Türkiye’de değişim yapmak neden bu kadar zor?
11 Şubat 2016
Bu aralar Ömer Dinçer’in kitabını okuyorum. Size de tavsiye ederim. Daha geçenlerde, “Nedir bu Türkiye’nin kamudan çektiği?” diye sormuştum. Türkiye’nin büyük hayalleri var ama bu hayalleri gerçekleştirebilecek kapasitesi yok demiştim. Bilmem hatırladınız mı? Ben, Türkiye’nin temel probleminin devletin hantallığı olduğunu düşünüyorum. Hantallığı burada beceriksizlik manasında kullanıyorum. Bu, bir nevi kapasite problemi aslında. Burada öyle kutsal, büyük harfle yazılan bir devlet fikrinden filan bahsetmiyorum. Devletten, millete hizmet götürmesi gereken bir aygıt olarak bahsediyorum. Türkiye, bana sorarsanız, ne çekiyorsa kamu idaresi reformunu 2000’lerin başında becerememiş olmasından çekiyor. Avrupa Birliği adaylık sürecini bir kamu idaresi reformu sürecine çevirememesinden çekiyor. İşte
[Devamı]
Nedir bu Türkiye’nin kamudan çektiği?
01 Şubat 2016
Ben Türkiye’nin temel meselesinin kamu kesiminin hantallığı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin büyük hayalleri var ancak Türkiye’nin bu hayalleri gerçekleştirebilme kapasitesi yok. Çünkü Türkiye’nin sonuç odaklı ve etkin bir biçimde çalışan bir kamu idare sistemi yok. O olmayınca ne kadar reform tasarlasanız boşa. Zira Türkiye’nin reform yapabilme kapasitesi yok. Reform yapabilmek için gereken altyapı bu memlekette bulunmuyor. Üstelik kimsenin oturup bu idare nasıl daha etkili bir biçimde çalıştırılabilir diye düşündüğü de yok. Bu temel meseleyi ele almadan, ağzımızdaki bu, “zaten memleketin hastanesi neyse postanesi de o’dur” tadını silebilmek ne yazık ki mümkün değildir. Müsaadenizle bugün bu konuya bir değineyim.
[Devamı]
Türkiye’de yeniler eskilerin yerini alamıyor
21 Ocak 2016
Sonunda Ar-Ge Reform Paketi ile daha ayrıntılı açıklamalar içeren bir metin ortaya çıktı. Meclisimize gelen kanun teklifindeki madde gerekçeleri neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu aşağı yukarı anlatıyor. Bugün müsaadenizle genel bir çerçeve çizeyim. Türkiye’nin ihtiyacı çerçevesinde bu madde gerekçelerine nasıl bakılabilir anlatmaya çalışayım. Sonra konunun kendisine de gelirim.
[Devamı]
2016’da ekonomimiz (2)
06 Ocak 2016
Geçen hafta, 2015 için bir yıl önce yaptığım öngörüleri gerçekleşmeler ile karşılaştırdım. Şimdi sıra ekonomimizin 2016’da nasıl şekilleneceğini tayin eden temel dışsal unsurlara ilişkin senaryolarda. Temel senaryom şöyle:1. Uzun bir süredir uygulanmakta olan ekonomi politikasının 2016’da da sürmesini bekliyorum. Düşük düzeyde bir bütçe açığı veren bir maliye politikası ve enflasyonun yıllardır hedefin üzerinde seyretmesine karşın faiz artırmaktan kaçınan (mahcup) bir faiz politikası devam edecek. Kredi artışını dizginleyen kararlarda ise kademeli ve ılımlı bir gevşeme olabilir.2. Yapısal reform adı altında açıklanan ‘niyet’ beyanının niyet düzeyinde kalacağını bekliyorum.3. Geldiğimiz noktada, özellikle özel sektörün yaptığı yatırımlar ile yabancıların Türkiye’de yaptıkları yatırımlar açı
[Devamı]
Üzerime vazife değil ama…
16 Aralık 2015
Son reform paketi hakkında sadece bir cümle edip geçeyim. Şu: Bu ülkede reform adı altında açıklananları gördükçe, yetkililerin uzun bir süre hiçbir reform paketi açıklamamalarının başlı başına çok önemli bir reform olacağını düşünmeye başladım.Bir grafik veriyorum. Mavi kalın çizgi (göğe yönelmeyen) 2001’in ilk çeyreği ile 2015’in üçüncü çeyreği arasındaki dönemde özel sektör yatırımlarının seyrini gösteriyor. Bir de özel sektör yatırımlarının farazi seyrini gösteren bir eğri daha var. Faraziye şu: 2001-2007 dönemindeki hızlı yatırım temposunun sonraki dönemde de sürdüğü varsayılıyor.Grafik çok çarpıcı: İki eğri arasında müthiş fark var. 2008’in başına kadar beraber hareket ediyorlar. Elbette öyle olacak. Çünkü farazi yatırım düzeyini gösteren eğri, 2001-2007 arasında gerçekleşen yatırım
[Devamı]
Turgut Özal reformları olmasa Türkiye bugün nasıl olurdu?
