Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Haram sevap oldu sevap haramdır
    Güven Sak, Dr. 26 Haziran 2010
    Nâzım Hikmet'in 'Kıyamet Sureleri'ni hatırlıyor musunuz? Hani şu "Çok alametler belirdi, vakit tamamdır/Haram sevap oldu, sevap haramdır/.../Alametler belirdi, kıyamet alametleridir" diyen o güzelim şiiri? Şimdilerde iktisadi sistemimiz benzer bir sürecin içinden geçiyor. Bunu fark edememenin ben önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Krizin başında değişeni anlamakta gecikmiştik. Bedeli ağır oldu. Şimdi değişeni takip edemezsek yine sanki yazık olacak gibi geliyor bana. İşte bakın o yüzden bunu yazıyorum. Kanada'daki G20 toplantısına doğru giderken yerkürenin farklı yerlerinden farklı farklı mesajlar geliyor. Çin'den gelen haber bizim buralarda pek ilgiyle karşılandı. Halbuki o daha çok Batılıları ilgilendiriyordu. Biz acaba dünyayı hep Batı medyasının gözünden mi izliyoruz [Devamı]
    İhracatımızın avro ve dolar ayrımı neler söylüyor?
    Fatih Özatay, Dr. 24 Haziran 2010
    Avrupa Birliği'nin (AB'nin) içine düştüğü durum kabul etmek gerekir ki bizlere bol yazı malzemesi çıkardı. Bu malzemelerden bir tanesi,  hem AB'nin frene basma önlemleri sonucunda bu ülkelerin iç taleplerinin artış hızının azalacak olması, hem de avronun değer kaybetmesi nedeniyle ihracatımızın olumsuz yönde etkileneceği konusuydu. Bu saptamadan yola çıkarak son zamanlarda ihracat üzerine oldukça 'ahkâm kestim'. Pazar günü 'kurtuluş reçetesi' bile verdim. Cahil cesareti işte; illa kurtaracak bir şey bulma hevesine kapılmasına yol açıyor insanın. Bari kurtarmaya kalktığım ihracattaki son gelişmelere bakayım; belki ortada kurtaracak bir şey yoktur. Temelde iki para birimi karşılığında yapıyoruz ihracatımızı: Avro ve dolar. Her iki para birimi cinsinden yapılan aylık ihra [Devamı]
    Yunanistan, AB'nin hazımsızlık probleminin simgesidir
    Güven Sak, Dr. 24 Haziran 2010
    Avrupa'nın problemi hâlâ devam ediyor. Devam ettikçe de nitelik değiştiriyor. Evvelki gün konu BNP Paribas ile alakalıydı. Kredi değerliliği notu aşağı gidince herkesin yüreği hopladı. Böylece Avrupa'da artık konunun esasına gelmiş gibi duruyoruz: Committee of European Banking Supervisors (CEBS), yani Avrupa Bankacılık Düzenleme ve Denetim Kurulları Komitesi, yani Avrupa'nın BDDK'sı bir nevi, 25 adet bankanın stresini ölçüp yayımlayacakmış. Bunu en son Ekim 2009'da yapmış, şimdi yine yapacakmış. İspanya, kendi bankaları için benzer bir testi yayımlayacağını zaten açıklamıştı. Şimdi bekleyin CEBS'nin "Avrupa'nın banka bilançoları ne kadar yük altında" çalışmasının yalnızca 25 bankayı değil herkesi kapsamasını. Wolfgang Münchau, bu hafta tam da bunu yazıyordu Financial Times'ta. N [Devamı]
    İhracat her zaman ülkeye yarar sağlar mı
    Hasan Ersel, Dr. 23 Haziran 2010
    Bir birim mal ihraç edebilmek için kaç birim ithalat yapıyoruz? Bu konuda elimizde güncel durumu değerlendirecek pek bilgi yok ama yapılan çalışmalar ihracatın, doğrudan ve dolaylı olarak ithalat gereksiniminin artan bir eğilim izlediği yönünde. Bu eğilimin ortaya çıkmasının tek bir nedeni yok. Bir önemli neden ihracatımızın bileşiminin daha çok ithal malı kullanmayı gerektirecek ürünler lehine değişmesi. Örneğin otomotiv, çimentoya oranla ihracat yapabilmek için daha fazla ithalat yapan bir sektör. Ancak burada ikinci bir soru akla geliyor. Niçin bir malın üretimi ötekisinden daha fazla ithal girdi gerektiriyor? Bunun birkaç nedeni olabilir. İlki, söz konusu malın bazı bileşenlerinin (elektronik aksam gibi) ileri teknoloji gerektirmesi ve bunların ülkemizde üretilmemesi. İkinc [Devamı]
    Bu kazadan sonra petrol fiyatlarına ne olur?
