Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Et fiyatlarında mesele açıktır: Türkiye'nin bir hayvancılık politikası yoktur
    Güven Sak, Dr. 29 Nisan 2010
    Et fiyatlarındaki hareketi izliyor musunuz? Toptancıda satılan karkas etin kilosu geçen yıl martta 10 TL iken bu yıl birden 18 TL'nin üzerine çıktı. Kasaptan aldığımız etin kilosu ise 30 TL'yi geçti. Artış çoktu. Hayatlarımızı etkiliyordu. Ortada bir de seçim vardı. İşte tartışma da ondan sonra başladı. Ne oluyordu da et fiyatları artıyordu? Hükümetimiz 2 gün önce kolay yolu seçti: Et ve Balık Kurumu'na (EBK) et ve canlı hayvan ithalatı için izin verdi. Ama bakın sorun hâlâ çözülmemiştir. İronik olan ise şuydu: Karar açıklandığında, Tarım Bakanımızın daha geçenlerde yaptığı "Memlekette yeterince besi hayvanı var, ithalata gerek yok" açıklaması hâlâ hatırlardaydı. Şimdi gelelim tespite: EBK'ya canlı hayvan ve et ithalatı için izin vermek demek, esasen, gerektiğinde canlı hayvan [Devamı]
    Mali kesimden kim, niye vergi istiyor
    Hasan Ersel, Dr. 28 Nisan 2010
    Geçen hafta Washington'daki G-20 toplantısında gündeme gelen konulardan birisi tüm ülkelerin kendi mali kesimleri üzerine vergi koymaları önerisiydi. Kolayca tahmin edilebileceği gibi, bu konuda G-20 ülkeleri arasında görüş farklılığı vardı; üzerinde düşünmeye devam edeceklerini söylemekle yetindiler. Ne yapılmak istendiğini anlayabilmek için öncelikle G-20 gündemindeki önerinin ne olup ne olmadığını açıklığa kavuşturmak gerekiyor. G-20 gündemine gelen IMF'nin 'A Fair and Substantial Contribution by the Financial Sector, April 2010' başlıklı çalışmasıydı. G-20'nin gündemine gelmeyen, 'Robin Hood Vergisi' diye adlandırılan bir öneri daha var. Bu öneri mali kuruluşlar arasında (sadece bankalar değil) yapılan tahvil, hisse senedi, türev ürün alım satımları üzerinden yüzde 0,05 (o [Devamı]
    Zenginler Listesi'nde bu yıl toparlanma rekoru kırıldı
    Güven Sak, Dr. 27 Nisan 2010
    İngiltere'nin Sunday Times gazetesi, 1989 yılından beri her yıl bir Zenginler Listesi yayımlıyor. Liste, ülkede yaşayan en zengin 1000 kişiyi servetlerinin büyüklüğü açısından sıralıyor. 2010 yılı Zenginler Listesi geçen hafta sonu yayımlandı. Buna göre 2009 yılından 2010'a, İngiltere'de yaşayan en zengin 1000 kişinin toplam servetleri yüzde 29.9 yükseldi. Bu liste hazırlanmaya başladığından beri karşılaşılan en yüksek yıllık artışa böylece ulaşılmış oldu. Toparlanma sürecinin ivmesi konusunda gösterge takip edenlere duyurulur. Zenginler cephesinden bakıldığında ekonomi tıkırındadır abiler. Zaten hep öyle değil midir? Merak edenleri aşağıya bekleriz. 2008 yılındaki zenginler listesinin toplam değeri yaklaşık 413 milyar pound'muş. Sonra küresel krizle birlikte en zenginlerin ser [Devamı]
    İki krizin iç kredi öyküsü
    Fatih Özatay, Dr. 26 Nisan 2010
