Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Ortalık karışıyorken
    Fatih Özatay, Dr. 03 Haziran 2010
    Ortalık yeniden karışma sinyalleri veriyor. Bu ortamda yaşadığımız son iki krizden ders çıkarmamızda yarar var. Ne yazık ki bu ders, ortalığın daha da karışması halinde, ekonomimiz için iyi şeyler ima etmiyor. Ders, şu sorunun yanıtında gizli: Küresel kriz öncesindeki ekonomik durumumuz, 2001 krizinden önceki durumumuza kıyasla çok daha iyi iken, küresel krizde işsizlik ve üretim açısından 2001 krizine kıyasla daha kötü bir performans gösterdik. Neden? Şüphesiz yerleşik söyleme pek uymuyor 'Neden?' sorusundan önce gelen saptamanın ikinci yarısı. Bize performansımızın pek de kötü olmadığı söylendi, hâlâ da söyleniyor. Ama rakamlar öyle söylemiyor. Bu krizde 2001'e kıyasla işsizlik çok daha yüksek bir düzeye çıktı (2002 sonunda yüzde 10.3 iken, 2009 sonunda yüzde 14). Bu krizde eko [Devamı]
    Başlangıç koşulları çok farklı
    Fatih Özatay, Dr. 31 Mayıs 2010
    Dün bu köşede, iki krize ilişkin bugüne değin yaptığım karşılaştırmaların özet sonuçları vardı. Bu karşılaştırmalar kriz sırasında ve krizden sonra olan bitene ilişkindi. Bugün her  iki krizden önceki koşullara bakmak istiyorum. Nihai değerlendirmeyi, anlaşılan birkaç yazı sonra yapabileceğim. Başlangıç koşulları derken 2001 krizi için 2000 yılına, küresel kriz için de 2007 yılına bakacağım. Tek bir yıla saplanıp kalmamak için 2001 ve 2008'i de işin içine sokacağım. 2001 krizi ile küresel kriz arasında başlangıç koşulları açısından iki temel alanda farklılık var. Bu farklılıklar maliye politikası ve finansal sektöre ilişkin farklılıklar. Karşılaştırma yapılırken dikkate alınması gereken bir önemli nokta var; şu: Şimdi kullandığımız milli gelir verileri mart 2008'de ilk defa gün [Devamı]
    Sonuç aynı, nedenler farklı
    Fatih Özatay, Dr. 30 Mayıs 2010
    Nisan ayının birinci gününden bu yana, aralıklarla, 2001 krizi ile küresel kriz sırasında yaşananları karşılaştırdım. Bugün bu karşılaştırmanın sonuçlarını özetlemek istiyorum. Sonuçları bir de kriz öncesinin koşullarını (başlangıç koşullarını) dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. O, da yarınki yazının konusu. Önce hem hareketin yönü hem de şiddeti açısından benzerlikler: Bu çerçevede iki benzerlik var: Birinci benzerlik, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) hareketlerinde göze çarpıyor. Her iki krizde de zirveden dibe geçen süre aynı (dört çeyrek). Dibe vurduktan sonra ekonominin toparlanma hızı da benzer. Bu açıdan tek fark, son krizdeki dip noktasının 2001'e kıyasla biraz daha derin olması. İkinci benzerlik ise işsizlik oranındaki artışta: Her iki krizde de önemli ölçüde s [Devamı]
    Yüzde 10: Mevsimle gelen mevsimle gider
    Fatih Özatay, Dr. 27 Mayıs 2010
    Hafta başında Başbakanımızın bir açıklaması basında yer aldı. Bu açıklamada, ocak döneminde yüzde 14.5, şubat döneminde ise yüzde 14.4 olarak açıklanan işsizlik oranının yaz aylarında yüzde 10 dolaylarına gerileyebileceği belirtilmiş. Olabilir mi? Mayısın sonundayız. Şimdi işsizliği azaltmak için kapsamlı bir ekonomik politika paketi devreye sokulsa bile, bunun yaz aylarındaki işsizliği etkilemeyeceği yeteri kadar açık. Bu durumda işsizliği düşürebilecek iki unsur kalıyor geriye: Birincisi, mevsimlik faktörler. İkincisi, son aylarda ekonomimizde gözlenen toparlanma eğilimi. Önce mevsimlik faktörlere bakalım. Tablo 1'de 2005'ten bu yana ocak ve şubat ayları ile, mayıs-ağustos dönemindeki işszilik oranları var. Ayrıca tablonun üçüncü satırında her yılın ocak-şubat dönemi işsizlik o [Devamı]
    Nihayet asıl gündeme dönülüyor
    Fatih Özatay, Dr. 24 Mayıs 2010
    Tarihi CHP kurultayında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı etkili konuşmada üzerinde ağırlıkla durulan konulardan biri Türkiye'de işsizliğin geldiği yüksek düzeydi. Ekonomi gündeminin zaten baş köşesinde olması gerekiyor bu temel sorunun. Öyle anlaşılıyor ki bundan sonra siyaset gündeminin de en önemli tartışma konularından biri olacak. Olması gerektiği gibi. Bugün işsizlikteki son gelişmelere gelin bir kez daha bakalım ve önemli bazı noktaların altını çizmeye çalışalım. Birinci önemli nokta apaçık olan bir gerçek. Şu: İşsizlik oranı hiç olmadığı kadar yüksek Türkiye'de. İşsizlik oranımız 1995-2000 döneminde yüzde 6.5-7.7 aralığında salınmıştı. 2001 krizi ile birlikte işsizlik oranı bir üst platoya sıçradı ve 2002-2007 ortalaması yüzde 10.5 oldu. Üstelik bu dönemde işsi [Devamı]
    Kredi genişlemesi sürecek mi?
