Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    AB'nin Türkiye'yi düşünecek
    Hasan Ersel, Dr. 01 Mart 2010
    Yunanistan'ın içine sürüklendiği ekonomik kriz, Avrupa Birliği'nin en önemli gündem maddesi. Yakın gelecekte ekonomiye odaklanması beklenen AB'nin, Türkiye'nin üyeliği konusunu düşünmeye bile zaman ayıracağı kuşkulu.   Avrupa Birliği'nin (AB) görünürdeki en önemli sorunu, Yunanistan'ın içinde bulunduğu duruma çözüm bulmak. Brüksel toplantısından Yunanistan'a destek verileceği biçiminde, içeriği pek de belli olmayan, "olumlu" bir sonuç çıktı. Yunan hükümeti, bazı önlemler alacağını açıkladı. AB, Yunanistan'ın biraz daha fazla önlem alması gerektiğini söyledi. Yunan hükümeti de sokaklara taşan tepkileri gösterip daha fazla zorlanmaması gerektiğini ima etti. "Malumu ilam etmekle" yükümlü(!) olan derecelendirme kuruluşlarından birisi, dört büyük Yunan bankasının notunu, "dikkatli bir biçimde", [Devamı]
    İran'a ilişkin haberleri anlamak pek de kolay bir iş değil
    Hasan Ersel, Dr. 24 Şubat 2010
    İran'dan gelen haberleri anlamak için uğraşmak gerek. Örnek olarak, birbiriyle ilgisi olmayan iki haberi ele almak istiyorum. Bunlardan ilki İran'ın kendi yapımı yeni bir savaş gemisinin törenle hizmete girmesiyle ilgili. İkincisi ise Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinecad'ın tartışmalı seçimden sonraki ilk bütçesine ilişkin. 19 Şubat 2010'da yapılan bir törenle Jamaran adlı bu "yeni" gemi İran donanmasına katıldı. İran bu gemiyi dünyaya güdümlü füze "destroyeri" olarak tanıttı. Jamaran "yeni" ama 1960'ların gemi teknolojisini yansıtıyor. Çünkü, bu gemi İran donanmasında halen hizmet gören alvand tipi firkateynlere çok benziyor. Büyük Britanya yapımı olan bu gemilerin yapım çalışmalarına 1960'ta başlanmış ve 1969'da denize indirilmişlerdi. Gemi, gemilere karşı kullanılan 4 Çin yapımı C-802 ve i [Devamı]
    Küresel krizde üçüncü dalgaya girdik
    Hasan Ersel, Dr. 22 Şubat 2010
    İçinde olduğumuz krizin Türkiye'yi üç dalga biçiminde etkileyeceğini düşünmek gerektiğini daha önce de birkaç kere yazmıştım. ABD ve Avrupa gibi ülkelerde yaşanan olayın etkisi ilk dalgayı oluşturuyor. İkinci dalga bizim gibi çevre ülkelerin etkilenmesinden kaynaklanan ve bizi etkileyen bir hareket. Tipik örnek Dubai krizi. Üçüncü dalga ise ülkelerin alacakları önlemler nedeniyle küresel ortamda meydana gelecek değişikliklerin Türkiye üzerindeki olası etkileri. Yunanistan olayına bu çerçeve içinde bakmak gerektiğini düşünüyorum. Böyle bakıldığında üzerinde düşünmemiz gereken asıl konu AB'nin bu olay karşısında alacağı önlemlerin Türkiye'yi nasıl etkileyeceği olması gerekmiyor mu? AB'nin Yunanistan'ı kaderiyle baş başa bırakmayacağına, "elinden gelen bir şeyleri" yapacağına ilişkin açıklama [Devamı]
    Toplumsal koruma harcamalarının yetersizliği
    Hasan Ersel, Dr. 17 Şubat 2010