    Güven Sak, Dr. 22 Haziran 2010
    Biz burada bir taraftan kendi dertlerimizle kavrulurken öte yandan kendi derdimizin ABD'nin de en birinci meselesi olduğunu düşünüyor olabiliriz. Hayal kurmayalım lütfen. Bu günlerde ABD'nin en birinci meselesi, Meksika Körfezi'ndeki derin deniz kuyusundan sızan petrol meselesidir. Hadise yaklaşık 2 aydır devam etmektedir. Bu günlerde Beyaz Saray yalnızca bu meseleyle ilgileniyor. Şimdi diyeceksiniz ki "Bize ne? Çevre felaketi kötüdür ama hadise bizi doğrudan ilgilendirmez". Size öyle geliyor. Ben önce "Canım işte, İstanbul depremi ile Erzincan depremi arasındaki fark herhalde. 'Dil, ağrıyan dişe gider' misali medya da zararı başına gelince yazar" diye düşünmüştüm. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Beyaz Saray'ın hadise ile bu kadar yakından ilgileniyor olması, ortadaki kamuoyu tepkisinin şid [Devamı]
    Keynes: Hem öldü hem de yaşıyor
    Fatih Özatay, Dr. 21 Haziran 2010
    Son günlerde hem gelişmiş ülkelerin hükümet üyeleri, hem de tanınmış akademisyenler arasında önemli bir tartışma başladı. Maliye politikasında sıkılaştırmaya gitmeli mi ülkeler, yoksa böyle bir politika için erken mi? ABD, bizzat Hazine Bakanı Geithner ve Başkan Obama'nın ağzından kamu harcamalarının kısılması için henüz erken olduğunu açıkladılar. Mesajları özellikle Almanya'ya yönelikti, ama cari işlemler fazlası veren diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ve Çin'e de sesleniyorlardı. Almanya ise zıt görüşte; Başbakan Merkel AB genelinde bozulan kamu maliyesinden şikayet etti. Benzer bir tartışma özellikle ABD'li iktisatçılar arasında yapılıyor. Mesela Nobel ödüllü Krugman, şu aşamada maliye politikasında frene basılmasının büyük hata olacağını savunuyor. Kamu borcunun yükselme [Devamı]
    Küresel ekonomi içindeki konumumuz
    Hasan Ersel, Dr. 21 Haziran 2010
    Bir ekonominin büyümesi, kabaca, yaratılan katma değerin artması demektir. Katma değer yaratabilmek için de emek, sermaye ve doğal kaynaklar başlıkları altında toplayabileceğimiz üretim faktörleri kullanılır. Büyümenin toplumsal açıdan olumlu sonuç doğurabilmesi için toplumun yaşam kalitesini yükseltmesi gerekir. Bu bağlamda, toplum sadece bugünkü nesli değil, gelecek nesilleri de içerir. Öte yandan, büyümenin sağladığı bu kazancın, toplumda adil bir biçimde dağılması, yani herkesin bundan pay almasının sağlanması gerekir. Tüm bu nedenlerle büyüme olgusu basit bir sayısal ifade ile tanımlanmanın ötesinde karmaşık ve çok boyutludur. Büyümenin sürdürülebilmesi için de çok farklı alanlarda (teknoloji, insan ilişkileri eğitim vs) bir şeyler yapılması gerekir. Bütün bu faaliyetlerin [Devamı]
    Altı maddelik ihracat politikası önermesi
    Fatih Özatay, Dr. 20 Haziran 2010
    Bu köşede yer alan son iki yazı Avrupa Birliği'ndeki son gelişmelerin ihracatımızı olumsuz yönde etkilemesi ihtimalinden yola çıkıyordu. Özelde bu olasılığı azaltmak için, genelde de ihracatımızın ileride karşılaşabileceği benzer sorunlara karşı yapılabileceklerin neler olabileceği ile ilgiliydim. Devam ediyorum. Birincisi, maliye politikasının 2001 öncesine dönmeyeceğine dair herkese güvence verecek bir uygulama çerçevesi gerekiyor. Mevcut mali kural tasarısının, muhalefetin de görüşü alınarak özellikle denetim açısından güçlendirilmesi lazım. İkincisi, maliye politikasında atılacak bu güçlü çapayı dikkate alarak, Merkez Bankası uygulamakta olduğu enflasyon hedeflemesi rejiminde değişikliğe gidebilir. Yeni uygulamayı enflasyonun yüzde 5-6 civarına geldiği bir dönemde başlatabili [Devamı]
    İhracat, kur ve Merkez Bankası
    Fatih Özatay, Dr. 17 Haziran 2010
    Avrupa Birliği'ndeki gelişmelerin ihracatımızı olumsuz yönde etkilemesi ihtimalinin artmasından yola çıkarak ihracatımız için yapılabileceklerin neler olabileceği ile ilgiliydim. Bu açıdan ilk akla gelen para ve kur politikası olduğu için öncelikle onlara bakmakta yarar var. Dolayısıyla, ilk olarak kısa vadede yapılabilecekler üzerinde durmak istiyorum. Paramızın yabancı paralar karşısında değerli bir düzeyde olduğu herkesin malumu. Sanıyorum bu saptamada tartışılacak bir şey yok. Döviz kuru ihracatı etkileyen önemli değişkenlerden bir tanesi. Bir ülkenin parasının değerli olması, dışarıya satmaya çalıştığı malların yabancılar açısından pahalılaşması demek. Dolayısıyla, değerli para ihracat açısından bakılınca iyi bir şey değil. Bu saptamada da itiraz edilecek bir şey olduğunu sa [Devamı]
    Uzlaşmak her zaman işbirliği anlamına gelmez
    Hasan Ersel, Dr. 16 Haziran 2010
    Küresel krizin etkisi azaldıkça, ülkelerarası işbirliği arayışları da zayıflamaya başlamış gibi görünüyor. Artık küresel boyutta uzlaşmalardan söz eden pek kalmadı. Yetkililer, çok sıkışınca, sonbaharda yapılacak G-20 zirvesine gönderme yapıyorlar. Nasıl olsa G-20 zirvelerinin son maddesi değişmiyor: "Bu konular G-20 maliye bakanları tarafından etraflı bir biçimde incelenecek ve hazırlanan rapor bir sonraki G-20 zirvesinde ele alınacak." Daha dar ölçekte, ikili ilişkilerin nasıl seyrettiğine gelince: Bir görüşe göre ABD ile AB arasında bir kriz yaşandığı doğru değil. Her iki tarafın da iktisat politikaları aynı amaca yönelik ve yapılan uygulamalar benzer nitelikte. Tabii farklılıklar var. Ancak bunları da ekonomilerin yapılarındaki farklılıklar ile açıklamak olanaklı. Bu görüşte [Devamı]