Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yüksek rezerv 'IMF dayatması mı'?
    Fatih Özatay, Dr. 24 Aralık 2007
    Dün, Merkez Bankası'nın (MB) "bu kadar 'yüksek' döviz rezervi tutmasına gerek var mı?" sorusuna yanıt aramaya başlamıştık. Rezervlerin 'yüksekliği' benim görüşüm değil, genellikle ileri sürülüyor ve de çoğu zaman bu yüksek düzeye 'yüksek faiz' ödenerek ulaşıldığı iddia ediliyor. Daha da ileri gidip 'IMF'nin dayatmaları' sonucunda bu yüksekliğin oluştuğunu belirtenler de var.MB'nin aralık ortası itibarıyla 75 milyar dolar döviz rezervi, 41 milyar dolar kadar da döviz yükümlülüğü var. En azından bu yükümlülükleri kadar döviz varlığına sahip olması gerektiği ortada sanırım. Bu yükümlülüğü yurtiçinde faaliyet gösteren ticari bankalara, yurtdışında çalışan vatandaşlarımıza ve kamuya olan borcundan oluşuyor.Yurtiçinde yaşayan vatandaşlarımız ticari bankalarda tuttukları döviz cinsinde [Devamı]
    Merkez, neden bu kadar döviz tutuyor?
    Fatih Özatay, Dr. 23 Aralık 2007
    Merkez Bankası'nın (MB) döviz rezervleri 75 milyar dolar dolaylarında. Rezervin bu düzeye ulaşmasında, 2002 başından bu yana düzenli ihaleler ve sürpriz niteliğindeki müdahaleler ile satın aldığı dövizlerin önemli bir rolü var. Bu miktar 54 milyar dolar civarında.Çoğu zaman şöyle bir görüş duyuyoruz: "Yabancılara yüksek faiz vererek bu kadar döviz toplamanın anlamı ne? Üstelik dövizler ile çok daha düşük faizle yabancı devletlerin çıkardığı tahviller satın alınıyor." Gerçekten bu kadar 'fazla' döviz rezervi tutmasına gerek var mı MB'nin?Sabit kur rejimi uygulanıyor olsaydı yanıtlamak daha kolaydı. Kurun söz verilen düzeyine bağlı olarak döviz rezervlerinin yüksek olmasında yarar olacaktı. Bankacılık sektörünün ve şirketler kesiminin bilanço yapıları da dikkate alınacaktı. Burala [Devamı]
    Merkez'e elbette bir 'merkez' lazım
    Fatih Özatay, Dr. 20 Aralık 2007
    Efendim, kimi zaman en son söyleneceği önceden 'pat' diye söylemek yararlı olur. Neme lazım; şu bayram günü yazının tadı kaçar, ciddileşir, falan. Ben en iyisi 'öyle' yapayım: İyi bayramlar efendim. Daha nice sağlıklı ve mutlu bayramlar geçirmenizi dilerim.Geçen seneydi. Hangi ay olduğunu unuttum. Hani, Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınma işi ilk kez gündeme gelmişti. İstanbul her şey olabilirdi; ama henüz finans merkezi değildi. Finans merkez de yapmalıydık İstanbul'u; yakışırdı.Merkez'de bir 'merkez' lazımdı öncelikle. O 'merkez' de şüphesiz Merkez Bankasıydı: Hem 'merkez'di, hem de 'banka'. Hatırlamakta yarar var: Bize ne gerekiyordu? İstanbul'a finans merkezi gerekiyordu. 'Finans' ve 'merkez' sözcüklerinin altını çizmeme izin verin lütfen.Finansal sektörümüz banka ağırlıkl [Devamı]
    Reel faizi düşüremeyen sonucuna katlanır
    Fatih Özatay, Dr. 17 Aralık 2007