    İçinde bulunduğumuz krizin olumsuz etkileri giderek azalmakla birlikte, süreceğe benziyor. İyi haber veriyormuş izlenimi veren bu cümle aslında bir tehlikeye işaret ediyor. Çünkü insanlar kısa dönemde önemli olumsuz gelişmeler söz konusu olduğunda, bir süre için bunlara dayanabiliyor, özverili davranabiliyorlar. Ama süre uzayınca, bu tutumu sürdürmek zorlaşıyor. Bu durumda onlara destek verilmesi gerekiyor. Kişisel sorunlar söz konusu olduğunda bu destek, çoğu kez, tanıdıklarından gelebiliyor. Bunun için yerleşik ahlak kuralları ve gelenekler büyük ölçüde yeterli oluyor. Kamu desteğine fazla gerek olmuyor. Ancak karşılaşılan olay yaygın boyutta olunca, durum değişiyor. Hemen herkesin desteğe muhtaç olduğu bir ortam söz konusu oluyor. Önümüzdeki döneme bu gözle bakmak ve devletin bu bağlamd [Devamı]
    Kamu harcamalarının toplumsal denetimi gerekiyor
    Hasan Ersel, Dr. 15 Şubat 2010
    Yunanistan krizinden herkesin çıkarması gereken dersler var. Bunların bir kısmı olay olduktan sonra neler yapılabileceğine ilişkin. AB bu işle meşgul görünüyor. Öte yandan, Yunanistan'ın karşılaştığı sorunu yaratan sürecin tekrar yaşanmaması için neler yapılabileceği üzerinde durmak gerektiği de anlaşılıyor. İşin özünün basit olması, bu gereksinimi azaltmıyor. Özetle Yunanistan, "ayağını yorganına göre uzatmamış". Burada kusurlu olduğu açık. Ama birisi bunu yapan herkesi, odanın bir köşesine tek ayak üzerinde durma cezasına gönderseydi, odanın kolayca çizilemeyecek bir çokgen biçiminde olması gerekirdi. ABD'ye en geniş köşe ayrılırdı, biz de bir köşede yer alırdık. Böyle söylerken, Türkiye'ye haksızlık ettiğimi düşünebilirsiniz. Bütçe açıklarımızı epeyce düşürmeyi becerdik. Bu doğru. Ama h [Devamı]
    Bankacılık daha fazla sermaye gerektirecek
    Hasan Ersel, Dr. 10 Şubat 2010
    Son iki yazımda Volcker Kuralı'ndan söz edip durdum. Haklı olarak "Bundan bize ne?" diye sorabilirsiniz. Gerçekten, Türkiye ABD'ye ne kadar benziyorsa, mali sistemimiz de ABD'ninkine o kadar yakın. Üstelik Volcker Kuralı'nın ABD'de, görülebilir gelecekte uygulanacağını da pek düşünen kimse yok. Görebildiğim kadarıyla mali kesimden ve senatörlerden gelen tepkiler "Volcker haklı ama umarız uygulamaya kalkışmazlar, çünkü..." biçiminde. Bu tepkiyi gerekçelendirmek için de bin dereden su getiren açıklamalar şimdiden yapılmaya başlandı bile. Volcker de herhalde, bunu öngördüğü için sempatik bir biçimde, "hayaletinin bu önlemleri almayanları gelip rahatsız edeceği" tehdidini savurmaya gerek duydu. ABD'de yönetim bu noktadan sonra mutlaka bir şeyler yapacak. Ama bunların radikal önlemler olacağı k [Devamı]
    Bankaların faaliyet alanı neden daraltılmalı
    Hasan Ersel, Dr. 08 Şubat 2010
    Bankalar aynı anda pek çok mali hizmet sunarlar. Kişilerin tasarruflarını toplar ve değerlenmesini sağlarlar. Örneğin mevduat, kredi verirler, döviz işlemleri yaparlar, teminat mektubu verirler vs. Çağdaş bir piyasa ekonomisinde bu tür hizmetlerin gerekli olduğu açık. Ancak niçin bu hizmetlerin tümünü "banka" adını verdiğimiz bir kuruluş sunuyor? Böyle olacağına bu hizmetlerin her birini o konuda uzmanlaşmış bir kuruluş sunsa toplumsal açıdan daha iyi olmaz mı? Uzmanlaşma, verimliliği artıracağı için rekabet koşulları altında, bundan hem söz konusu kurumlar hem de müşterileri yararlanacaktır. Bu görüşten hareket edersek, bankacılık hizmetlerinin gerekli olmasına rağmen, bankaların gerekli olmadığı sonucuna varabiliriz. Örneğin bir yatırım fonu kurulur, sadece kişilerin tasarruflarını topla [Devamı]
