Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Zorunlu karşılık oranı açmazı
    Fatih Özatay, Dr. 23 Aralık 2020
    2021 Para ve Kur Politikası metnini tartışırken, enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankasının zorunlu karşılık oranlarını bir politika aracı olarak (sık) kullanmasından hoşlanmadığımdan söz etmiştim. Nedenini açıklayayım. Birinci nokta şu: Zorunlu karşılık oranını artırarak eskisine kıyasla bankalardaki mevduatın daha çoğuna el koymuş oluyor TCMB. Dolayısıyla bankaların eskisine kıyasla daha az kredi açacaklarını umuyor. Türkiye’de mevduatın ortalama vadesi çok düşük. TCMB’den borç alınan fonlar ile bir ölçüde ikame edilebilir mevduat. [Devamı]
    2021 para ve kur politikası
    Fatih Özatay, Dr. 18 Aralık 2020
    TCMB, çarşamba günü 2021’de uygulanacak para ve kur politikasını açıkladı. Yayınlanan metnin hem olumlu hem olumsuz tarafları var. Önce olumsuz taraftan başlayayım. 2020 uygulamaları anlatılırken belirgin bir zorluk yaşandığı görülüyor metinden. Biraz ‘mahcup’ bir anlatım var. Önce kredi genişlemesinde TCMB’nin oynadığı rol anlatılıyor. Bunun gerekli olduğu izlenimi veriliyor. Atlanılan temel nokta işin “sürat felakettir” kısmı. Kredi genişlemesi gerekliydi diyelim; peki o şiddette mi? Sonra birden cari işlemler hesabında ve enflasyonda bozulma vurgulanıyor. Kredi genişlemesinin şiddeti eleştirilebilseydi, bu bozulma daha iyi anlatılabilirdi. Bu tür bir anlatım zor elbette. Sonuçta kişiler değil TCMB uyguluyor o politikayı. Bu durumda, 2020’ye hiç yer verilmeseydi çok daha iyi olurdu. [Devamı]
    Finansal İstikrar Komitesi’ni hatırlayan var mı?
    Fatih Özatay, Dr. 16 Aralık 2020
    Fiyat istikrarına yönelik politikalar ile finansal sistemin istikrarına ve finansal istem ile ekonominin geriye kalanı arasındaki ilişkilerin sağlıklı olmasına ilişkin politikaların eşgüdümü önemli bir konu. Bu görevler arasından fiyat istikrarından TCMB, kalanından ise büyük ölçüde BDDK sorumlu. TCMB, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, SPK ve Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi kurumların da elbette finansal sistemin istikrarına ilişkin yapabilecekleri var. [Devamı]
    Olur mu?
    Fatih Özatay, Dr. 11 Aralık 2020
    Pandeminin ilk aşamasındakinden biraz daha gevşek bir ‘kapanma’ dönemi yaşıyoruz bugünlerde. Küresel salgının şiddetinin arttığı dikkate alınırsa, aşı ile ilgili olumlu gelişmelere karşın, ‘kapanma’ önlemlerinin sıkılaştırılması gündeme gelebilir. Gündeme gelmezse bir ‘gönüllü kapanma’ davranışının yaygınlaşması söz konusu. Bu, işsizliğin artması ve küçük işletmelerin zor durumda kalması anlamına geliyor. Bugüne kadar bu kesimlere tatmin edici bir düzeyde destek verilemedi bütçeden. Bütçe öncelikleri başka alanlarda kullanıldı. Mesela, kamu bankalarının çılgın kredi artışı otomobil ve ev alımı harcamalarını sıçrattı. Ucuz kredinin kamu bankalarının sermaye yapısını aşındırmasının önüne geçmek için bu bankalara sermaye desteği sağlandı. [Devamı]
    TCMB’nin çözmesi gereken bilmece
    Fatih Özatay, Dr. 09 Aralık 2020
    Kasım ayındaki anket sonuçlarına göre on iki ay ilerisine beklenen enflasyon oranı %10,8. Bu beklentiler oluşturulduğunda son dört aylık dönemde enflasyon hep %12’nin altındaydı. Oysa belenen enflasyonu etkileyecek gelişmeler yaşandı. Kasım enflasyonu yüzde 14 olarak duyuruldu. Dolayısıyla, bu ‘beklenmedik’ artışın enflasyon bekleyişlerine bir ölçüde de olumsuz olsa yansıması beklenir. Öte yandan, enflasyondaki bu ‘sürprizden’ önce, TCMB’nin faiz artırması ve aktif rasyosunun kaldırılacağının açıklanması, beklentileri bir miktar olumlu etkileyebilir. Bir de unutulmaması gereken şu nokta var: Beklenen enflasyonun hep ‘iyimser’ kaldığı yönünde araştırma bulguları mevcut. [Devamı]
    Şeffaflık
    Fatih Özatay, Dr. 04 Aralık 2020
    Eskiden haftada birden fazla ekonomi köşe yazısı yazmak bugüne kıyasla daha kolaydı. Yok, eski günlerin daha heyecanlı olması açısından değil. Birkaç tweetin kriz çıkarabildiği ‘bugünler’ (iki yılı aşkın bir süre geçse de koşullar benzer olduğu için ‘bugünler’) de en az eskisi kadar heyecanlı. Köşe yazısı yazmanın göreceli olarak zorlaşmasının nedeni, dolayısıyla, dönemler arası heyecan farklılığı değil. [Devamı]
    Değdi mi?
