Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yüksek faiz çıkmazından çıkmak
    Fatih Özatay, Dr. 20 Ocak 2021
    2021 nasıl bir yıl olacak? Yanıtlaması zor bir soru. Çok fazla belirsizlik var. Belirleyici olacaklar listesinin başında elbette COVID-19 aşısı var. Yeterli sayıda vatandaşımızı aşılayabilecek miyiz? Bu sayıya kısa sürede ulaşabilecek miyiz? Hizmet sektörünü olumsuz etkileyen sosyal mesafe önlemlerinin ne kadar devam edeceği, turizm gelirlerimizin ne olacağı, ihraç ürünlerimize olan talebin nasıl şekilleneceği ve belirsizliğin ne ölçüde değişeceği verilecek yanıtlara bağlı. Kaldı ki sadece Türkiye’deki aşılama değil küresel ölçekteki aşılama da önemli. [Devamı]
    Göç tersine mi dönecek, yoksa başka diyarlara mı gidilecek?
    Fatih Özatay, Dr. 15 Ocak 2021
    Sanayi üretimi son on yılda ortalama yüzde 0.54 oranında artmış. Bu değer, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış üretim verisinin aylık artış oranlarının ortalaması. Yıllık olarak yüzde 6,7’ye denk düşüyor. On yıl yerine son yirmi yıla da baksanız benzer bir değer karşınıza çıkıyor. Pandemiye karşı alınan önlemler sonucunda geçen yılın Nisan ayında yüzde 30,1 oranında azalmıştı üretim. Mayısta yüzde 18,1 arttı, sonra bu artış oranları hep düştü. Dün açıklanan Kasım ayı verisine göre üretim artışı yüzde 1,3. Farklı bir ifadeyle, düşmüş hali bile hala oldukça yüksek bir üretim artışına işaret ediyor. Üretim, yılın on iki ayı aynı oranda artsaydı (1,3’ü yıllıklandırıldığında) yüzde 16,8 gibi çarpıcı bir üretim artışı olacaktı. [Devamı]
    Bir uçtan öteki uca savrulmamak için
    Fatih Özatay, Dr. 13 Ocak 2021
    Tekrar dile getirmekte bir sorun olmasa gerek: Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sorunları salt para politikası ve birkaç süslü “yapacağız, edeceğiz” cümleleri ile çözmek mümkün değil. [Devamı]
    Büyümüyorken cari açığı artırmayı “başarmak"
    Fatih Özatay, Dr. 08 Ocak 2021
    Bizim gibi ülkelerde küresel krize değin sık rastlanan bir olguydu: Yurtdışından döviz akımını tersine çeviren ya da en azından durduran dışsal şoklar ithalatı azaltırdı. İhracatın ise ya seyrini fazla etkilemezdi ya da ihracatı artırırdı. Sonuçta cari işlemler hesabı düzelir, genellikle de cari açık cari fazlaya dönüşürdü. Nedeni açık: Olumsuz şok, döviz akımını durdurduğu ya da tersine çevirdiği için döviz arzı azalır ve talebi yükselir, sonuçta da kur ve faiz birlikte sıçrarlardı. Bu gelişmelere bağlı olarak yurtiçi talep azalır ve ekonomi küçülür, dolayısıyla da ithalat keskin biçimde düşerdi. İhracat pazarlarında bir olumsuzluk olmadığı için ihracat eski seyrinde sürer ya da yerli paranın değer kaybetmesine bağlı olarak artardı. Olumsuz şok, genellikle büyük gelişmiş ekonomilerde – öz [Devamı]
    %14,6’yı mumla aramamak için
    Fatih Özatay, Dr. 06 Ocak 2021
    Türkiye’nin enflasyon deneyimi dünyanın her yerindeki iktisat öğrencilerine zengin bir hazine sunuyor. Uzunca süre, tek haneli ama dünya ölçeğinde yüksek bir enflasyon dert edilmeyince, eninde sonunda enflasyon rayından çıkıyor. Zira enflasyon tek başına büyüyüp serpilen bir olgu değil; uygulanan ekonomi politikasının bir yansıması. Enflasyonu dert etmeyen bir ekonomi politikası temelinde istikrarı bozucu bir ekonomi politikası. “Ya, pek de kötü bir şey olmuyor” diye bu istikrarı bozucu özelliğin dozu artırıldığında (mesela “çılgın” kredi artışına gidilmesi gibi) enflasyon da alıp başını gidiyor. [Devamı]
    Sorun, enflasyon mu kur artışı mı?