    Ocak 1996'da TÜSİAD raporu olarak yayımlanmıştı: 'Şirketler kesiminin finansman sorunları ve alternatif finansman kaynakları' (TÜSİAD-T/96-1/192). Çalışmanın ana tezlerinden bir tanesi şuydu: "Şirketler kesiminin finansman imkânları ve finansman deseni üzerinde durmayan bir iktisadi politika önerisi, sürdürülebilir bir büyüme sürecini yakalayabilmekte zorlanır."Raporu, Emin Öztürk ve Güven Sak ile birlikte yazmıştık. Ne yazık ki sevgili Emin'i cumartesi günü genç bir yaşta kaybettik. Emin ile birlikte 1980'lerin sonları ile 1995'in başı arasındaki dönemde Merkez Bankası Araştırma Bölümü'nde çalıştık. Bıkmadan önemli sorular soran, yanıtlarını arayan, yaygın hurafeleri sürekli sorgulayan, ilginç çözümlemeler yapan çok iyi bir ekonomistti. 'Malum' bir nedenle 1995 başında arkamıza [Devamı]
    Reform tasarlayamayanın açmazı: Demeç patlatmak
    Fatih Özatay, Dr. 16 Aralık 2007
    Önünüzdeki dönemde baş etmeniz gereken sorunları seçmek, bu sorunlardan hangilerinin çözümüne öncelik vereceğinizi saptamak, bunları çözmek için neler yapmanız gerektiğini belirlemek ve bir takvime bağlamak önemli bir tasarım yeteneği gerektiriyor. Bu tasarımı yapabilmek için öncelikle de, hiç olmazsa, orta vadeli bir hedefiniz olmalı.İş sadece 'ekonomik yapılabilirlik' ile de sınırlı değil. Bu başlı başına kafa yormanız gereken bir alan. Ama dikkate almanız gerekenlerden sadece bir tanesi. Bir de ulaşmak istediğiniz hedefe ulaşmanızı sağlayacağını düşündüğünüz politikalara kamuoyundan destek almak gereği var. Bu desteği kazanmanın asgari önkoşulu ise uygulamalarınızın yaratacağı 'kaybeden' sayısının 'kazanan' sayısından az olması. Şüphesiz yeterli değil bu. Kaybeden sayısını en [Devamı]
    Kötü gidişatın nedenleri
    Fatih Özatay, Dr. 13 Aralık 2007
    Hem büyüme hem de enflasyon açısından 2007'nin iyi geçtiğini söyleyemeyiz. Çok büyük bir olasılıkla enflasyonun yüzde 8'in üzerine çıkacağı, büyüme hızının da yüzde 4.5'in altında kalacağı anlaşıldı. Bu büyüme hızı 2001 krizi öncesindeki tarihsel ortalama büyüme hızımızdan biraz yukarıda. Hani büyüdüğümüzü sandığımız, ama bizle aynı düzeyde olan ülkelerin yıllar sonra bizi refah açısından fersah fersah geçmelerine neden olan, yani bizi yerimizde saydıran büyüme hızı söz konusu olan.Şüphesiz bu gidişatta olumsuz dış şoklar önemli bir rol oynadı. Enerji fiyatları yüksek gitti. Küresel ısınma tüm dünyayı etkiledi. Her iki faktör enflasyonu yukarı çekti. Küresel ısınmaya bağlı kuraklık tarımsal üretimi azalttı. Bunlar yetmiyor gibi uluslararası mali piyasalarda büyük dalgalanmalar y [Devamı]
    İdari kararla gelen kötüleşme
    Fatih Özatay, Dr. 10 Aralık 2007
    Enflasyondaki gidişat iyi değil ne yazık ki. Dünkü yazımda bu savın arkasındaki nedenleri inceledim. Bugün sıra bu olumsuz gidişatta idari kararların oynadığı role geldi; önemli çünkü.Kriz öncesi yaklaşık 30 yıllık bir dönemi kapsayan disiplinsiz makro ekonomik politika uygulamalarına son verdiğimizi düşünmüştük. Daha da önemlisi, bu tür disiplinsizliklere izin veren ve bu nedenle Türkiye'nin potansiyelini kullanmamasına yol açarak bizleri düşük bir büyüme hızına mahkûm eden kurumsal yapının değiştirilmesi gerektiğinin anlaşıldığını sanmıştık.Sanmıştık çünkü bir dizi reform yapılıyordu. Bu reformların temel amacı da bu türden istikrarsızlık getiren uygulamalara demokrasiye halel getirmeden bir son vermekti. Şüphesiz, kriz sonrasında şu ya da bu sorumlu kişinin yapılan reformları [Devamı]
