Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    'Bizlerin' mahcup tepkisi: Neden?
    Fatih Özatay, Dr. 08 Ekim 2009
    Bizler ve onlar' dizisine devam ediyorum. Dizinin temel konusu ekonomik daralmaya ve sıçrayan işsizliğe karşı farklı ülke gruplarının uyguladıkları politikaların farklılığıydı. İki temel olgu dikkat çekiyordu. Birincisi, gelişmiş ülkeler dışında olup, küresel krizden derinden etkilenen ülkelerin verdikleri tepkiler arasında önemli farklılıklar vardı. İkincisi, gelişmiş ülkelerin krize verdikleri tepki ile diğerlerinin verdikleri tepki karşılaştırıldığında da önemli bir farklılık saptanıyordu. Oysa mali göstergeler G20'nin gelişmişleri aleyhineydi. Farklılıklara ilişkin ilk akla gelen nedenler şunlar oluyor. Birinci olguya ilişkin: 'Bizlerin' arasında ekonomik temeller açısından farklılıklar var. Dolayısıyla, 'bizler' arasında politika tepkisi verilmesi açısından da farklılıkları [Devamı]
    Bizler ve onlar
    Fatih Özatay, Dr. 05 Ekim 2009
    Ekonomik daralmaya ve sıçrayan işsizliğe karşı farklı ülke gruplarının uyguladıkları politikalar üzerinde duruyorum bir süredir. İki temel olgu dikkat çekiyordu. Birincisi, gelişmiş ülkeler dışında olup küresel krizden derinden etkilenen ülkelerin verdikleri tepkiler arasında önemli farklılıklar vardı. İkincisi, gelişmiş ülkelerin krize verdikleri tepki ile diğerlerinin verdikleri tepki karşılaştırıldığında da önemli bir farklılık saptanıyordu. Bu farklılıkların olası nedenlerini tartışmak istiyorum. Tablo 1'de, G20 grubunda ülkelerin aldıkları mali ve finansal önlemlerin büyüklüklerinin milli gelirlerine oranları var. Veriler IMF'nin yenilerde yayınladığı bir rapordan alınma (IMF Staff Position Note, SPN/09/21, 30 Temmuz 2009). Çok çeşitli finansal önlemler alındı, sadece iki t [Devamı]
    Bunu, 'bizim gibiler' asla yapamazlardı
    Fatih Özatay, Dr. 04 Ekim 2009
    Ekonomik küçülmeye ve artan işsizliğe karşı kısa dönemde alınabilecek ilk önlem elbette iç talebi artırıcı politikalar uygulamak. Buna karşın, 1990'ların ikinci yarısında oluşan meşhur Asya ve Rusya krizleri ile daha sonraki Türkiye krizinde, krizin patlak verdiği ya da sıçradığı ülkelerde genellikle bu reçetenin tersi uygulandı: Yapılan iş maliye ve para politikalarını sıkılaştırmak oldu. Neden? Arkadaki temek mantık şuydu: "Ekonomilerde önemli kırılganlıklar varsa, bu kırılganlıklar ülkelere yönelik risk algılamasını yüksek düzeye çıkarır. Bu tür ülkelerde reel faizler ve kur yükselir, mali varlık fiyatları düşer. Döviz cinsinden borcu olan kesimler (şirketler ve finansal sektör) ile mali varlıkları yoğun biçimde tutan kesimler (daha çok finansal sektör) çok olumsuz etkilenirle [Devamı]
    Pasif kalanın ilerideki sorunu ne olacak?