    'İki krizin öyküsü' dizisinde sıra bankalarımızın şirketlere ve tüketicilere açtıkları toplam kredi miktarının hareketlerine geldi. Bu sefer önce sonucu söyleyip, ayrıntıları sonraya bırakayım. Her iki kriz sırasında olan biten karşılaştırıldığında, tıpkı reel ihracatın hareketleri gibi reel iç kredinin hareketlerinin de çok farklı olduğu belirginleşiyor. İlk krizde reel ihracat hiç düşmemişti. Son krizde ise hızla azalmıştı. Reel iç kredi her iki krizde de azalıyor. Ancak, 2001 krizinde Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) eski zirve değerine ulaştıktan sonra bile, reel kredi miktarı kendine gelemiyor; yerlerde sürünmeye devam ediyor. Oysa son krizde, 2009 sonunda kredi miktarının reel değerinin ulaştığı düzey 2008'in üçüncü çeyreğindeki zirve değerini yakalıyor. Üstelik 2010'a ili [Devamı]
    Türünü değiştirince işsizlik azalır mı
    Hasan Ersel, Dr. 26 Nisan 2010
    Her şirket, bir ya da daha çok işsizi 'bordrosuna alırsa' ne olur? Ne olmayacağı açık. İşsizlik sorunu bu yolla çözülmez. Sanırım, bu konuda görüş birliği var. Bu nedenle 'ne olur' sorusu üzerinde durmak daha ilginç. Önce 'bordroya almak' ile iş vermek arasında fark olduğuna dikkat etmek gerek. Eğer bir şirkette işçiye gerek var, fakat yönetim işçi almıyorsa, eksik kadroyla çalışıyor demektir. Bunun bir nedeni olmalı. İlk akla gelen nedenler şunlar: 1) Şirket aradığı niteliklere sahip işçi bulamamıştır. Aramaya devam etmektedir. 2) Şirket satışlarının artmamasını ya da düşmesini beklemektedir. Bu durumda bir kişiyi daha istihdam etmektense, iş yükünü, anlaşarak (örneğin fazla mesai gibi bir düzenleme yaparak), çalışanlar arasında bölüştürme yoluna gitmektedir. Şirket bu nedenler [Devamı]
    İhracatımızın yapısı ve küresel kriz
    Fatih Özatay, Dr. 25 Nisan 2010
    Küresel krizin 2009 yılında ekonomimizi küçültmesinin nedenlerinin başında yurtdışına sattığımız mallara olan talebin azalması geliyor. İhracatımızın hızla azalması bu krize özgü; 2001 krizinde aynı olgu yaşanmadı. Son yıllarda ihracatımızın yapısında gerçekleşen değişikliğin de bu gelişmede rolü var. Piyasa ekonomilerinin normal büyüme hızlarının oldukça altında ya da üzerinde büyüdükleri dönemlerde milli gelirin her bileşeni aynı biçimde hareket etmiyor. Gıda harcamalarındaki dalgalanma şiddeti daha az olurken, otomobil gibi dayanıklı tüketim malları ile yatırım mallarında dalgalanma çok daha şiddetli gerçekleşiyor. Bunun nedeni açık olmalı. Mesela ekonomilerin çok yavaş büyüdükleri ya da küçüldükleri dönemleri düşünelim. Yarın işsiz kalma olasılığınız varsa, o kadar da gerekli [Devamı]
    Glass-Steagal'dan 'Volcker Kuralı'na doğru: Finansal reform tartışmaları ne âlemde
    Güven Sak, Dr. 24 Nisan 2010
    ABD'nin gündeminde yine reform tartışmaları var. Reform tartışmaları dedikse, öyle kapsamlı, üzerinde düşünülmüş radikal ve de sistemli adımlardan söz ediyoruz. Siyaseten göz boyama amaçlı adımlardan değil. Bakın sağlık reformu bitti. Şimdi sıra finansal sektör reformuna geldi. Bizim buralarda konu fazla yankılanmıyor olabilir. Hatta ABD'de finansal sektör çalışanları da şimdilik konuya yeterince önem vermeden, göz ucuyla takip edip, işin ciddileşmesini bekliyor olabilirler. Ama bana kalırsa, bizim de buralardan olmakta olanları şöyle göz ucuyla da olsa izlemeye başlamamızda fayda var. Gelin isterseniz bugün meseleyi bir çerçeveye yerleştirmeye başlayalım. Önce çerçeve, haftaya daha ayrıntısına bakarız. Bakın Başkan Obama kısmi seçimlere doğru giderken, neler yapmaya çalışıyor? [Devamı]
    İhraç pazarlarımızda çeşitlenme var mı?