    Bankaların ölçeğinin sınırlandırılması
    Hasan Ersel, Dr. 03 Şubat 2010
    Bankaları günlük yaşamımızın bir parçası olarak düşünmeye alışığız. Peki ne işe yarar bankalar? Bankacılığın iktisadi yönlerini ele aldığım dersime gelen öğrencilerime önce bu soruyu soruyorum. Bankaların rolünü görebilmek için beraberce, öğrencilerin mikroiktisat derslerinden alışkın oldukları rekabetçi ekonomiye bankaları ekleyen basit bir model kuruyoruz. Modeli çözünce, bankaların bu ekonomide hiçbir rolü olmadığı ortaya çıkıyor. O zaman da öğrencilere iki seçenek sunuyorum: Ya yaptığımız işte neyin eksik olduğunu bulun ya da sonucu kabul edin. Bulamazsanız, hiçbir işe yaramayan bir kurumun iktisadi özelliklerini öğrenmek için bir dönem çalışmanın anlamı yok. Dersi bırakın! Öğrenciler, biraz uğraşınca, doğru yanıtı buluyorlar. Rekabetçi ekonomi modelinde belirsizliğin dışlandığına dikk [Devamı]
    Obama, mali kesimi düzenleyen mekanizma yaratabilir mi?
    Hasan Ersel, Dr. 01 Şubat 2010
    Obama yönetimi, bankacılık alanında yeni düzenlemelere gidiyor. Ancak düzenlemenin nasıl gerçekleştirileceği, içinin nasıl doldurulacağı henüz belli değil. Böyle köklü bir reformu yürürlüğe koyabilmek o kadar kolay değil.   ABD'de, dünyanın kalanında olduğu gibi, kamuoyu, başta bankalar olmak üzere tüm mali kurumlara karşı tepkili. Her fırsatta bu tepkisini de gösteriyor. Tepkinin somutlaştığı konu da mali kurumların üst yöneticilerinin aldıkları primler. Bu kişilerin hırslarını tatmin etmek için kendilerine bu derece yüksek prim ödendiği görüşü sıkça dile getiriliyor. Hatta Başkan Obama'nın konuşmalarında, bu olup bitenlere yol açan önemli nedenlerin başında "hırs" (kullanılan kelime "greed", açgözlülük olarak da Türkçeye çevirmek olanaklı) yer aldı. Kamuoyunun, hırsın tatmin edilmesi içi [Devamı]
    IMF ile stand-by yapma girişiminin riskleri
    Hasan Ersel, Dr. 27 Ocak 2010
    Hükümetin IMF ile stand-by yapmasının yararlı olacağını düşündüğümü pazartesi günü yazmıştım. Küresel kriz sorunu ortaya çıkmadan önce de bu görüşteydim. Gerekçem de Türkiye'de bir "politika saygınlığı açığı" olmasıydı. Bu, yakın tarihimizden bugüne kalan bir miras. Yabancıların, Türkiye'de işlerin doğru yönde gittiğine inanmaları için, bir dış "güvenilir" kurumun görüşüne gereksinimleri var. Küresel kriz bu gereksinimi daha da artırdı. Gerçi, IMF'nin kendinden bekleneni pek de iyi yerine getirmediği söylenebilir ama bu, onun tekel konumunda olması gerçeğini değiştirmiyor. IMF ile anlaşma yapılmaya çalışılmasının riskleri var mı? Var. Bunların başında, toplumda bu arayışın "zorunluluktan kaynaklandığı" izlenimini doğurması olasılığı geliyor. Bunun önemli bir nedeni de hükümetin, daha önce, [Devamı]