    Fatih Özatay, Dr. 01 Ekim 2009
    Şöyle internette dolaşıp, "yükselen ekonomiler sınıfına girdiği söylenen ülkeler krizde ne yapmışlar" diye bakınca insan üzülüyor. "Krize tepki vermek açısından neden bu kadar pasif kaldık?" sorusu hemen akla geliyor. Küresel kriz nedeniyle çoğu ülke küçüldü. Bazıları küçülmese de, potansiyellerinin oldukça altında büyüdü. Bu durum bir ölçüde 2010'da da devam edecek. Bu sevimsiz gidişata karşı yapılabilecek iki şey var. Pasif yaklaşım: "Ne yapalım başımıza gelen dışarıdan geldi; dışarısı toparlanınca biz de toparlanırız." demek. Aktif yaklaşım: "Elâlem toparlanana dursun, ben kendi işime bakayım; bana yönelik risk algılamasını yükseltmeden olanaklarımı sonuna kadar zorlayarak iç talebi artırıcı önlemler alayım." şeklinde düşünmek. Eğer ikinci yolu seçiyorsanız, elbette asıl işini [Devamı]
    Programın başarısı ve dış koşullar
    Fatih Özatay, Dr. 29 Eylül 2009
    Orta Vadeli Program'ın üçüncü bölümü 'makroekonomik politika ve hedefler' başlığını taşıyor. Bu bölümün ikinci paragrafında dünya ekonomisine ilişkin kısa bir değerlendirme var: "Ülkemizin küresel krizin etkisinden çıkışı dünya ekonomisindeki gelişmelerle yakından ilişkilidir. Programda yer alan hedefler, dış ekonomik konjonktüre ilişkin öngörüler de dikkate alınarak belirlenmiştir. Uluslararası kuruluşların son tahminlerinde dünya genelinde 2009 yılının son çeyreğinden itibaren toparlanmanın başlayacağı ve 2010 yılından düşük seviyede de olsa pozitif bir büyüme gerçekleşeceği öngörülmektedir..." Programda 2010 sonrası için bir değerlendirme yapılmıyor ve bir sonraki paragrafta "Dünyaya ilişkin beklentiler ve alınacak tedbirler çerçevesinde program döneminde ekonomik büyüme ve ka [Devamı]
    Programın başarı koşulları ve IMF
    Fatih Özatay, Dr. 27 Eylül 2009
    Bu ayın ortasında açıklanan Orta Vadeli Program'ın başarı koşullarını tartışmaya başlamıştım. Son yazımda değindiğim koşullar şunlardı: Maliye ve para politikası değişkenlerine ilişkin 2010-2012 için verilen sözlerin 'yapılabilir' olması gerekiyor. İkincisi, bu değişkenlerle büyüme ve işsizlik oranları gibi herkesi ilgilendiren değişkenler arasında bir ilişki olmalı ki, 'yapılabilirlik' bir işe yarasın. Bu iki koşulun yerine gelmesi açısından bir sorun yok gibi görünüyor. Üçüncü ve yerine getirilmesi asıl zorlu olan koşul, para ve maliye politikasına ilişkin değişkenleri söz verdiğimiz düzeylerde tutacağımıza dair güven sağlamak. Orta vadeli mali kural uygulamasına sağlam bir yasal altyapı ile geçilmiş olsaydı bu açıdan içimiz rahat olacaktı. Burada bir risk var; ama gerekli yas [Devamı]
    Programın başarı koşulları
    Fatih Özatay, Dr. 24 Eylül 2009
    Orta Vadeli Program'ın (OVP) 2010-2012 dönemi için büyüme öngörüleri şöyle: 2010: Yüzde 3.5, 2011: Yüzde 4, 2012: Yüzde 5. Bu öngörüler gerçekleşirse büyüme hızımız program döneminin ilk iki yılında potansiyelinin altında kalacak, son yılında ise potansiyeline yaklaşacak. Küresel deneyimden biliyoruz ki işsizliğin kriz öncesindeki düşük düzeyine gelmesi, milli gelirin kriz öncesindeki yüksek düzeyine geri dönmesine kıyasla çok daha uzun sürüyor. OVP'nin bu deneyime uygun olan işsizlik öngörüleri ise şöyle: 2010'da yüzde 14.6, 2011'de yüzde 14.2 ve 2012'de yüzde 13.3. Kriz öncesinde, 2007'de bu oran yüzde 10.3 düzeyindeydi. Özet olarak, potansiyel büyüme hızımıza üç yıl sonra ulaşacağımız ve işsizlik oranının bu sürede kriz öncesi düzeyine dönmek bir tarafa, onun 3 puan üzerinde [Devamı]
