olacak

Teşviklerin tek başına sanayileşme için yeterli olmadığını söyleyen Hazine Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Feridun Bilgin de yeni sistemin süreç içinde eksiklerinin tamamlandığını anlattı. Bilgin, bu kapsamda beşinci bölge oluşturulmasını tartıştıklarını kaydetti. Bölgelerin teşviklerden yararlanma ölçütünde 2001 yılı sosyo ekonomik gelişmişlik endeksinin kullanılmasının eleştirildiğini ancak elde daha yeni veri bulunmadığını söyleyen Bilgin, ancak bunun için bir çalışma yapıldığını da söyledi. Bilgin, sistemin izlenmesi noktasında ise Müsteşarlık'ta bir birim oluşturulduğunu ve birimin görevleri arasında teşvik uygulayan kurumlar ile verilen teşviklerin sonuçlarını izlemek olduğunu bildirdi. Sisteme getirilen eleştirilerden bölge bazlı oluşunun AB uyumu gereği olduğunu vurgulayan Bilgin, ilçe bazlı taleplerin olduğunu ancak böyle bir durumda yatırımcının Orta Anadolu'nun doğusuna yönlendirilmesinin mümkün olamayacağını belirtti. Bilgin, kalkınma ajanslarının önümüzdeki dönem politika belirlemede ortak olacağını ve uygulama içine sokulacağını sözlerine ekledi.

Merkezi denetim illüzyonuyla yerelleşme çabası...

Günün sonunda genel bir değerlendirme yapan ODTÜ'den Prof. Dr. İlhan Tekeli, tartışmalarda bölgesel kalkınma için bir yandan adem-i merkeziyetçi yönetim biçimi desteklenirken, diğer yandan bu yapının merkezi/tek merkezden denetlenmesine ihtiyaç duyulmasını bir "illüzyon" olarak niteledi. Eşitsiz büyümeye karşı kürek çekme çabasının olduğundan bahseden Tekeli, başarısızlığa mahkum olmamak için daha mütevazı hedefler konup konamayacağını sorguladı. Tekeli ayrıca, mükemmel bir teşvik sistemi oluşturmanın mümkün olmadığına ancak yeni teşvik sisteminin bir öncekinden ileri olduğuna değindi. Kümelenme konusunda da mitleşmiş bir durum olduğundan bahseden Tekeli, kümelerin belli koşullarda başarısız sonuçlar verdiğini ve tartışılması gerekenin ne tür kümeler oluşturulması gerektiği olduğunu belirtti.

TEPAV'ın ODTÜ Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Merkezi (KBAM) işbirliğiyle düzenlediği sempozyumun ikinci ve son günü, bölgesel sanayi politikası aracı olarak organize sanayi bölgeleri (OSB'ler) ve teknokentlerin gelişimiyle mevcut sorunları hakkında değerlendirmelerle başladı. Sempozyum, kavram karmaşası süren "kümeler" ile kümelenme politikasında önümüzdeki dönem etkili olması öngörülen bölgesel kalkınma ajanslarının yapılanma sürecinin ele alındığı sunumlarla devam etti.

Etkileri analiz edilemiyor, yerelle uyum önemli

Sempozyum'da organize sanayi bölgeleri (OSB'ler)'ne ilişkin sunum yapan TEPAV Ekonomi Politikaları Analisti Esen Çağlar, bu bölgelerin artık sadece "sanayi parkı" özelliği taşımayıp, verdikleri hizmetlerle daha entegre ve karma yapılar olarak karşımıza çıktığını anlattı. Türkiye'de özellikle 90'larda hızla ülke geneline yayılan OSB'lerin 820 bin kişilik istihdam sağladığını söyleyen Çağlar, bu rakamın tam kapasite çalışma halinde 1.8 milyona çıkacağına dikkat çekti. Çağlar, OSB'lerin 40 yıl boyunca kanunu olmadan faaliyet gösterdiğini ve şu anda da yasal düzenlemelere devam edildiğini söyledi. Çağlar, süreçte OSB içi ile dışı arasındaki teşvik farkının sıfırlanmakta olduğunu ve burada kamunun bir karar vermesi gerektiğine de değindi. Neredeyse her ilde artık bir OSB olduğunu ancak bu yapıların etkileri konusunda elde fazla veri bulunmadığını belirten Çağlar, "Geçen yıl DPT bir çalışma yaptı, ancak rejimin temel amaçları belirsiz olduğundan gerçek etkiyi de analiz etmek zor" dedi. Çağlar ayrıca, bölgelerin yerel paydaşlarla arasında külfet ve menfaat ilişkisi olduğunu, burada denge kurmanın uyum açısından önem taşıdığını anlattı.

Konuya katkıda bulunan OSB Derneği Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncer ise, siyasi gerekçelerle kurulan bölgeler dışında OSB'lerin kümelenme açısından önemli örnekler olduğunu ancak yarattıkları istihdamın büyüklüğüne karşı sanayi stratejisi belgesinde yer almadıklarını belirtti. Tuncer, OSB'lerin yönetim sorunlarına ve yatırımları konusundaki denetim eksikliğine de değindi.