    Fatih Özatay, Dr. 22 Nisan 2010
    Bu köşede, pazartesi günü, 2001 krizi ile küresel kriz sırasında gerçekleşen ihracat hareketlerinin çok farklı oldukları sonucuna ulaşılmıştı. 2001 krizinde (reel) mal ve hizmet ihracatımızda bir düşüş gerçekleşmemişti. Oysa şu sıralar toparlanmakta olan ihracatta son krizin başlangıç döneminde önemli bir düşüş gerçekleşti. Bu toparlanmaya karşın, ihracatın krizden önceki zirve değerinin hala altında seyrettiğini de hatırlatayım. İhracatımızın bundan sonra izleyeceği yol ekonomimizin büyüme hızının alacağı büyüklük açısından temel belirleyicilerden biri olacak. Mal ihracatımızın yaklaşık yarıya yakın bir kısmı Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelere yönelik. Yapılan tahminler AB'nin toparlanma hızının yavaş olacağını gösteriyor. Açık ki ihracatımız açısından olumsuz bir olgu bu. Ek [Devamı]
    Kayıtdışılıktan haberdar olmak isteyen küçük ilanlara baksın
    Güven Sak, Dr. 22 Nisan 2010
    Kayıtdışılıktan haberdar olmak isteyenin Hürriyet küçük ilanlara bakması yeter. Türkiye'de yaygın bir kayıtdışı iktisadi aktivite vardır. Bunu görmek için öyle uzun uzun rapor filan yazmak gerekmez. Hele hele Sayın Başbakan'ın çıkıp 'biz zaten kayıtdışı işçi çalıştıranları biliyoruz' demesine de gerek yoktur. Esasen Hürriyet gazetesinin küçük ilanlar bölümüne bakan herkes memlekette sosyal güvenlik sistemine kayıt ve gerekli ödemeler yaptırılmadan işçi çalıştırıldığını bilir. Bu durum, memleketin ayıbı olmaya hâlâ devam etmektedir. Ancak ortada bir başka gerçek daha vardır. Toplam işgücünün her yıl artan bir bölümü artık Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamına dahil olmaktadır. 2002'den 2010'a kapsama alanına girenlerin sayısı yaklaşık yüzde 50 artmıştır. Türkiye ekonomisi son 8 [Devamı]
    Kriz askeri harcamaları azaltır mı
    Hasan Ersel, Dr. 21 Nisan 2010
    Geçen hafta Ömer Madra bir soru sordu: "Yunanistan'ın bu kriz nedeniyle aldığı önlemler çerçevesinde askeri harcamalarını azaltacağını bekliyor musun?" Bu soruya, 'evet' diye yanıt veremedim. Oysa 19 Nisan 2010 günü yazdıklarım Yunanistan için de geçerli. Hem kamu harcamalarını kısması hem de elindeki kaynakları gelişme üzerinde en olumlu katkılar yapacak alanlara yöneltmesi gerekiyor. Ama yine de Yunanistan'ın askeri harcamalarında köklü bir azaltma yapmasını zor görüyorum. Bunun temel nedeni; hemen her ülkede, askeri harcamaları kısmanın zor, artırmanın ise kolay olması. Bu da askeri harcamaların bir kamusal mal olan 'ulusal savunma hizmeti'nin sağlanması için yapılması. Kamusal mallar, iki özellikleriyle tanımlanırlar. Bu mallardan bir kişinin yararlanması bir başka kişinin [Devamı]