    OVP ve Merkez Bankası bağımsızlığı
    Fatih Özatay, Dr. 21 Eylül 2009
    2001 krizi sonrası uygulanmaya başlanan 'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın en önemli unsurlarından biri Merkez Bankası'nın bağımsızlaştırılmasıydı. Bağımsızlık merkez bankalarının başlarına buyruk davranmaları anlamına gelmiyor. Çoğu ülkedeki ve bu arada bizdeki uygulama şöyle: Yasaları, merkez bankalarının ana amaçlarının fiyat istikrarının sağlanması olduğunu belirtiyor. Bu çerçevede hükümetler onlara yıllık ve orta vadeli bir enflasyon hedefi veriyorlar. Bazı durumlarda merkez bankalarının da görüşlerini alarak hedefi saptıyorlar. Ama sonuçta asıl sorumluluk hükümetlerin. Yani 'davul kimin boynundaysa tokmak da onda.' Bu hedef saptandıktan sonra, hedefe uygun teknik ayrıntılar, diğer bir ifadeyle para politikasının uygulanması merkez bankalarına bırakılıyor. Hedeflerden sapm [Devamı]
    Sanayi büyüme rakamları arasındaki büyük fark
    Fatih Özatay, Dr. 20 Eylül 2009
    Son günlerde ekonomi basınında üzerinde önemle durulan bir nokta var: İkinci çeyrek yıllık dönem için geçen hafta içinde açıklanan milli gelir büyümesi rakamları ile daha önce açıklanan sanayi üretim endeksi (büyümesi) rakamları arasında önemli farklılık olduğu vurgulanıyor. Oysa daha önce böyle bir bu farklılığın olmadığı belirtiliyor. Gelin GSYH'nin alt kalemi olarak sanayi sektörünün büyüme hızı ile sanayi üretim endeksinden elde edilen büyüme rakamlarını karşılaştıralım. Önce son çeyrekte ne olduğunu hatırlatmakta yarar var. GSYH verilerine göre sanayi sektörü büyümesi ikinci çeyrekte eksi yüzde 8.7. Oysa aynı dönemde sanayi üretim endeksi büyümesi eksi yüzde 15.4 Arada büyük fark var. Peki, önceki dönemlerde durum nasıl? Böyle bir farklılık var mı? Veriler 1998'den itibaren [Devamı]
    Orta vadeli programın üç hassas noktası var
    Fatih Özatay, Dr. 17 Eylül 2009
    Dün bir basın toplantısıyla Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2010-2012 dönemini kapsayan orta vadeli programı açıkladı. Programla birlikte 2009 yılına ilişkin güncellenmiş tahminler de kamuoyuna duyuruldu. Öncelikle şunu belirteyim: Açıklanan makroekonomik hedefler ve tahminler iki koşulla ulaşılabilir görünüyor: Yeni bir küresel şok gelmezse ve açıklamada peşi sıra sayılan önlem ve reformları hayata geçirebilirsek. Dış dünyaya ilişkin varsayımlar doğal olarak uluslararası kurumların tahminlerine dayanıyor. Şöyle: Küresel büyümenin 2009'un son çeyreğinden itibaren ılımlı bir şekilde artacağı varsayımı var. Buna paralel olarak emtia fiyatlarında 2010'da önemli bir artış öngörülüyor. Ayrıca gelişmiş çoğu ülkenin, ekonomik toparlanmalarının belli bir aşamasında faiz ve vergi oranları [Devamı]