ODTÜ Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Canan Çilingir de, yeterli verinin paylaşılmaması nedeniyle bu bölgelerin etkisinin incelenemediğini ancak "hissedilen ve zannedilen" yararların bulunduğunu söyledi. Teknokentlerin aynı biçimde kurulmadığı gibi aynı sonucu da vermediğini belirten Çilingir, modele olumlu yaklaşımların yanında bunları "ileri teknoloji fantezileri" olarak niteleyenler olduğunu ifade etti. Çilingir ayrıca, teknokentlerde de teşvikleri içeren yasal değişikliklerin Meclis gündeminde olduğunu, ancak bu yapılarda teşviklerin tek çekici faktör olmadığını ve araştırmacılara yakınlığın büyük önem taşıdığını anlattı.

Toplantının öğleden sonraki "Kümelenme Politikası ve Yönetişim" konulu oturumunda konuşan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Program Uzmanı ve Danışmanı Murat Gürsoy, kümelenme konusunda süren kavram karmaşasından bahsetti. 2001 yılından bu yana halen kavramın anlamından rekabetçiliğin nasıl sağlanacağı noktasına doğru yol alınamadığını vurgulayan Gürsoy, bu yapılara ilişkin devletin pozisyonunun merak edildiğini söyledi. Gürsoy, sürecin tetiklenmesi ihtiyacının altını çizdi ve burada küme dostu desteklerin gerektiğine işaret etti.

DPT, ajanslarla kurulan diyalogdan ümitli

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Bölgesel Rekabet Edebilirlik Dairesi Başkanı Serkan Valandova ise, "Bir strateji bolluğu söz konusu ve hep katılımcılıktan bahsetsek de performansımızdan çoğu zaman biz de çok memnun olmuyoruz. Ancak şimdi politika diyaloğunu doğru uygulama şansı görüyoruz" şeklinde konuştu. Valandova, kümelenmede yönetişim yapısını ortaya koyacak bir çalışmayı kısa süre içinde açıklayacaklarını kaydetti.

Kalkınma ajanslarının da deneyimlerini paylaştığı sempozyumda konuşan İzmir Kalkınma Ajansı'ndan Çetin Haşar, bölgedeki kümeleri nasıl destekleyeceklerini tasarlama aşamasında olduklarını belirtti. Bölgede yoğunlaşma gösteren 14 sektör belirlediklerini söyleyen Haşar, "Güncel istatistiki verilere dayanan analiz çalışması ve bölgedeki kilit aktörler ile görüşmeleri içeren saha araştırması temelinde detaylı saptamaların yapıldığı çalışma sonucunda potansiyel sektör kümelerinden ilk ikisi 'endüstriyel havalandırma iklimlendirme ve soğutma' ile 'işlenmiş meyve - sebze' sektörleri oldu" dedi. Haşar, son olarak bu kümelerin yol haritalarını oluşturduklarını kaydetti. Haşar, çalışmalarda önemli kısmı sivil toplum ve üniversitelerden oluşan 38 üyeli kümelenme komitesinin destek verdiğini ifade etti.

DPT Müsteşar Yardımcısı Ahmet Yaman da, kalkınma ajanslarının bölgesel ve sektörel boyutu bulunan yeni teşvik sisteminin oluşturulması sürecine çok katkı veremediğini ancak özel politika tasarımı konusunda ajansların bundan sonraki katkılarını artırma niyetinde olduklarını söyledi. Yaman, şöyle devam etti:

"Ajanslar kümelenme yönetişiminde önemli rol üstlenecek. Şu an faaliyetteler. Asgari insan kaynağı ihtiyaçlarını giderdiler. Biraz da bizim zorlamamızla bölge planları yaparak proje desteklerini uygulamaya geçtiler. Planlar beklediğimiz standartta değil ama önemli olan bu süreci işletmeleriydi. 600 milyona yakın kaynak kullandırabilecek duruma geldiler. Bir kısmı kullandırmaya da başladı. 7 bin proje başvurusu alındı, yenileri de gelmeye devam ediyor. Bunlardan seçilen 1.000 civarında proje ise uygulama aşamasında. Burada kaynak israfına neden olmamak için dikkatli olmalıyız. Bu süreci yönetebilmek için yakın diyalog gerekli."

Kümelenme için kıstas koymak gerek

Tartışmalara ilişkin genel bir değerlendirme yapan TEPAV Yönetişim Etütleri Direktörü Emin Dedeoğlu ise, kamunun artık kalkınmayı doğrudan teşvik eden aktör rolünden diğer aktörleri bu konuda teşvik edici rol üstlenen bir noktaya geçtiğini ancak bunu nasıl yapacağını pek de bilmediğini söyledi. Dedeoğlu, devletin bu noktada elinde teşvikler, özel bölgeler, kümelenme politikası gibi bir takım araçların bulunduğunu anlattı. Ancak teşviklerin yönetişim sorunları bulunduğunu belirten Dedeoğlu, OSB'leri de ne bölgesel kalkınmanın ne de yönetişimin etkin bir aracı olarak kullanmanın mümkün olmadığını ifade etti. Bu bölgelerin zaten potansiyel olan yerlerde talep gördüğüne ve yayılma etkilerinin sınırlı olduğuna değinen Dedeoğlu, yerelde külfet-menfaat dengesizliğine yol açabildiklerine de dikkat çekti. Bu noktada "Kümelenmeyi etkili bir araç olarak kullanabilecek miyiz?" sorusunu soran Dedeoğlu, burada alınması gereken kıstaslar olduğunu, örneğin teşvik mekanizması sağlanacaksa neyin küme olmadığının tanımlanması gerektiğini ifade etti.



Sempozyumdaki sunumlara ulaşmak için sunumlar sayfasını ziyaret edebilirsiniz.