03 Aralık 2015
Türkiye’nin kişi başına milli geliri 1980 yılında 1500 dolar civarındaydı. 2002’de 3300 dolara ancak varmıştık. 2007’den beri 10 bin dolar etrafında dolanıp duruyoruz. Bir tek Türkiye’ye bakınca önemli bir mesafe aldığımız açık. Ama bugün isterseniz meseleye daha geniş bir açıdan bakalım. Yandaki ilk grafik, Türkiye, Güney Kore, Mısır ve İran’ın cari dolar bazında kişi başına milli gelirlerinin 1960’dan günümüze nasıl seyrettiğini gösteriyor. Bugün buradan başlayayım müsaadenizle ve hemen aklımdaki soruyu sorayım: Turgut Özal reformları olmasa Türkiye bugün nasıl olurdu? Gelin birlikte düşünelim.
[Devamı]
Velev ki ekonomik reform yaptık
02 Aralık 2015
1 Kasım seçiminden hemen sonra ‘istikrar’ üzerine bir yazı yazmıştım. Amacım ‘istikrar’ın illa iyi bir şey olmayacağına dikkat çekmekti; olumsuz da olabilirdi istikrar. Ne yazık ki son gelişmeler Türkiye’de kötü anlamda bir istikrarın oluşmakta olduğuna dair yeni kanıtlar sundu. Şehitler, sokağa çıkma yasakları, çatışmalar, toplumsal barışı savunan Tahir Elçi’nin öldürülmesi, Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün yaptıkları haberden ötürü tutuklanmaları. Şiddetin ve baskının hakim olduğu bir istikrar açık ki özlenen bir istikrar değil.Yine defalarca bu köşede yer aldı. 1) Türkiye’ye yatırım yapmak için gelen uzun vadeli yabancı sermaye (doğrudan yabancı yatırımlar) son yıllarda baş aşağıya gidiyor. Buna karşılık yurtdışına giden yerli sermaye miktarı artıyor. 2) Özel sektörün yatırım harcamaları 2
[Devamı]
Şimdi bu seçim sonucundan mutlaka bir reform süreci çıkar mı?
05 Kasım 2015
7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım’a, parlamento aritmetiği kapsamlı bir biçimde değişti. Koalisyon ihtimallerinden tek parti iktidarına, bir nevi başladığımız noktaya geri döndük. Şimdi etrafta gördüğüm yorumlar hep yeni hükümetin 2007 yılından beri kaybolan reform ateşini nasıl yeniden yakacağı ve bir yeni çağın başlayacağı varsayımı üzerine bina ediliyor. Gördüğüm, izlediğim analizlerde, 2007 yılından beri ortadan kaybolan reform sürecinin nasıl olsa yeniden canlandırılacağı hadisesi tartışılmaz bir veri olarak kabul ediliyor. Öyle mi? Bu seçim sonucundan ille de yeni bir reform süreci çıkmaz. Ama ben çıkabileceğini düşünüyorum. Gelin anlatayım.
[Devamı]
Tarımda üretici organizasyonlarının önemi
03 Kasım 2015
Temel ihtiyaç olarak tarım ürünlerinin giderek artan ve çeşitlenen talebinin yeterli ve güvenilir şekilde karşılanabilmesi ülkemiz için hayati konulardan biridir. Dünyada hızlı nüfus artışı, kişi başı gelir artışı ve ticaretin büyümesiyle gerçekleşen kişi başı tüketimin artması, tarımsal üretimin de istikrarlı biçimde artmasını gerektirmektedir.
[Devamı]
Seçmen, arkasında ne olduğundan bir türlü emin olamadığı kapıyı kapattı
03 Kasım 2015
Seçmen, 7 Haziran seçimleri ile yeni bir kapı açmıştı. 1 Kasım’da o kapıyı kapattı. Ne olduğunu bildiği kapıyı tercih etti. Sonuçta AKP, tarihinin en yüksek oy toplamıyla yeniden tek başına iktidar oldu. Seçmen, arkasında ne olduğundan bir türlü emin olamadığı kapıyı kapattı. Neden?
[Devamı]