    Fatih Özatay, Dr. 30 Aralık 2020
    Uluslararası kıstaslar açısından yüksek bir enflasyon hüküm sürüyor ülkemizde. Sadece Kasım ayında gerçekleşen %14 düzeyi yüksek değil. Çoğu kesimin hiç sesini çıkarıp eleştirmediği ve yıllarca etrafında dalgalandığı yüksek 8 düzeyi de yüksekti. Bunu hak etmiyoruz. [Devamı]
    Zorunlu karşılık oranı açmazı
    Fatih Özatay, Dr. 23 Aralık 2020
    2021 Para ve Kur Politikası metnini tartışırken, enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankasının zorunlu karşılık oranlarını bir politika aracı olarak (sık) kullanmasından hoşlanmadığımdan söz etmiştim. Nedenini açıklayayım. Birinci nokta şu: Zorunlu karşılık oranını artırarak eskisine kıyasla bankalardaki mevduatın daha çoğuna el koymuş oluyor TCMB. Dolayısıyla bankaların eskisine kıyasla daha az kredi açacaklarını umuyor. Türkiye’de mevduatın ortalama vadesi çok düşük. TCMB’den borç alınan fonlar ile bir ölçüde ikame edilebilir mevduat. [Devamı]
    2021 para ve kur politikası
    Fatih Özatay, Dr. 18 Aralık 2020
    TCMB, çarşamba günü 2021’de uygulanacak para ve kur politikasını açıkladı. Yayınlanan metnin hem olumlu hem olumsuz tarafları var. Önce olumsuz taraftan başlayayım. 2020 uygulamaları anlatılırken belirgin bir zorluk yaşandığı görülüyor metinden. Biraz ‘mahcup’ bir anlatım var. Önce kredi genişlemesinde TCMB’nin oynadığı rol anlatılıyor. Bunun gerekli olduğu izlenimi veriliyor. Atlanılan temel nokta işin “sürat felakettir” kısmı. Kredi genişlemesi gerekliydi diyelim; peki o şiddette mi? Sonra birden cari işlemler hesabında ve enflasyonda bozulma vurgulanıyor. Kredi genişlemesinin şiddeti eleştirilebilseydi, bu bozulma daha iyi anlatılabilirdi. Bu tür bir anlatım zor elbette. Sonuçta kişiler değil TCMB uyguluyor o politikayı. Bu durumda, 2020’ye hiç yer verilmeseydi çok daha iyi olurdu. [Devamı]
    Finansal İstikrar Komitesi’ni hatırlayan var mı?
    Fatih Özatay, Dr. 16 Aralık 2020
    Fiyat istikrarına yönelik politikalar ile finansal sistemin istikrarına ve finansal istem ile ekonominin geriye kalanı arasındaki ilişkilerin sağlıklı olmasına ilişkin politikaların eşgüdümü önemli bir konu. Bu görevler arasından fiyat istikrarından TCMB, kalanından ise büyük ölçüde BDDK sorumlu. TCMB, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, SPK ve Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi kurumların da elbette finansal sistemin istikrarına ilişkin yapabilecekleri var. [Devamı]
    Olur mu?
    Fatih Özatay, Dr. 11 Aralık 2020
    Pandeminin ilk aşamasındakinden biraz daha gevşek bir ‘kapanma’ dönemi yaşıyoruz bugünlerde. Küresel salgının şiddetinin arttığı dikkate alınırsa, aşı ile ilgili olumlu gelişmelere karşın, ‘kapanma’ önlemlerinin sıkılaştırılması gündeme gelebilir. Gündeme gelmezse bir ‘gönüllü kapanma’ davranışının yaygınlaşması söz konusu. Bu, işsizliğin artması ve küçük işletmelerin zor durumda kalması anlamına geliyor. Bugüne kadar bu kesimlere tatmin edici bir düzeyde destek verilemedi bütçeden. Bütçe öncelikleri başka alanlarda kullanıldı. Mesela, kamu bankalarının çılgın kredi artışı otomobil ve ev alımı harcamalarını sıçrattı. Ucuz kredinin kamu bankalarının sermaye yapısını aşındırmasının önüne geçmek için bu bankalara sermaye desteği sağlandı. [Devamı]