    Fatih Özatay, Dr. 02 Aralık 2020
    Dün, üçüncü çeyreğe ilişkin GSYH verileri açıklandı. Üçüncü çeyrek büyümesi, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 6,7 oldu. Özel tüketim ve yatırım harcamalarında önemli bir artış var. Bu gelişmelerin arkasında, çılgın kredi artışı ile kredi ve mevduat faizlerinin suni biçimde düşük tutulması olduğu rahatlıkla belirtilebilir. [Devamı]
    Bu heyecan keşke başka ülkelerden kaynaklansaydı
    Fatih Özatay, Dr. 28 Kasım 2020
    Çarşamba günü çeşitli illerden bir grup sanayiciye artık alıştığımız sanal ortamda sunum yaptım. Ana başlık Merkez Bankası ve para politikasıydı. Hal böyle olunca, bu köşeyi izleyenlerin yakından bildikleri temalara kısaca değinmek gerekti: Potansiyel büyüme ile herhangi bir dönemdeki büyüme arasındaki ayrım. Bu çerçevede, ekonomiyi potansiyelinin üzerinde büyütmeye çalışmanın yaratacağı kırılganlıklar. Çok hızlı kredi genişlemesinin oluşturabileceği riskler. Özellikle enflasyonun altında bir faiz politikası ile birleştiğinde kredi genişlemesinin döviz kuru üzerine yapacağı baskı. Döviz kurundaki baskıyı gidermek için sürekli döviz satılmasının rezervleri eritip riskleri artırması. Maliye politikası, para politikası ve finansal istikrar politikası arasında uyum gereği. Enflasyo [Devamı]
    Nasıl bir bela olduğu anlaşılmadıkça...
    Fatih Özatay, Dr. 26 Kasım 2020
    Ne yazık ki ülkemizde enflasyonun nasıl bir bela olduğu bir türlü anlaşılmıyor. İşçi sendikalarının zaten gücü kalmadı. Kalan güçleri ile de seslerini duyuramıyorlar. Oysa enflasyon gelir dağılımını bozuyor; yoksulu daha da yoksul yapıyor. [Devamı]
    Aynı filmi izlememek için
    Fatih Özatay, Dr. 13 Kasım 2020
    Yurtdışından Türkiye’yi inceleyen bir gözlemcinin ülkemizi çok ilginç bir ülke olarak sınıflandıracağı açık. Hatta ülkemizin iktisatçılar için bir laboratuvar özelliği taşıdığı da rahatlıkla belirtilebilir. Mesela neredeyse kırk yıl önce geliştirilmiş birinci kuşak kriz kuramının “sakın ha yapmayın” dediği ne varsa -enflasyonun altında faiz, çılgın kredi genişlemesi ve TCMB’nin parasal genişlemesi, döviz kurunu sabit tutmak için döviz rezervlerinin boşaltılması- yapıldı. Yapmayın denilenin yapılması halinde, bu kuram, döviz kurunu tutmanın mümkün olmadığını söylüyordu. Alın size Türkiye deneyi: Kuram ne öngörüyorsa o gerçekleşti. Şimdi çok değersiz lira sorunu (da) çözülmeye çalışılıyor. [Devamı]