    Fatih Özatay, Dr. 23 Mayıs 2010
    Daha önce 2010'a ilişkin büyüme tahminimi sizlerle paylaşmıştım. Temel senaryomda belirttiğim varsayımlar gerçekleşirse 2010 büyümesi yüzde 3.8  4.9 aralığında bir yerde çıkıyordu. Son birkaç ayda açıklanan veriler büyüme hızının bu aralığın üst sınırının da yukarısına çıkabileceğini gösteriyordu: Hem reel kredi genişlemesi var, hem ihracatımız artmaya devam ediyor, hem de ekonomiye duyulan güvende önemli bir toparlanma var. Ancak, büyüme hızının şu sıralarda ileri sürülen bu iyimser tahminlerin altında kalması riski artmaya başladı. Bu risk, AB'de olan bitenle yakından ilgili. AB'deki krizin giderek derinleşme olasılığı var. Kriz derinleşmese bile bizim büyüme hızımız açısından yine de bir risk söz konusu: AB ekonomilerinin toparlanamaması ve dolayısıyla ithalatlarının beklene [Devamı]
    Sadece denklem mi?
    Fatih Özatay, Dr. 20 Mayıs 2010
    Avrupa Birliği'nde yaşananların mali kuralın kuru bir formülden ibaret olmadığını göstermiş olması gerekiyor. Öyle ya, avro bölgesindeki ülkelerin kamu borçlarının ve bütçe açıklarının milli gelirlerine oranlarının aşamayacakları iki üst sınır var. Buna karşın, bu sınırlar çoktan aşıldı; üstelik bazı ülkeler için bu olgunun arkasındaki tek neden küresel kriz de değil. Yunanistan örneğinde olduğu gibi, küresel krizden çok önce o çizgiler aşılmıştı. Üstelik bazı ülkelerde rakamlar makyajlanarak yapılmış bu iş. Öte yandan şöyle de bir durum var: AB'nin iki kuralını denklem halinde yazınca pek 'havalı' durmuyorlar. Kurallardan bir tanesini alarak bakalım bu hava meselesine. Borç oranı yüzde 60'ın altında kalmalı diyor bu kural. Bir harf (b mesela), bir matematik terimi (< küçüktür [Devamı]
    Son iki krizde kur ve ihracat
    Fatih Özatay, Dr. 17 Mayıs 2010
    Yunanistan'ın sorunlarının artık mali disiplin ve dış kredi desteği ile çözülemeyeceğini savunan çok sayıda iktisatçı var. Bu görüşün arkasındaki temel neden, açıklanan plan uygulansa bile Yunanistan ekonomisinin 2010'da küçüleceği ve bu nedenle borcunun milli gelire oranının daha da yükseleceği. Bu nedenle, eninde sonunda borcunu yeniden yapılandırmak zorunda kalacağı düşünülüyor komşunun. Bu sorunu en aza indirgemek için ekonomisinin büyümesi gerekiyor. İç talebin daraldığı bir ortamda ekonomisinin tekrar büyüyebilmesi için Yunanistan'ın dışarıya daha çok mal satması lazım. Kısa vadede bunu gerçekleştirmesinin iki yolu var. Birincisi, maliyetleri aşağı çekecek anlaşmalar yapmak; mesela ücretleri düşürmek. Siyaseten yapılabilirliği, adalet duygusu falan bir tarafa, Yunanistan'ı [Devamı]
    Son iki krizde kur ve GSYH
    Fatih Özatay, Dr. 16 Mayıs 2010
    'Son iki krizde' dizime dönüyorum. Bugünkü konu reel kur hareketleri. Paramızın reel olarak ne ölçüde değer kaybettiği ve bunun ne ölçüde ihracat artışına ve dolayısıyla GSYH büyümesine yardımcı olduğuna bakmak istiyorum. Önce her iki krizdeki enflasyon etkisinden arındırılmış (reel) kur hareketlerini karşılaştıracağım. Daha sonra bu krizlerde gerçekleşen GSYH ve reel kur hareketlerini birlikte vereceğim. Ayrıntılar yazının sonunda. Sonuçlar şöyle: 2001 krizinde paramız reel olarak son krize kıyasla çok daha fazla değer yitirmiş: 2001'de krizden sonraki üçüncü çeyrekte endeks değeri 70'e düşerken, son krizde en düşük değer 88 dolaylarında (Grafik 1). 2001 krizinde, bu dip noktasından sonra paramız hızlı bir biçimde değer kazanmış. Ancak 2002'nin ikinci çeyreğinde ortaya çıkan s [Devamı]
    ECB Başkanı'nın zor durumu
    Fatih Özatay, Dr. 13 Mayıs 2010
    Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Trichet'in yerinde olmak ister miydiniz? Olan biteni izleyenlerin büyük çoğunluğunun bu soruya yanıtı sanırım olumsuz olacaktır. Küresel kriz sürecinde, adamcağız sonradan geriye aldığı dahası tam tersini yapmak zorunda kaldığı kaç tane açıklama yaptı? Çetelesini tutmadım elbette; ama çok sayıda. En sonuncusunu ekonomi kanalları sabah sabah alt yazı ile duyuruyorlardı. Sabah mahmurluğu işte, tam aklımda kalmadı. Ama 'ECB bağımsızdır, bağımsız kalacak' mealinde bir şeydi. Komikti. Avrupa Birliği'nin (AB) büyük liderlerinin hafta sonu apar topar bir araya gelmeleri sonucunda ortaya çıkan plan pazartesi günü büyük sevinç gösterileriyle karşılandı dünya piyasalarında. Önemli borsalar bir coştu ki sormayın. Çok değil, 24 saat geçmedi ki coşku yerini [Devamı]