    Bu gidişat hayra alamet değil
    Fatih Özatay, Dr. 09 Aralık 2007
    Baştan belirtmekte yarar var: Enflasyondaki gidişat iyi değil. Bir ara yüzde 7'nin altına inen enflasyon, enflasyonla mücadele açısından çoğumuzu iyimser yapmıştı. Gerçi iyimserlik açısından temkinliydik. 'Dışsal şokların yokluğunda' ibaresi ya da benzerleri hep yorumlarımıza eşlik ediyordu.Daha üç-dört ay öncesi enflasyon üzerine bu türden bir yorum yapmış ve yıl sonu enflasyonunun, yeni dışsal şoklar yaşanmazsa yüzde 7'ye yakın bir yerde gerçekleşebileceğini vurgulamıştım. Salt rakam açısından bakarsanız, tipik bir öngörü hatası. Yok, bu öngörünün 'koşullu' olduğuna dikkat ederseniz, o koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarak değerlendirmek gerekir öngörünün ne kadar sağlıklı olduğunu.Her neyse. Sorun, şimdilik, benim öngörülerimin sağlık derecesi değil. Elbet, ona da [Devamı]
    Bilançolarda kamunun azalan payı
    Fatih Özatay, Dr. 06 Aralık 2007
    2002'den bu yana yüksek bir büyüme hızına ulaşmamızın temel nedeni sağlanan mali disiplindi. Mali disiplin, krizin sonrasındaki aylarda sıkça dile getirilen "Büyümemiz de gerekli; bu kadar yüksek faiz dışı fazla ile büyüyemeyiz."savının aksine özel tüketim ve yatırım harcamalarında önemli bir artışa yol açtı.Bu üç kanaldan gerçekleşti. Mali disiplinin sağlanacağına olan inanç ekonomiye olan güveni artırdı. Risk primi düştü. Bunun ilk başlarda ertelenmiş talebi devreye sokucu etkisi oldu. Daha sonra ertelenmiş talebin yerini 'normal' talep aldı; iç talep giderek arttı. Bunun üzerinde daha önceki yazılarımda durmuş ve Merkez Bankası'nın reel kesim güven endeksine ilişkin bir de grafik vermiştim.Öte yandan, mali disiplin Türkiye'ye daha fazla dış kaynak akmasına yol açtı. Bu kaynak [Devamı]
    Açık pozisyona dikkat!
    Fatih Özatay, Dr. 03 Aralık 2007
    Çok dikkatli olmamız gereken bir dönemdeyiz. Gelişmiş ülkelerin mali piyasalarında son zamanlarda yaşanan sorunların önümüzdeki dönemde derinleşme olasılığı var. Şüphesiz bu bir olasılık, ama var. İlk neden bu dikkatli olmamız için.Yurtiçinde üzerimize düşenleri aksatmadan yapsak, dışarıda olan biten bizi etkileyecek, ama o etkiler geçici olacak ve vereceği zarar da az olacak. Oysa biz 2007'de üzerimize düşeni yapmadık. Mali disiplinden taviz verdik. Verdiğimiz o tavizler, 2008'de üzerimize düşenlerin önemli bir kısmını yapmamıza engel olacak. Halbuki o 'önemli kısım' bizi yabancı fon akımlarındaki ani kesilmelere ve yön değiştirmelere karşı daha az hassas kılacaktı. Dikkatleri toparlamak için ikinci neden de bu.'Dikkat'ten kasıt da şu: Bilanço zayıflıklarına kesinkes izin verme [Devamı]